Getting your Trinity Audio player ready...
|
İstanbul – Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik İstanbul merkezli operasyonlarda gözaltına alınan 50 kişiden 30’u tutuklandı. Aralarında gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve sanatçı Pınar Aydınlar’ın da bulunduğu tutuklular arasında ressamlar, müzisyenler, mimarlar, senaristler, öğretmenler ve kadın hakları savunucuları da yer alıyor. Üç farklı hakimlikte sorgulanan bu kişiler, “kaçma, saklanma, delil karartma ve tanıklar üzerinde baskı kurma” şüphesiyle tutuklandı.
Dört gün boyunca gözaltında tutulan 50 kişi, işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Emniyette susma hakkını kullanan 12 kişinin savcılık ifadesinin bitmesinden sonra gözaltındakilerle ilgili kararın açıklanması beklendi. Savcılık, avukatların müvekkillerinin durumu hakkında bilgi alma taleplerini yanıtsız bırakırken, bazı basın kuruluşları 35 kişinin tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildiğini duyurdu. Savcılık, herhangi bir resmi açıklama yapmazken, bir polis memuru avukatlara yüksek sesle liste okudu. İsimler okurken avukatların listenin basına “sızdırılan” liste olduğunu söylemesi üzerine polis sinirlenerek saymayı bıraktı.
SAVCILIĞIN İDDİASI
Sulh ceza hâkimliğinde sorgunun başlamasına kısa bir süre kala avukatlara verilen savcılığın sevk yazısında gözaltına alınan kişilerin “HDK’nın Abdullah Öcalan talimatı doğrultusunda sol siyasi gruplar ile ittifak kurulabileceği yönündeki açıklamaları sonrasında kurulduğu, batı illerinde sol örgütlenmeleri ve marjinal grupların siyasi gücü ve kitle potansiyelini PKK/KCK terör örgütüne kanalize etmeyi hedefleyen HDK’nin listelelerinde bulunduğu”nu aktardı.
Hâkimlik sorguları İstanbul 5’inci, 6’ncı ve 8’inci sulh ceza hâkimlikleri tarafından yapıldı. Akşam 18:00 civarında başlayan hâkimlik sorguları gece 2:30 civarı tamamlandı. Soruşturma kapsamında tutuklanan 30 kişiden bazılarının ifadeleri şöyle:
MÜBADİLLER KİTABINA EL KOYULMUŞ
Kadın hakları savunucusu İlknur Melengeç:
“HDK’nın kadın meclisi üyesi değilim, ben kadınların mitinglerine giderim. Kadınlara yönelik bir şey yapıldığı zaman mutlaka giderim çünkü ben de bir kadınım.
Meclis üyeliğim yok. 63 yaşına giriyorum. Son 10 yılımı yaşlı anneme ve kayınvalideme bakmakla geçirdim ve hâlâ da bakmaya devam ediyorum, ben de çok genç değilim. Demokrat bir insanım. Haksızlık görürsem giderim, 1 Mayıs toplantılarına katılırım. Terör örgütü falan ne münasebet! Ben anayasal haklarımı kullanıyorum.
40 yılın üzerinde Almanya’da yaşadım ve ailemdeki yaşlılar yüzünden buraya gelmek zorunda kaldım. Hayatım boyunca gayri meşru bir iş yapmadım ve yapmam da. Katıldığım bütün eylemler yasal eylemlerdir.
İnsan 14 sene önceki şeyleri nasıl hatırlayabilir? Hatırlasa hatırlasa çok yakınının ölümünü, düğününü veya kendisinin geçirdiği bir ameliyatı hatırlar.
Benim telefonumu her yerden mesaj geliyor. Bir yerde kimlik bilgilerin çıkmış. Bir mağazadan tencere bile alacak olsam mail, isim soy isim vs istiyor. Kalp ritmi bozukluğum var, dişlerim protez, dört gündür doğru düzgün bir şey yemiyorum. Yesem protezlerimin yapışkanı çıkacak, dolayısıyla konuşamayacağım ve rahat bir şekilde nefes alamayacağım.
