1. Haberler
  2. Dünya
  3. Tüm boyutlarıyla Şam-SDG mutabakatı

Tüm boyutlarıyla Şam-SDG mutabakatı

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

SOLMEDYA – Şam’daki geçici yönetim, ana omurgasını PKK’nın Suriye kolu YPG’nin oluşturduğu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile antlaşmaya vardığını duyurdu.

Antlaşma kapsamında, silahlı SDG unsurlarının, Şam yönetimine dahil olacağı açıklandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuya ilişkin açıklamasında, “Komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğüne üniter yapısının korunmasına birliğinin ve dirliğinin tahkim edilmesine büyük önem veriyoruz. İlk günden beri hep bunu savunduk, Suriye’nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Dün varılan mutabakatın uygulanması Suriye’nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecektir. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır. Kardeşliğimizi yücelttiğimiz ölçüde oyunları bozar, geleceğimiz güven altına alabiliriz. Rabbim bizi kardeş kavgasında muhafıza buyursun” ifadelerine yer verdi.

Kamuoyunda, Erdoğan’ın açıklamalarındaki ‘iyimser’ tonun biraz abartılı olduğunu düşünenlerin sayısı az değil. Adının açıklanmaması koşuluyla dün (11 Mart) Reuters‘a konuşan bir Türk yetkili, Türkiye’nin söz konusu antlaşma konusunda ‘ihtiyatlı bir iyimserlik’ içinde olduğunu, ‘önce anlaşmanın nasıl uygulanacağını görmek istediklerini’ söylemişti.

İsmini vermeyen Türk etkili, “YPG’nin emir komuta zinciri bozulmadan Suriye kurumlarına girmesi kabul edilemez. Önemli olan entegre olmaları, YPG olarak kalmamaları” diye konuştu. Yetkili, Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığının değişmediğini vurguladı.

ÇOK KONUŞULAN YEDİ MADDE

‘On yıldan uzun süren sert çatışmaların ardından, parçalanmış ülkeyi birleştirme yolunda önemli bir adım’ olarak değerlendirilen antlaşmanın çok konuşulan 7 maddesi şu şekilde:

  • Dini veya etnik kökenine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin temsil ve siyasi katılım haklarının liyakate dayalı olarak sağlanması.
  • Kürt toplumunun Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve anayasal haklarının garanti altına alınması.
  • Tüm Suriye topraklarında ateşkes.
  • Sınır geçişleri, havaalanları, petrol ve gaz sahaları dahil olmak üzere kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumların devlet yönetimi altında bütünleştirilmesi.
  • Yerinden edilmiş tüm Suriyelilerin devlet koruması altında memleketlerine geri dönmesinin sağlanması.
  • Suriye’nin Esad’ın kalıntıları ve güvenliğine ve birliğine yönelik tüm tehditlerle mücadelesini desteklemek.
  • Bölünme çağrılarını, nefret söylemini ve antlaşmazlık çıkarma girişimlerini reddetmek.

Şam yönetiminden yapılan açıklamaya göre, geçici yönetimin temsilcisi Ahmed el-Şara ve SDG temsilcisi Mazlum Abdi tarafından Pazartesi günü Şam’da imzalanan antlaşma, ‘Suriye’nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumların 2025 sonuna kadar Şam yönetimini ile bütünleştirilmesini’ öngörüyor.

TARTIŞMALI ALTINCI MADDE

SDG’nin, antlaşma kapsamında tıpkı Irak’taki Şii Haşdi Şabi kuvvetleri gibi ‘çözülmeden’, kısmen ‘özerk’ bir biçimde Şam yönetimine eklemlenmesi bekleniyor.

Bunu da 6. maddede ifade edilen, ‘Suriye’nin, Esad’ın kalıntıları ile mücadelesini desteklemek’ şeklindeki tartışmalı ifade doğruluyor.

Zira üniter bir orduda, savaş sırasında bir tümenin, diğer bir tümeni desteklememesi gibi bir durum söz konusu olamaz.

Peki, bu anlaşma uluslararası ve bölgesel güçler için ne ifade ediyor?

“RUSYA, SESSİZCE TEŞVİK ETTİ”

Bir zamanlar, devrik Baas rejiminin birincil uluslararası destekçisi olan Rusya’nın, Suriye’nin batısında, Sovyet döneminde kalma stratejik askeri üsleri bulunuyor.

Devrilmesinin hemen ardından Esad’a sığınma hakkı tanıyan ve akabinde yeni yönetimle uzlaşma yoluna giden Moskova uzun bir süredir, değişen dengelere rağmen, Şam yönetiminin ülkenin tamamında kontrolü yeniden tesis etmesi gerektiğini savunuyor.

Reuters’a konuşan diplomatik kaynaklara göre, “Rusya tarafsızlık pozisyonunu korurken entegrasyon görüşmelerini ‘sessizce’ teşvik etti.”

Görünen o ki; Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki askeri varlığı, özellikle Tartus‘taki deniz ve Lazkiye‘deki hava üsleri, kararlarının şekillenmesinde büyük rol oynuyor.

