Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte, demokratik değerlerden uzaklaşan bir yönetim anlayışına sürüklenmiştir. AKP iktidarının Cumhur İttifakı ile birlikte uyguladığı politikalar, anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarına zaman zaman uymayarak, ülkeyi adeta bir açık cezaevine çevirmiştir. Bu süreçte, demokratik hakların kısıtlanması, ifade özgürlüğünün baskı altına alınması ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesi gibi pek çok sorun ortaya çıkmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kuvvetler ayrılığı ilkesini zayıflatarak tüm yetkileri tek bir elde toplamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması, hukukun üstünlüğü ilkesine açık bir saldırı niteliği taşımaktadır. Örneğin, mahkeme kararlarına rağmen kayyum atamaları ve seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, demokratik süreçlerin işleyişini engellemiştir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, anayasal bir hak olmasına rağmen, barışçıl protestolar dahi şiddetle bastırılmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve ardından gelen protestoların zorbalıkla bastırılması, bu duruma çarpıcı bir örnektir. Ayrıca, basın özgürlüğü üzerindeki baskılar, gazetecilerin tutuklanması ve medya kuruluşlarının kapatılması, halkın bilgiye erişimini ciddi şekilde kısıtlamaktadır.
Son dönemde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Halk TV, Sözcü TV ve TELE1 gibi en çok izlenen televizyon kanallarına 10 gün ekran karartma cezası vererek basın özgürlüğüne yönelik baskıyı artırmıştır. Bu cezalar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına ilişkin yayınlar nedeniyle verilmiş ve halkın haber alma hakkını ciddi şekilde engellemiştir. RTÜK’ün bu kararları, ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmiştir.
İfade Özgürlüğüne Saldırılar
Fikir belirtme özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Ancak, Türkiye’de bu özgürlük ciddi şekilde sınırlandırılmıştır. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle vatandaşların gözaltına alınması ve cezalandırılması, ifade özgürlüğüne yönelik saldırıların boyutunu gözler önüne sermektedir.
Sonuç ve Çözüm Önerileri
Cumhur İttifakı’nın uygulamaları, Türkiye’yi demokratik değerlerden uzaklaştırarak bir açık cezaevine dönüştürmüştür. Bu durumdan çıkış için:
- Hukukun Üstünlüğü: Anayasa ve mahkeme kararlarına tam uyum sağlanmalıdır.
- Demokratik Hakların Güvence Altına Alınması: Toplantı, gösteri ve ifade özgürlüğü gibi temel haklar korunmalıdır.
- Basın Özgürlüğü: Gazetecilere yönelik baskılar sona erdirilmeli ve medya bağımsızlığı sağlanmalıdır.
Türkiye’nin yeniden demokratik bir hukuk devleti olabilmesi için bu adımların atılması elzemdir. Halkın iradesine saygı duyulan, özgürlüklerin korunduğu bir yönetim anlayışı, ülkenin geleceği için vazgeçilmezdir.