21 Mart, tarih, coğrafya, kültür ve sanat kavramlarının buluştuğu, tüm yeryüzünde önemli mevsim dönencelerinin yaşandığı, bu mevsim değişiminin birçok coğrafyada bayramlarla kutlandığı bir gün…
21 Mart’ı, Türklerin de aralarında olduğu birçok Asya halkı, özellikle farklı siyasi sınırlarda yaşayan Kürt halkları ve İran, Bahar Bayramı olarak kutlar. 21 Mart’ta Kuzey yarımkürede kıştan çıkılmaktadır artık, bahar her türlü muştusuyla, bereketiyle, çiçeğiyle, böceğiyle gelmektedir. Aynı tarih güney yarımküre için sonbahar başlangıcıdır…
İnsanlık tarihindeki hemen tüm bayram ve şenliklerin mevsim dönenceleri ile çok yakın bir ilişkisi vardır.
Mitolojik araştırmalara göre, Nevroz, Mezopotamya’daki Aşk Tanrıçası İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi’nin aşkından ortaya çıkmıştı. İnanna kendisine ihanet eden Dumuzi’yi yeraltına göndermişti. Dumuzi yalnızca bahar aylarının başında yeryüzüne gelip İnanna ile birleşebiliyordu. İnanna-Dumuzi ilişkisiyle başka mitolojilerdeki Attis-Kybele, Astarte-Adonis, İsis- Osiris birliktelikleri arasında bir özdeşlik vardır. İsa’nın ölümü ve arkasından yeniden dirilişi de aynı tarihlere denk gelir. Tahtacı Alevilere göre 21 Mart, Ali’nin doğum günüdür. Başka Alevi topluluklarında Ali’nin halifeliğinin yıldönümü olarak da kutlanır (Kars).
Nevroz kutlamalarının da aynı dönemde yapılması, çeşitli halklar ve inançların, mitoloji ve ritüellerin akrabalığına, kardeşliğine de işaret eder; şenlik ve karnaval kültürünün tarihi kökenlerini aydınlatır.
Kadim Anadolu’da Hıristiyanlar’ın Paskalya Yortusu kutladıkları o günlerde Müslümanlar da şölenler düzenlerler, çocuklar kırmızıya boyanmış yumurta tokuştururdu. Betnem’de dağlardan toplanan ardıç dalları yakılır, Hasır Küfrü’nde eski hasırlar ateşe verilirdi. Bu şenliklerde Hıristiyanlarla Müslümanlar yan yana gelirdi.
21 Mart, aynı zamanda, 21 Mart 1973 günü yaşamdan ayrılmış Âşık Veysel Şatıroğlu’nun adı ve yaşam hikâyesi üzerinden, Türkiye’de halk kültürünün anlamı, köylülük ve halk kavramı üzerine çok önemli ufuklar açar… Yedi yaşında çiçek hastalığından gözlerini yitirmiş olan âşığın herhangi bir eğitimi yoktur, dinlediği diğer halk âşıkları ve içinde doğup büyüdüğü sözlü kültür geleneğine ait anlatılar dışında hiçbir ders görmemiştir… Ama bugün Veysel’in türküleri, onun kurduğu deyişler üstüne başka sanatçıların seslendirdiği parçalar dilden dile dolaşmaktadır; O, artık ölümsüzleşmiş bir sanat dehası olarak tarihe geçmiştir…
2023 yılı, Uluslararası Eğitim, Bilim Kültür Kuruluşu UNESCO’nun 41. Genel Konferansı tarafından Âşık Veysel Yılı olarak kabul edildi. Bütün dünya milletleri birlikte verdikleri bir kararla, Veysel’i n adını ölümsüz insanlar arasına kattı. Emperyalizm ve yerli talancı ortaklarının bir yüzyılda neredeyse yok etmeyi başardığı köylülüğü küçük görenlerin, burun kıvıranların, “köylüleri neden öldürmeli” şiirleri yazanların bu noktada durup bin kere düşünmesi gerekir sanıyorum.
İlkokul beşinci sınıf öğrencisi olduğum yıl, Kırıkkale’de, okulumun salonunda ilk kez karşılaşmıştım Veysel ile… Orada dinledim türkülerini, anlattığı fıkraları. Nasreddin Hoca’dan birçok fıkra anlattığını çok iyi anımsıyorum. Sonra, yetmişli yılların başında olmalı, Ankara İçcebeci’de, alt komşumuz, baba dostu, Veysel ile ilgili ilk belgeselin yapımcısı TRT’de çalışan Erdoğan Alkan’ın evine geldi… Orada gördük… Bize de kısa bir süreliğine çıkmıştı sanırım.
Âşık Veysel’in Kırıkkale’de okulumuza gelişi, Türkiye’de okul okul gezip öğrencilerle tanıştırılması, böylece hem geçimi için üç kuruş para alması, hem bir sanatçı olarak halk tarafından dinlenip alkışlanmasının arkasında uzun yıllar “Usta Öğreticilik” yaptığı Köy Enstitüleri’nden çıkmış öğretmenlerin etkisi vardır…
Şimdi, aradan yüz yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, Eğitmen Kurslarını ve Köy Enstitüleri’ni “köylünün uyuşukluktan, tembellikten, cahillikten kurtarılması” olarak, bir “Aydınlatma” çabası olarak, gören çarpık bakış açısının, halka ve Köy Enstitüleri’nin ruhuna ne kadar uzak olduğu Veysel’i anarken bir kez daha vurgulanmış oluyor…
21 Mart, 1999 yılında UNESCO tarafından alınan bir kararla Şiir Günü olarak da kutlanmaktadır.
21 Mart, insanlık kültürünü bölüp parçalayan, doğuştan başlamış bir “Medeniyetler Çatışması” uyduruk teziyle halkları birbirine düşman eden emperyalizm ile çıkarları için ona uşaklık yapanlara, hayata yalnız yalan ve talan mantığıyla bakanlara, mazlum halkların ve insanların coğrafya ve emekleri üzerinde saltanat kuranlara karşı da bir uyanış, derleniş günü olsun…
Yaşasın Nevroz, yaşasın halk kültürü ve Âşık Veysel, yaşasın şiir, yaşasın insanlık…
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…