Evimden Savaşın İzinde, Girit’ten Ayvalık’a Mübadiller kitabı alındı. Bu kitap nasıl suç unsuru olabilir? Böyle şeyler çok ağrıma gidiyor. Bu kitap beni nasıl suçlu yapabilir? Beğenmediğim bir şeyi protestoya gitmişim, bu beni nasıl suçlu kılar?”
‘ERDOĞAN’IN MEKTUBUNA SENARYO DOKTORLUĞU YAPTIM’
Yazar ve senarist Ayşe Bengi Çelik:
“HDK üyesi değilim. İsmim birtakım delege listelerinde görülmüş, mesleğim dolayısıyla birçok panele, sergiye vs. katılıyorum. Özgürlükçü ve barışçıl birçok platformun etkinliğinde yer alırım. HDK’nın da yasal etkinliklerine katılmış olabilirim, numaram bu sebeple orada çıkmış olabilir, ancak herhangi bir görevim yoktur.
Bir belgesel ve senaryo doktorluğu yaptım. Bana bir röportaj gönderildi, eski bir belediye başkanı ile ilgiliydi, yerine kayyum atanan veya suçlu bulunan bir belediye başkanıydı. Belgesel yapılacağı belirtildi ve teknik danışmanlığım istendi. Senaryo doktoru olarak bundan sorumluydum. Filmi ben çekmedim, filmin matematik gereklerinin yerine gelmesi için danışmanlık verdim. Bu arada Ayasofya ibadete açılmadan önce Cumhurbaşkanının bir mektubuna da gene senaryo doktorluğu yaptığımı söylemek isterim. 91 yaşında bakımını üstlendiğim bir babam var, onun için de gözaltına alınmam travmatik olmuştur. Özel harekat koçbaşı ile eve girmiştir.”
GÖRME ENGELLİLER GAZETESİ YAPIYOR
Gazeteci Saime Oğuzhan:
“Herhangi bir terör örgütü ile irtibatım yoktur. Şişli’de aktif bir gazetecilik yapıyorum. Tanınan bir kişiyim, toplumsal çalışmalar da yapıyorum. 2007’den beri görme engelliler için bir faaliyet yürütüyorum.”
‘HDK YASAL FAALİYETLERİNE DEVAM EDİYOR’
DEM Parti MYK üyesi Mehmet Saltoğlu:
“Evime gelinmeden öce pazartesi günü Ankara’da MYK toplantımız vardı. Ankara’da olduğum ve toplantıya katıldığım bilgisi emniyet tarafından öğrenilmiş. Ankara’da gözaltına alınacakmışım. Evime geldim, uykumu alamadan büyük bir terörist muamelesi maruz kalarak gözaltına alındım. Ne zaman bir savcı beni ifadeye çağırsa giderim. Yerim yurdum bellidir. 66 yaşındayım, 50 yıldır siyasetin içindeyim. Sosyalist fikirle yürüttüğüm faaliyetlerin hiçbiri illegal değildir, tümü yasaldır. Tümüyle yasal siyaset içerisinde yer aldım, herhangi yasa dışı bir örgüt üyesi olmadım, terör örgütü üyesi değilim.
1973 yılında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’yle başlayan siyasi hayatım hep meşru zeminde, yasal zemindeki partilerde devam etmiştir. Bir çok siyasi partiyle görüşüyorum.
Sosyalist Birlik Hareketi ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi bünyesinde HDK’nin çalışmalarına dahil oldum. 2013 yılında HDP kuruldu ve o tarihten itibaren 12 yıldır bu siyasi yapılanma içerisinde yer aldım.
HDK özgürlükçü bir zemindir. HDK bildiğim kadarıyla 72 kurumun birleşerek bir araya geldiği bir demokratik toplum projesidir. Biz de SYKP olarak bu oluşumda yer aldık. HDK ile ilişkim bu kadardır.
