Bu halk bu kadim topraklarda asırlardır barış içinde, bereket içinde yaşıyordu…
Bu halk Gâzi Ertuğrul’un tiranlar, despotlar, tekfurlar elinden kurtarıp “Beytülmal” kıldığı, diline, dinine bakmaksızın kullanıcısına emanet ettiği topraklarda masallarıyla, türküleriyle, destanlarıyla, bayramlarını paylaşarak, yılbaşılarında, erfenelerde, paskalyalarda, diş hediklerinde, kotan çıkarmalarda, koç katımlarında, kaz kesimlerinde, bağ bozumlarında sarmaş dolaş olup yüz yıllar geçirdi.
Bu halk, Gâzi Mustafa Kemal Paşa ile omuz omuza cephe tutup, dişiyle, tırnağıyla emperyalizmin donanmasına, teçhizatına, teyyaresine diz çöktürdü; kendisini arkadan vurmaya kalkana, puştluk edene hak ettiği dersi verip sürdü attı ülkesinden…
Bu halk kadınını baş tacı etti, toylarında, düğünlerinde, el ele halay tuttu, horonlar kurdu.
Bu halkla çok oyunlar oynayanlar oldu. İnancını mızrak uçlarına geçirip kardeşlerini kırdırmaya kalkanlara, aralarına nifak sokanlara, vatan topraklarını kendi evlatlarının üstüne yıkanlara, dağını, taşını yağmalayanlara, ormanlarını kırıp satanlara, kıyılarına kâşaneler kurup ona yasaklayanlara, dünyanın egemenlerinin evlerini başlarına yıktığı sığınmacıları aynı zalimlerin üç kuruşu için baş tacı edip kendindin üstün tutanlara, bilim insanlarına, yaralarını saran hekimlerine dil uzatanlara tanıklık etti…Sessiz sedasız kaldığı da oldu, yanıldığı, yanlış yola girdiği de…
Ama bu halkın onuruna dokunmayacaktınız, bu halkın ayağına basmayacaktınız. Bu halkın evlât bilip sevdiklerine, gönül verdiklerine iftiralar atmaya kalkmayacaktınız. Bu halkın gözünün içine baka baka kuklalar, hokkabazlar oyunları oynatmayacaktınız. Bu halkı çantada keklik sanıp aldanmayacaktınız…
Görün, bakın; bu halk şimdi nasıl yediden yetmişe, doğudan batıya, kuzeyden güneye ayağa kalktı…
Kendisi için cefa çekmiş, zindanlarda prangalar eskitmiş, çıkarıldığı darağaçlarında sandalyesini tekmelemiş, bombalanmış aracında can vermiş yiğitleri, aslanları için milyon kişilik korolar kurdu. Kadınından erkeğine, yaşlısından gencine, öğrencisinden işsizine el ele, kol kola aynı saflarda durdu.
Derlenip toparlanmanın zamanıdır şimdi dedi… Ekmeği suyu kardeşçe paylaşmanın, gönül gönüle olmanın, yalansız, talansız, yetim hakları üstüne kurulmuş saltanatsız bir dünya kurmanın zamanı…
Gelecek halkındır, gelecek halkın gerçek dostlarınındır; gelecek onlarca yıldır her türlü ezaya, cefaya katlananlarındır.
Ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle, köy köy, birlik zamanıdır şimdi; “Anarşi Yok, Büyük Derleniş!” zamanıdır…
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
24 Mart 2025, Alper Akçam