İRAN TEMKİNLİ

Baas rejiminin bir diğer önemli destekçisi olan İran, antlaşmaya temkinli yaklaştı.

Suriye ve Lübnan’da ağır darbeler alan İran, bölgedeki varlığını korumaya çalışıyor, ancak Türkiye ve Körfez ülkelerine yakınlığı aşikar olan El-Şara’nın yükselişi aynı zamanda İran’ın pozisyonuna da bir meydan okuma teşkil ediyor.

İran devlet medyası, Dışişleri Bakanlığı’nın değerlendirmelerine yer verdiği konuya ilişkin haberinde, “Tahran’ın, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu” belirtirken, “Herhangi bir antlaşmanın tüm Suriyelilerin haklarına saygı göstermesi gerektiğini” vurguladığını aktardı.

İSRAİL: “HEM FIRSAT, HEM DE RİSK…”

Son yıllarda Suriye’deki İran bağlantılı hedeflere yönelik yüzlerce hava saldırısı düzenleyen ve son zamanlarda Suriyeli Kürtlere yönelik desteğini gizlemeyen İsrail, antlaşmaya yönelik resmi bir açıklama yayınlamadı.

İsrail basınında yer alan bilgilere göre, İsrail Dışişleri Bakanlığı‘na yakın kaynaklar, antlaşmanın gerçekten uygulanıp uygulanmayacağı ve merkezi hükümetin, Suriye’nin kuzeyinde kontrol sağlayıp sağlayamayacağı konusunda şüpheci bir yaklaşıma sahip.

Bir diplomatik kaynak, “Kağıt üzerindeki antlaşmalar ile sahada gerçekler genelde birbirini tutmaz. Suriye’de gördüğümüz şey, kimin hangi toprakları fiilen kontrol ettiğidir, antlaşmaların ne dediği değil” ifadesini kullandı.

İsrail medyasında yer alan analizlerde, SDG ile Şam yönetimi arasında yapılan antlaşmanın İsrail için ‘hem fırsat hem de risk’ yaratabileceği değerlendiriliyor.

ABD’NİN DEĞİŞEN TUTUMU VE KÜRTLER

Söz konusu antlaşma, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt gruplara yönelik ABD desteğinin giderek belirsizleştiği kritik bir dönemde geldi. New York Times‘a göre sadece 2024’te Suriye’deki Kürt gruplara sağlanan destek 186 milyon dolar seviyesindeydi.

Donald Trump’ın ikinci kez başkan seçilmesiyle birlikte, Amerikan dış politikasında değişim sinyalleri daha belirgin hale geldi. Özellikle Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski’nin Beyaz Saray ziyaretinde yaşananlar, bu değişimin tahmin edilenden daha hızlı gerçekleşebileceğini düşündürdü.

Reuters’e konuşan ABD merkezli düşünce kuruluşu Century International‘dan Aron Lund, “Abdi için antlaşma, SDG’yi on yıldır Suriye’de IŞİD’e karşı destekleyen ABD Başkanı Donald Trump’ın aniden Suriye’den asker çekme riskine karşı bir koruma” dedi.

Al Cezire‘ye göre Trump, önceki döneminde Pentagon’un engellemelerine rağmen Suriye’deki Amerikan varlığını azaltma niyetini defalarca dile getirmiş ve bu konuda çeşitli teşebbüslerde bulunmuştu. Uzmanlara göre bu tutum, yıllardır özerklik talep eden SDG’nin, Şam ile uzlaşma arayışını hızlandırdı.

Antlaşma ayrıca, terör örgütü PKK’nın tutuklu lideri Abdullah Öcalan‘ın PKK’ya ‘silah bırakma ve kendini feshetme’ çağrısında bulunduğu Şubat ayındaki kritik açıklamanın hemen ardından geldi.

1999’dan beri Türkiye’de tutuklu bulunan Öcalan’dan gelen bu tarihi çağrı, bölgedeki Kürt gruplar için stratejik manzarayı yeniden şekillendirdi, özellikle de Türkiye’nin uzun süredir sert şekilde hedef aldığı Suriye PKK’sı için.

ÖNCEKİ MÜZAKERELER VE DEĞİŞEN KOŞULLAR

Antlaşma bir yönüyle, Kürt grupların Şam yönetimine entegrasyonuna yönelik önceki başarısız girişimlerden keskin bir ayrılışı temsil ediyor.

Devrik lider Beşar Esad’ın Baas hükümeti ve SDG arasında yapılan önceki müzakereler, SDG’nin ‘özerkliği korumakonusundaki ısrarı ve Esad’ın ‘tam teslimiyet’ talepleri nedeniyle pek çok kez fiilen çökmüştü.

Esad’ın devrilmesinden sonra değişen siyasi ortam, SDG’nin bazı taleplerinin tanınmasına olanak tanırken Şam’daki yeni yönetime de ‘genişletilmiş bir otorite’ vaat ediyor. Taraflar, bu asgari zemin üzerinde uzlaşmış görünüyor.

