Advert
Atilla YÜCEAK
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yazarlar
  4. Savaşa karşı: İstemin aparatı olmak mı, mücadele edip kazanmak mı?

Savaşa karşı: İstemin aparatı olmak mı, mücadele edip kazanmak mı?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Savaş çığırtkanlığı yapan tuzu kuruların sosyolojik incelemeye alınması gerekmektedir.

İşgale yol veren “Milli ve yerli” siyasal İslamcı ve İttihat Terakki’nin yeni yetmeleri bu toplumun geleceğine dinamit koymaktadır…
İşin doğrusu;
Su ve toprağın temizleme gücü hiç birşeyde bulunmamaktadır.
Kendimizi ve de doğayı kirleten herhangi bir madde veya mikroplar değildir.
Oligarşik burjuvazi ve onun tetikçi yanaşması siyasetçilerin yaydığı negatif enerjidir.
Yaratılan negatif enerjiyi kıracak/temizleyecek olan da deterjan değil;
Kendine inanan kararlı birey,
örgütlü toplum,
temiz su ve topraktır!..
İbn-i Haldun’a Göre Bir Toplumun Çöküş Nedenleri:
Adaletsizliğin yaygınlaşması.
Vergilerin artması.
Dayanışmanın yok olması.
Üretimin zayıflaması.
Tüketim çılgınlığı.
Liyakatin dikkate alınmaması.
Göçün hızlanması.
Gurur, kibir ve gösteriş.
Riyakarlık. (dalkavukluk)
Ülkemizde yaşanan son yılları düşünecek olursak sözü edilen yozlaşma çürüme adına ne dersek diyelim; Dünyada ki dengelerle birlikte değiştiğini söyleyebiliriz.
Reel sosyalizm beğenelim ya da beğenmeyelim dünyada bir denge unsuru olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
CIA eliyle tezgahlanan,
katil general Kenan Evren’in başında olduğu 12 Eylül faşist cuntasının tezgahlandığı darbenin ardından o güne kadar yapılan sivil askeri darbeler eliyle kaybedilen lerden sonra, toplumsal değer adına kazanılmış ne varsa adım adım köreltildi, çürütüldü.
Küresel sermayenin BOP sürecinin;
Oligarşik sermayenin yeni protipi,
AKP MHP İktidarı dönemi bu geriye gidişi olağanüstü hızla daha da kötüye sürükledi.
Bizler “Yetmez ama evet” at gözlüğü ile bakmaya devam ediyorken,
bu bilerek, isteyerek, düşünülerek ve tasarlanmış bir süreç olarak yaşandı.
Altı bakanlığın bütçesinden altı kat fazla bütçeye sahip,
siyasal İslamcı sünni tarikat ve cemaatler koalisyonu olan Diyanet işleri başkanlığı eliyle;
Eğitim tümüyle ele geçirildi.
Bilimsel eğitim bile isteye sıfırlandı.
Önce tarihsel mekanlar bir bir kapatıldı,
kültürümüze yerleşik ne kadar tarihsel mekanlar varsa günah yuvası diyerek lanetlenip bir bir kapatıldı.
Medya ele geçirilerek yeni düzenin dizaynında;
Dünyayı ve ülkeyi bu AKP MHP medyası aracılığı ile anlamaya çalışan toplum, süreç içinde gerçeğin ne olduğundan çok bu yalan makinelerinin anlattıklarına inandı, toplumu iki ayrı kampa bölüp, kendisi için işlevli olan ötekini yaratmaktan hiç çekinmediler.
Tarihten gelen ne değerler varsa bunların safsata olduğunu, değer denilen şeylere dinin icazeti altında anlam vermeye çalıştılar.
Çağdaş diye anılan Avrupa’dan önce seçme ve seçilme hakkını elde etmiş Kadının varlığı bin yıl öncesinin yoz aklı ile aşağlanıp, onu evinin temizlikçisi, çocuk doğuran makine, erkeğe biat eden, dilsiz uşak gibi tanımlanıp, eşitlik ilişkisini çok daha derinleştirdi.
Eğitim,
Ahlak,
Adalet,
insan hakları,
düşünce özgürlüğü adına ileri sürülen her talep, teröristlikle damgalandı.
Ötekileştirilen herkes olağan şüpheli sayıldı, suçun olmasa bile suçun potansiyelini taşıyor gerekçesiyle istedikleri her insanı kolayca bir sabaha karşı evini basıp gözaltına aldılar.
İnsanla insan arasında ego savaşından,
hırstan,
çıplak kazancdan, bencilce çıkardan başka hiç bir şey bırakmadılar. Toplumsal akıl darmadağın bir hale getirildi ve kendisi için düşünecek bir araç da bırakmadılar. İstedikleri tek şey söyledikleri saçmalıklara inanmamız ve kendilerine yandaşlık etmemizdir.
“Ağaç kabuğu yemeye” mahkum edilen aileleri ile birlikte milyonlara varan KHK kırımı,
Devlet kavramının içinin boşaltılması,
sağlıkta yaşanan acizlikleri geçtik, son dönem kadın/çocuk cinayetleri bu ülkenin çürümüşlüğün ne kadar derin bir boyut kazandığının açık göstergesidir.
Yaşadığımız süreç;
Oligarşik sermayenin maşası bir AKP MHP distopyasıdır.
Yeni bir “Çözüm Süreci” yaygarasına paldır küldür girmiş değiliz.
Hiç kimsenin Kürt aşkı durup dururken birden hortlamadı.
Sıkışmışlığın son perdeleri tehdit vari ayak oyunları ile sahneye konulmakta.
Önümüzdeki dönem çok daha ağır durumlara tanıklık edeceğimiz bir dönemdir.
Uzun yıllar bu çürümenin, büyük kütleleri halinde yığılmış bir çöplüğün altında biriken metan gazı gibi yüzeye patlayarak çıkması gibidir.
Çok daha ağır bir dönem bizi bekliyor, AKP MHP İktidarı gitse bile bıraktığı hasarın onarılması uzun yıllar alacak. İbn-i Haldun un tespitleri elbette ki doğrudur ancak eksiktir.
Eksik olan şey, ileri sürdüğü tek tek olgular doğru olsa da ait olduğu sınıf toplumlarının tarihi bundan başka bir sonuç yaratamayacağı bilinmelidir.
Biri kapitalizm, biri siyasal İslam;
İki ölüden bir diri çıkmaz.
Kapitalizm ve Siyasal İslam’ın elini atıp da çürütüp yok etmediği ne var bu dünya da?
Evet Barış,
Demokrasi,
aydınlanma,
eşitlik,
özgürlük gibi temel değerleri savunmak için;
Çizgiyi tam da buradan çekmemiz gerekiyor.
Bu güne kadar temel felsefem olan diyalektik materyalizmin bana öğrettiği bir ders var;
Bu yaşam hiç bir birey ve topluma yarın için asla bir güvence ve söz vermiyor.
Her şeyin tek sahibi ve çaresi bireyin ve örgütlü toplumun ta kendisidir.
Şiir Sevdanın Militanıdır!
Aşk Örgütlenmektir!

Savaşa karşı: İstemin aparatı olmak mı, mücadele edip kazanmak mı?
Yorum Yap
Advert

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin