Getting your Trinity Audio player ready... |
Haber: Atilla YÜCEAK
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) yönetimlerinde önceki dönem eş genel başkanı DEM Parti milletvekili Cengiz Çiçek HDK üzerinde yapılan gözaltı operasyonu ile ilgi görüşlerini Haber Sol Medya da dile getirdi.
Milletvekili Cengiz ÇİÇEK açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
HDK’de önceki dönemlerde görev almış olan arkadaşlarımız, yoldaşlarımız, 18 Şubat’ın erken saatlerinde gözaltına alındılar. Gözaltındaki birçok arkadaşımız hali hazırda halen farklı partilerde ve mücadele örgütlerinde demokrasi ve özgürlük kavgasını yüklenmiş vaziyetteler. Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinde önemli, saygıdeğer emekleri olan her bir arkadaşımız savcılığın tüm kriminalize etme çabalarına rağmen sadece bizlerin değil coğrafyamızın ezilenlerinin kalbinde müstesna bir yere sahip oldukları gibi toplumsal özgürlük mücadelemizin de yüz akıdırlar.
HDK neden hedefte?
Mevcut HDK yönetimleri de bu belirlemelerden hareketle, 13. Genel Kurul hazırlık sürecinden bugüne belirli tartışmalar ve bu tartışmaların açığa çıkardığı sonuçlar bağlamında bir süredir çalışmalarının merkezine barışın toplumsallaşmasını koymuş durumda. “Barış için Bir Milyon İmza Kampanyası”, Barış Konferansı, Barış Panelleri gibi tüm faaliyetler bu okumanın bir ürünü olarak hayata geçirildi, geçiriliyor.
Belli ki benzeri okuma ve karşı bir hamle, iktidar-devlet kanadında da gündem olmuş. 2013-15 döneminden tecrübeyle; bundan sonra Kürt sorunu siyasi ve hukuki zemine çekilse de bu zeminde Türkiye’nin toplumsal muhalefetinin söz, eylem ve örgütlenme alanı mümkün mertebe daraltılacak ve barış, becerebildikleri kadar kendi değerleriyle -milliyetçi, cinsiyetçi, piyasacı- içeriklendirilecektir. Kendi adıma sistem ve sistem karşıtı güçlerin aralarındaki ideolojik-politik çelişkiler ve mücadeleler bağlamında iktidarın ya da devletin bu girişimlerini, hamlelerini gayet normal karşılıyorum. Zaten barış hali, iktidar ve toplumsal muhalefet güçleri arasında politik rekabetin, ideolojik mücadelenin bittiği, sıfırlandığı bir hali içermiyor, tanımlamıyor. Sadece başka yol, yöntem ve araçlarla ve görece daha adil, demokratik bir iklimde bu mücadelenin, rekabetin devam etmesidir. Ancak “bu saldırılar doğaldır” derken, bunları normalleştirmeyi de son derece tehlikeli buluyorum. Kanıksamamak, kabul etmemek ve bu egemenlikçi, komplocu yaklaşımlar karşısında itirazı şüphesiz hep canlı tutmak ya da bunun yollarını aramak gerek.
Kayyum darbelerinden sendika başkanlarının tutuklanmasına; kent uzlaşısının kriminalize edilmesinden HDK operasyonlarına, hepsi bir bütün olarak önümüzdeki dönem Kürt sorununda tarihsel gelişmelerin yüksek olasılıkla yaşanacağı bir iklime, toplumsal muhalefeti daha zayıf, mecalsiz, parçalı ve kendi içinde güvensiz bir pozisyonda sokma planlarıyla ilgilidir. HDK ve fikriyatı, bu amaçla saldırı altındadır. Hedefte olan sadece HDK değil bir bütün olarak toplumsal muhalefettir. Aynı şekilde bu operasyonlar, Kürt meselesini çatışma ve savaş aralığından çıkarıp hukuki ve siyasi zemine çekmeye çalışan ve bu normalleşme ikliminde toplumun politika alanını ve onun siyasi ittifakını güçlendirmek, genişletmek isteyen Abdullah Öcalan’ın tarihsel çabalarına yönelik bir kumpas, bir komplodur.
Nasıl yaklaşmalı, ne yapmalıyız?
“Tehdit, kumpas, komplo tüm toplumsal muhalefete yöneliktir” diyorsak, her zamankinden daha güçlü ve yaratıcı birlik, ittifak çabalarını göstermek ve bunu gerektirdiği örgütlenme ve eylem hattını oluşturmak temel görevlerimizdendir. Görev, aynı zamanda toplumsal muhalefet güçlerinin yarınına dair, varlığına dair bir görevdir. Bu konuda içerden-dışardan tüm dezavantajlarına, imkansızlıklarına rağmen coğrafyamızın en nadide birlik, ittifak zemini olarak ısrar ve inadını koruyan HDK’yi, siyasi yönelimler ve hukuk komplosuna karşı en üst düzeyde sahiplenmemiz, hayati önem kazanıyor. HDK, tüm eksikliklerimize rağmen Türkiyeli sosyalist hareketlerin, emek, kadın, ekoloji, gençlik, inanç ve halk hareketlerinin, Kürt siyasal hareketiyle Üçüncü Yol mücadele perspektifinde ısrar ettiği bir zemindir. Bugün HDK şahsında bu birleşik mücadele zayıflatılmak, parçalanmak isteniyor.
Bu bir sistem aklı olarak devrede görünüyor. Bugünden en üst düzeyde HDK’yi fikri ve pratik olarak sahiplenmek, hukuki ve siyasi kumpas peşinde olanlara en iyi ve en etkili cevap olacaktır.
HDK fikrine ve potansiyeline yönelik bu siyasi operasyonlar karşısında en net ve sağlıklı tutum, “ezilenlerin ve halkların komünal, demokratik yaşamını egemen kılmanın mümkün ve gerçekçi olduğunu” açıkça savunan HDK’yi, inadına daha güçlü örgütlemek ve toplumsallaştırmaktır. Açıkça savunuyoruz çünkü biz 14 yıldır bu ülkede her bir sözümüzü, toplantı ve kongre sonuçlarımızı, eylemimizi ve örgütlenmemizi açık yürüttük ve savunduk. Bizlerden yasa dışı, illegal bir örgüt yaratmak isteyenlere, gerçekleri ters yüz edenlere, hukuka takla attıranlara, ekranlarda özel savaş söylemleriyle sözüm ona bağımsız gazetecilik yaptığını iddia edenlere sesleniyoruz: sizlerin çetelerle, illegal suç örgütleriyle, mafyalarla karanlık ilişkiler etrafında yıllardır çevirdiğiniz işler, toplumun vicdanında da aklında da mahkûm edilmiştir. Mahkum olmuşların mahkum etmeye çalıştığı, Esengül Demir, Ercüment Akdeniz, Semiha Şahin, Naci Sönmez, Ender İmrek, İlknur Melengeç, Şenol Karakaş, Gülsüm Ağaoğlu, Atilla Özdoğan, Yıldız Tar, Osman Zorba, Sema Barbaros, Mehmet Saltoğlu ve gözaltındaki tüm arkadaşlarımızın bu ülkenin demokrasi standardının yükselmesi için verdikleri emeklerin, ödedikleri bedellerin hem şahidiyiz hem de ortağıyız.
HDK ve HDK’liler, bu ülkenin yüz akıdır.
HDK, ortak vatanda demokratik yaşamın teminatlarından olan vazgeçilemez bir demokratik, meşru ve ortak mücadele zeminidir. Dünden bugüne, hiçbir yargı komplosu ve siyasi soykırım operasyonları, bizleri bu ortak ve birleşik mücadeleden alıkoyamadı. Tersine komplocular kendi içinde parçalandı, güçten düştü, krizlere sürüklendi ve bugün kimilerinin esamesi bile okunmuyor. Bugün de yarın da olacak olan odur; komplocular kaybedecek, biz kazanacağız! Çünkü HDK biziz, biz HDK’yiz!
onlar uğraşsınlar, ne kadar uğraşılarsa uğraşsınlar yolumuzdan dönmeyeceğiz ve elbet bu ülkede de demokrasinin inşasını göreceğiz