HDK yasal bir oluşumdur, hiyerarşik bir yapılanma değildir. HDK halen devam ediyor, her yıl genel kurulunu yapıyor. Her ne kadar 2013 yılından sonra yapının içerisinde yer almasam da faaliyetlerine devam ettiklerini biliyoruz. 120 kişilik genel meclisi olduğunu biliyoruz, yapılanma faaliyetlerine devam ediyor, barış konferansı yapıyor.
2025 yılında yasal olarak faaliyetlerine devam eden bir oluşuma katılan insanların nasıl olur da terör örgütü üyeliği ile suçlanabildiklerini anlayabilmiş degilim. Madem bu HDK illegal bir yapılanma, nasıl olur da adliyenin önünde basın açıklaması yapabiliyorlar?”
“BİR KADIN DAHA ÖLDÜRÜLMESİN DİYE”
Aynur Cengiz:
“Israrla altını çizerek şunu söylemek isterim ki, tespit ettiğiniz tapelerde, resimlerde HDK’nin bir demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyet yürüttüğü, kamuya basına açık olduğu, legal olduğu takdirinizdedir. Legal bir zeminde faaliyet yürütmekte olan dernekler yasasına uygun bir kuruluştur. İllegal olsa bugün adliye önünde basın açıklaması yapamazdı. Bir terör örgütü suçlaması çıkarmak hukuka aykırıdır. Dört üniversite ve bir yüksek lisans mezunuyum, illegal bir yapı olsa bunu fark edecek bilgiye haiz olduğumu düşünüyorum. Bir kadın daha öldürülmesin diye siyasi faaliyetlere katıldım, ben niye illegal bir örgüt içerisine yer alayım? HDK’ye terör örgütü demek eşyanın tabiatına aykırıdır. HDK’de çok kısa bir dönem yer aldım.
‘DEPREM GİBİ KONULARLA İLGİLENDİK’
Zeysu Fakir:
“19 yaşındayken aktif siyasetle ilgilenmek istemiştim. O dönem HDK ile tanıştım. Beni kadın haklarıyla ilgili çalışmaları çekmişti. 7-8 aylık süreçte deprem gibi konularla ilgilendik, sonrasında kendi isteğimle ayrıldım. 13 yıldır hiçbir şekilde irtibata geçmedim. Herhangi bir terör örgütü üyeliğinde bulunmadım.”
‘BARIŞ GAZETECİLİĞİ YAPIYORUM’
Gazeteci Ercüment Akdeniz:
“Sabah işe giderken iki polis tarafından gözaltına alındım. Anahtarımı verdim, ‘Birlikte kapıyı açalım, şiddet vesaire olmasın’ dedim. Buna rağmen kapılar dövüldü, kötü görüntüler yaşandı, içeride ters kelepçe yapıldım. Defalarca yurtdışına gittim, geldim, hiçbir zaman kaçmayı düşünmedim.
2011-2012-2013 yıllarındaki tape kayıtlarıyla ilgili dönemin bütünlüğünü dikkate almak gerekiyor. Ben gazeteciyim, 15 yıl önceki olayları hatırlamıyorum. Dönemin bütünlüğü içinde çözüm sürecine giden bir süreç vardı. Çözüm sürecindeki her eylemi konuşmak lazımdır. Yeni bir süreç tartışılmaktadır. Ben barış gazeteciliği yapıyorum, yeni süreci de destekliyorum.
Terör eylemi ile ilgili herhangi bir somut delil yoktur. Ne ile yargılandığımı anlayamıyorum. En son göç ve belediyelerle ilgili kitap yayınladım. Bu kitap ile ilgili onlarca randevu aldım, imza günleri yaptım, konuşmalar yaptım. Bununla ilişkili şeyler bile delil olarak sunulmuş. Daha önce Emek Partisi üyesiydim, oradaki faaliyetlerim de terör örgütü ile ilişkilendirilmiş. Dosyayı anlayamıyorum, şaşkınım. Gazetecilik faaliyetime devam etmek için serbest bırakılmamı talep ederim.”
‘ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNE KARŞI OLDUM’
Mimar Kardelen Taş:
“Üniversite yıllarımda sosyalistlerle tanıştım, HDK içinde birkaç etkinliğe katıldım, başkaca bir faaliyetim olmadı. Mimarım, kent ve kadın başlıkları üzerine akademik çalışmalar yürütmekteyim. Herhangi bir panelin çalışmanın parçası olmadım. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum, şiddetin her türlüsüne karşı oldum. Suçlamalarla ilgili açıklama yapmak zorunda olduğum için üzgünüm.”
‘TEZ ÇALIŞMASI İÇİN TOPLANTIYA KATILDIM’
Ece Yıldız Karabacak:
“2011 yılında uluslararası ilişkiler bölümünden mezun oldum. Tez kapsamında yerel siyaset konusunda çalışmayı planlıyordum. Legal bir platform olarak HDK’nin toplantısına katıldım. Sonra tez konusu başka bir yere kaydı, sonrasında da zaten katılmadım.”
Yakup Kadri Karabacak:
“2009 yılında yüksek lisans için İstanbul’a geldim. Üniversite zamanlarında da siyasetle ilgileniyordum. SDP ile siyaseti takip ettim. Siyaseti bırakmak üzereydim. Yapılan 1-2 toplantıya belki katılmış olabilirim. HDK’da görev almadım. Sonrasında başka bir siyasi kurumda da yer almadım, yöneticilik yapmadım.”
Karabacak çiftinin avukatı ise, Yakup Kadri Karabacak’ın Büyükelçi Volkan Bozkır ile görüşmesi olduğunu belirterek, İBB Harcamalarını İzleme Klasörü isminde bir kitabı olduğunu söyledi. Müvekkilinin sivil toplum kuruluşlarında yer aldığını anlatan avukat, Yakup Kadri Karabacak’ı HDK’nin meclisteki üyelerini bile bilmediğini aktardı. Avukat, TBMM Meclis Başkan Vekilliğini yapan Sırrı Süreyya Önder’in HDK kurulduğunda meclis anayasa uzlaşma komisyonunda yer aldığını ve çalışmalar sunduğunu da hatırlattı.
Operasyon kapsamında 50 kişi gözaltına alındı, 35 kişi tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi. Üç farklı mahkeme, 30 kişiyi tutuklarken, 13 kişiye ev hapsi uygulandı. Yedi kişi hakkında da adli kontrol tedbirleri uygulanacak.
NE OLMUŞTU?
Halkları Demokratik Kongresi’yle ilgili İstanbul merkezli operasyon kapsamında 50 kişi evlerine yapılan şafak operasyonuyla 18 Şubat’ta gözaltına alınmıştı. Savcılık, gözaltına alınan kişilerin “HDK yapılanması içinde İstanbul’da faaliyet gösterdiğini” iddia etmişti. HDK’yi “legal görünümlü bir cephe yapılanması” olarak nitelendiren savcılık, örgütün TBMM’ye alternatif bir meclis olduğunu öne sürmüştü.
Gözaltına alınan kişilerin evlerine özel harekat polisleri ağır silahlarla baskın düzenlemişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan kişilerin avukatlarıyla görüşmeleri 24 saat boyunca kısıtlanmış, dosyaya da gizilik kararı getirilmişti.
Avukat görüş kısıtının bitmesinin ardından ifadeler alınmaya başlamış, soruşturma dosyasındaki tek delilin 2012 yılında Fethullahçı emniyet ve yargı mensuplarının usulsüz dinleme kararlarıyla kaydettiği telefon tapeleri ve teknik takip tutanakları olduğu ortaya çıkmıştı. Teknik takip kararını veren İstanbul 2 Nolu Hâkimliği, usulsüz dinlemelerle ilgili hazırlanan iddianamede usulsüz dinleme ve takip kararlarıyla anılıyordu.
Gözaltındaki gazetecilere mesleki faaliyetleri kapsamında yaptıkları telefon görüşmeleri ve mesleki dayanışma eylemleri suçlama olarak yöneltilmişti.