Antlaşmanın önemli bir yönü de Esad yönetimi altında daha önce vatandaşlık hakları dahi reddedilen Suriyeli Kürtlerin, ‘Suriye devletinin ayrılmaz bir parçası’ olarak resmi bir biçimde tanınması ve anayasal haklarının garanti altına alınması.

CNN’e göre El-Şara, konuya ilişkin açıklamasında, “Antlaşma, dini ve etnik geçmişlerine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin, siyasi süreç ve devlet kurumlarına katılım haklarını, yetkinlik temelinde güvence altına alıyor” yorumunda bulundu.

AP’ye göre Suriyeli Kürtler, Esad rejimi altında onlarca yıldır yasaklanan dillerini ‘kullanma ve öğretme’ de dahil olmak üzere ‘temel anayasal haklarını’ kazanacaklar.

PETROL VE DOĞALGAZ KAYNAKLARININ ÖNEMİ

Antlaşma kapsamında SDG, Suriye’nin doğusundaki kritik petrol ve doğalgaz sahalarının kontrolünü Şam’daki merkezi hükümete devredecek.

Bu kaynaklar, Suriye’ye savaş öncesi günlük 380 bin varillik bir üretim hacmi sağlıyordu. Antlaşma bu yönüyle, nakit sıkıntısı çeken Şam yönetimi için hayati bir anlam ifade ediyor. IŞİD’in 2019’daki yenilgisinden bu yana SDG’nin kontrolünde olan Deyrizor, Haseke ve Rakka çevresindeki petrol sahaları, Suriye petrol rezervlerinin tahminen yüzde 95’ini içeriyor.

Al Monitor, Kürt yetkililerinin geçen ay bu sahalardan Şam’a petrol sevk etmeye başladığını duyurdu.

SDG’NİN İÇ DİNAMİKLERİ: KÜRTLER VE ARAPLAR

SDG, tamamı Kürtlerden oluşan tek tip bir organizasyon değil; daha ziyade, silahlı gücünün bel kemiğini Kürt grupların oluşturduğu (YPG) ve bünyesinde ağırlıklı olarak Araplar olmak üzere, çeşitli etnik gruplardan Suriyelileri bir araya getiren bir koalisyon.

Uzmanlara göre, SDG’nin Arap üyeleri, özellikle Deyrizor ve Rakka illerinde yaşayanlar, bu antlaşmayı Kürtlerden farklı değerlendirebilir.

New York Times’ın bildirdiğine göre, SDG bölgesinde yaşayan Araplar, antlaşmadan duydukları memnuniyeti dile getiriyor.

SAHİL’DE ‘ALEVİ KATLİAMI’ KONUŞULURKEN…

Antlaşmanın, Suriye’nin yıllardır gördüğü en vahşi mezhepsel şiddet olayları sırasında gerçekleşmiş olması da son derece dikkat çekici.

Zira Alevi azınlığın yaşadığı, ülkenin kıyı bölgesinde patlak veren olaylar, geçen Perşembe’den bu yana yüzlerce sivilin ölümüyle sonuçlandı.

AP’ye göre, cihatçı çeteler tarafından yürütülen ve Alevi toplumunu hedef alan şiddet olaylarında 830 sivil yaşamını yitirdi.

Reuters’e konuşan ABD merkezli düşünce kuruluşu Century International’dan Aron Lund, “Katliamlar Şara’yı zayıflattı. İçeride ve dışarıda pek çok sorunu var. ABD ile ilişkileri de sorunlu. Bu antlaşma, onun tüm azınlıklara düşman olmadığını göstermesine yardımcı olabilir” dedi.

ANTLAŞMAYA GİDEN SÜRECİN KÖŞE TAŞLARI

Geçen yıl Aralık ayında, 50 yıldan fazla bir süredir ülkeyi yöneten Baas rejiminin devrilmesiyle birlikte cihatçı HTŞ örgütü başkent Şam’da kontrolü ele geçirdi.

Şam’da kurulan geçici hükümet, faaliyete başlamasının hemen ardından, savaşa katılan silahlı grupları tek bir ulusal komuta altında birleştirmeye çalıştı. Ancak SDG, petrol açısından zengin kuzeydoğu bölgelerinin kontrolünü Şam’a devretmeye yanaşmadı.

Türkiye, Şubat ayında güvenlik endişelerini öne sürerek Suriye’nin kuzeyinde yeni bir sınır ötesi operasyon düzenleyebileceğinin sinyallerini verdi.

Şubat ayı sonunda ise terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, gruba silah bırakması çağrısında bulundu ve bu da SDG’nin pozisyonu üzerinde ek bir baskı oluşturdu.

Durum, 6 Mart Perşembe günü Suriye’nin batı kıyılarında yaşanan kanlı olayların ardından daha karmaşık bir hal aldı.

Olaylar, ülkedeki Alevi toplumuna mensup yüzlerce sivilin ölümüyle sonuçlandı.

Şam yönetimi ve SDG arasındaki antlaşma böylesi bir süreçte, ‘fazlasıyla parçalanmış bir ülkede ulusal birliği inşa etme’ iddiasıyla ortaya çıktı.

Tüm boyutlarıyla Şam-SDG mutabakatı
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin