Dr. Alper AKÇAM
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Bir Vafa Borcu…

Bir Vafa Borcu…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Türk burjuvazisinin meslek örgütü TÜSİAD, Cumhuriyet kurucu düşüncesine karşı bir vefa borcu ödemeye çıkmış gibi…

Cumhuriyet kurucusu Gâzi Mustafa Kemal de, onun düşünce ve eylemlerine katkıları olmuş Yusuf Akçura da, hatta kimi liberallerin gerçeğe aykırı bir biçimde Cumhuriyet kuruluşunun arkasındaki asıl güç olarak gösterdikleri Ziya Gökalp de ne burjuva hayranıydılar, ne de öyle olmak gibi bir özlemleri vardı. Cumhuriyet’i kuran ve büyük devrimci Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın “sınıfsız devrimci” olarak tanımladığı bu anıtsal adlar, kurulan Cumhuriyet’in arkasında Batı’daki gibi burjuva sınıfı olmasının uygun olacağı düşüncesindeydiler. İşçi sınıfı ve yoksul köylülüğü de yedeğine alarak Orta Çağ’ın krallık ve kilise despotluğuna, soygununa karşı 1789 Burjuva Devrimi’ni gerçekleştirmiş, “Eşitlik / Kardeşlik / Hürriyet” parolası ile Batı dünyasında büyük bir sosyal devrimin kapısı açmış burjuvaziye bu gözle bakıyorlardı. Onun için de İzmir İktisat Kongresinden başlayarak, İş Bankası’nın kurulması, meclis çatısının sık sık onartılmasından çeşitli devlet ihalelerine kadar bir yandan devlet eliyle bir ekonomik alt yapı kurulurken bir yandan da böyle bir “besleme” sınıfın var edilmesi için çaba gösterdiler. Hem “Emperyalizme ve Kapitalizme Karşı” bir savaş vermiştik, hem de Cumhuriyet’e sahip çıkacak çağdaş bir sınıfa gereksinim vardı.

Kurtuluş Savaşı’nın sonrasında, bu savaşın yerel örgütlü güçleri, “Müdafaai Hukuk Cemiyetleri”nde bir araya gelmiş “Yerli Burjuvazi”, liman şehirlerinde emperyalizmle işbirliği yapmış azınlıkların, “Levanten Burjuvazi”nin yerini almaya başladı. Kurtuluş Savaşı’nı en içeriden, zamanın nüfus çoğunluğunu ve savaşın ana asker kadrosunu oluşturan yoksul köylülüğün gözüyle, tanıklıklara dayanarak anlatan Talip Apaydın amcamın “Toz Duman İçinde”, “Vatan Dediler” ve “Köylüler” roman üçlemesinde Uşak’ın Hacim (romanda Tacim olarak geçer) köyünde işgalci düşmana karşı köylüleri savaşmak için teşvik etmiş, onlara borç parayla silah ve at ayarlamış, köyün iki karılı zengini İbrahim Bey’in savaş başladıktan bir süre sonra ortadan kaybolması ve sekiz gönüllüden ikisi sağ kalmış Hacim köylüleri tarafından İzmir’in kurtuluş günü Konak Meydanı’nda Rumların boşalttığı bir dükkâna kendi tabelasını asmaya çalışırken görülmüş olması, bu değişimin edebiyat alanına başarıyla aktarılması gibidir.

Ne yazık ki Cumhuriyet kuruluş çağında emperyalist aşamaya geçilmiş, burjuvazi birçok devrimci niteliğini yitirmişti. Bizim devlet kasalarında palazlandırılan burjuvazimiz de rüştünü ispat eder etmez Batı Finans Kapital’i ile aynı yatağa girmeyi ve Cumhuriyet kurucularının karşı oldukları, sinip kalmaya zorladıkları aracı-tefeci sınıf temsilcileriyle birlikte siyaset sahnesinde yer almayı yeğlediler.

Batılı emperyalist burjuvazinin “darbecilik”, “tepeden inmecilik”, “vesayetçilik” demagojileriyle yol açtığı bir süreçte de Siyasal İslam’ın adım adım ülkeyi ele geçirmesine ses çıkarmadılar, destek bile oldular.

13 Şubat 2025 günü gerçekleştirilen TÜSİAD Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalar ve eleştiriler, Türk Burjuvazisinin Cumhuriyet’e karşı ilk kez yüksek sesle bir vefa borcu bildirmesi gibi okunabilir. Özellikle, İliç’te yaşananların da eleştiri kapsamına alınmış olması çok önemlidir. Türkiye’de süregitmekte olan bir doğa yağmasına ve her şeye kâr mantığıyla bakan bir anlayışa karşı bizim burjuvazimiz devrimci çağındaki kimi ilkelerini anımsamış, ulusalcı, yurtsever bir tutumun sahibi gibi olmuştur. Belki de MÜSİAD gibi bir örgütün varlığı ve iktidar tarafından destekleniyor oluşu böyle bir çıkışı daha da gerekli kılmıştır.

Hükümet yetkilerinin TÜSİAD’a biraz da tehdit içeren yanıtlarında “hukukun üstünlüğü” ile “Milli İrade” kavramlarını yan yana kullanmış olması da başka bir itiraf gibidir. Hukuk, yeri geldiğinde çoğunluğun iradesine karşı da hukukun evrensel ilkelerini, birey ve azınlık haklarını da savunmak demektir. Arkasındaki güç çoğunluk olsa da, güdümlü bir hukuk olamaz. Ayrıca günümüzde seçimle işbaşına gelmiş yerel yöneticileri görevden alıp yerine tepeden inme kayyumlar atayan anlayışın halk çoğunluğunu ve “Milli İrade”yi temsil edip etmediği de tartışmalıdır.

Doğrudan günlük siyasetle ilgili yorumlar yapmayı çok sevmiyorum ama edebiyatımızın güçlü kalemlerinin de ele alarak bugünlere aktardığı gerçekleri bile bile, ülkenin Orta Doğu ve Orta Çağ karanlığına sürüklenişini göre göre susmak, özgürlükleri, emeğe saygıyı, üretici sınıfları, kültürü ve sanatı savunan bir aydına yakışmayacaktır.

TÜSİAD’ın Cumhuriyet’e duyduğu vefa borcunun bin katı var yüreklerimizde…

Gününüz aydın olsun değerli dostlar…

 

14 Şubat 2025, Alper Akçam

Bir Vafa Borcu…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin