1. Haberler
  2. Gündem
  3. Türkiye İktisat Kongresi – İzmir

Türkiye İktisat Kongresi – İzmir

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

Dr. Cihangir Dumanlı
Em. Tuğgeneral, Hukukçu

 

SOLMEDYA – Büyük Atatürk kurduğu devleti kalıcı kılmak, Osmanlı İmparatorluğundan alınan ağır ekonomik kalıtın yükünü hafifletmek ve Türk ulusunun huzur, mutluluk içinde dengeli ve sürdürülebilir kalkınmasını sağlayacak ilkeleri saptamak amacıyla, 17 Şubat – 4 Mart 1923’te İzmir’de, geniş katılımlı İktisat Kongresi toplamıştır.

Kongre’nin yapılış biçimi ve alınan kararlar, günümüzdeki ekonomik sorunlara çözüm getirebilecek niteliktedir; bu nedenle anımsanmasında yarar vardır.

Kongre’nin toplandığı zamanda Bağımsızlık Savaşı yeni kazanılmış, Lozan barış görüşmelerine karşımızdaki devletlerin kapitülasyonların sürmesi konusundaki diretmeleri nedeniyle ara verilmiş, Cumhuriyet henüz ilan edilmemiştir. Ama Büyük Önder, Lozan Barış Antlaşmasının bizim isteklerimiz doğrultusunda sonuçlanacağına, kapitülasyonların tümüyle kaldırılacağına ve cumhuriyetin ilan edileceğine inanmaktadır. Cumhuriyet ilan edilmeden, ekonomi politikasını saptamaktadır.

Kongre‘ye işçi, sanayici, esnaf, tüccar ve köylülerden oluşan 1135 kişi katılmış, kurulan yeni devletin ekonomi politikasının nasıl olması gerektiğini kendi sınıf çıkarları açısından değerlendirmişler ve önerilerini sunmuşlardır. Bu bakımdan Kongre, Avrupa’da demokrasinin olmadığı bir dönemde katılımcı demokrasiye örnek tam bir demokratik sivil toplum örgütlenmesidir.

Devlet başkanı konumundaki TBMM başkanı Atatürk ekonomi politikasını kendisi saptayabilir, hükümete hazırlatabilir, gereken yasaları TBMM’den çıkartabilirdi. Böyle yapmamış, açış konuşmasında vurguladığı gibi, “Milletimizi oluşturan halk sınıflarının içinden gelen memleketimizin ve milletimizin halini, ihtiyaçlarını, emellerini, üzüntülerini yakından bilen temsilcilerin”[1] görüşlerine başvurmuştur. Bu yaklaşımı halkçılık ilkesinin gereğidir ve Atatürk’ün demokratlığının göstergesidir.

Kongre başkanlığına, Manisa sanayi temsilcisi Kazım Karabekir getirilmiştir.

Osmanlı’dan Alınan Ekonomik Kalıt (Miras)

Bağımsızlık savaşı ile kurulan yeni devlet (1921 anayasasındaki adı ile “Türkiye Devleti”) Osmanlı İmparatorluğu’ndan çok olumsuz bir ekonomik borç yükü devralmıştır. Atatürk bu durumu ve nedenlerini, İktisat Kongresinin açış konuşmasında ayrıntılı olarak anlatmıştır.

Atatürk’ün 17 Şubat 1923’te İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi’ini açış konuşması tam bir ekonomi tarihi dersi niteliğindedir ve bugüne de ışık tutmaktadır. Büyük önder bu konuşmasında özetle Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı dış borçların yatırım ve üretim yapmak yerine savaş giderleri ve Hanedanın lüks harcamaları için kullanıldığını, bu nedenle devletin iflas ettiğini anlatmıştır.[2]

1914’te yürürlükteki fiyatlara göre ulusal gelir 24.107 milyon kuruştur. Bunun 13.060 milyon kuruşu (yarısı) tarımsal gelirdir. Kişi başına ulusal gelir ise 1,072 kuruştur. Gelir dağılımı adaletsizdir[3], dört yıl süren büyük savaş bu tabloyu daha da bozmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, 20. yüzyılın başında nüfusun ¾’ü Müslüman-Türklerden, kalanı Müslüman olmayan azınlıklardan oluşmakta idi. Buna karşın sanayinin ancak % 15’i Türklerin elinde idi. Emek gücünün %15’ini de Türkler oluşturuyordu.[4] Geri kalan, çoğu Rum olmak üzere Müslüman olmayan azınlıkların denetimindeydi. 19. yy sonlarındaki savaşlar, 1. Dünya Savaşı ve Lozan nüfus değişiminden sonra Rum ve Ermeni nüfusun azalmış olmasına karşın, onlardan kalan sanayi Türklerin yönetimine geçmemişti. Çünkü Türkler yeterli bilgi ve yönetim deneyimine sahip değildi. Türk nüfus yıllardır savaşlarda eritilmiş, Müslüman olmayan azınlıklar yabancılarla işbirliği yaparak zenginleşmişlerdi. Yabancı devletlere verilen kapitülasyonlar devleti sömürge durumuna getirmişti. Yoksullaşan büyük halk kitleleri devletin istediği vergiyi ödeyemez duruma gelmişti.

Atatürk’ün açış konuşmasındaki sözlerinden :

  • Taç sahipleri yöneticiler, saraylar, Babıaliler mutlaka büyük gösterişe şana sahip olabilmek onu devam ettirtebilmek, zevk ve tutkularını sağlayabilmek için her ne pahasına olursa olsun para bulmak çaresine düşmüşlerdir. O çareler de borçlanmalar olmuştur. Borçlar o kadar kötü şartlar içinde yapılmıştır ki, bunların faizleri bile ödenemez olmuştur. En sonunda bir gün Osmanlı devletinin iflasına karar verilmiş, başımıza Genel Borçlar İdaresi (Duyun-u Umumiye) belası çökmüştür.” [5]

Yine Atatürk’ün sözleri ile “Osmanlı ülkesi yabancıların serbest bir sömürgesinden başka bir şey değildi. Osmanlı halkı içinde Türk milleti de tümüyle tutsak bir duruma getirilmişti.” [6]

Atatürk bu konuşmasında;

  • “Bir devlet ki kendi halkına koyduğu vergiyi yabancılara koyamaz, gümrük vergilerini memleketin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten yasaklıdır, yabancılar üzerinde yargı hakkını uygulamaktan mahrumdur. Böyle bir devlete elbette bağımsız denilemez.”[7]

diyerek kapitülasyonları eleştirmiştir.

Kongre

Ulusal bir devlet kurulduğuna göre, ekonominin de ulusal olması zorunluluğu vardı. Kongre’nin amacı ulusal ekonomiyi yaşama geçirecek ilkeleri saptamaktı.

Kurtuluş savaşının başlangıcından beri tam bağımsızlığı hedef edinmiş yeni devletin her şeyden önce ekonomik bağımsızlığı elde etmesi zorunluydu. Yıllardır savaşlarda yıpranmış bir halkın ve yıkılmış bir ülkenin onarılması, erinç (huzur) düzeyinin yükseltilmesi ve yenden sömürge durumuna düşmemesi için güçlü bir ekonomi gerekli idi. “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça devamlı olmaz, az zamanda sönerdi”[8]

İktisat kongresinin amacı, Atatürk’ün deyimi ile “Aziz Türkiye’mizin iktisadi yükselme gereklerini aramak ve bulmak gibi vatani, hayati ve milli kutsal bir amaçtır.

Kongre, “Uzun ihmallerle ve derin ilgisizlikle geçen yüzyılların iktisadi bünyemizde açtığı yaraları tedavi etmek, tedavi çarelerini aramak ve memleketi bayındırlığa milli bir rahata, mutluluğa ve servete ulaştıracak yolları bulacaktır.”[9]

Kongreye çeşitli ekonomik sınıf temsilcileri katılmakla birlikte, kararlara Rum ve Ermenilerden ticareti devralan İstanbul ticaret burjuvazisinin ağırlığı etkili olmuştur.

Kongre sonucunda ortaya çıkan ana fikir şudur :

Kalkınma için anamal (sermaye, kapital) gerekir. Oysa anamal yabancıların ve azınlıkların elindedir. Ulusal ekonomi için anamalın Türklere geçmesi gerekir. O halde devlet eliyle ulusal anamal sahipleri yüreklendirilmelidir (teşvik edilmelidir). Ancak kısa zamanda kalkınmak zorunda olan Türkiye’nin ekonomisi “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışına dayalı liberal modele dayandırılamaz, devlet yönlendirici ve müdahaleci olmalıdır.

Sonuç olarak yatırımlarda öncelik özel sektörde olmalı, özel sektörün yapamadığı veya yapmak istemediği büyük altyapı yatırımlarını devlet yapmalıdır (karma ekonomi). Amaç kişilerin zenginleştirilmesiyle devleti kalkındırmak, yabancı girişimcinin yerine yerli özel girişimciyi koymaktır. Ulusal ekonomiden anlaşılması gereken, zaferden önce yabancıların ve azınlıkların elinde bulunan ekonomik güçlerin bu kez yerli tüccar ve sanayicilere aktarılmasıdır.

Kongre, yabancı sermayeye kapıyı kapatmamıştır. Kanunlarımıza uymak ve çıkarlarımıza aykırı hareket etmemek koşulu le yabancı sermaye gelebilecektir.

Kongrenin sonunda 12 maddelik bir “Misak-ı İktisadi” (Ekonomik Ant) yayınlanmıştır. Önemli maddeleri şunlardır:

  • Türkiye halkı milli hâkimiyetini kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez.
  • Bütün çalışma, memleketi ekonomik olarak yükseltmek amacına yöneliktir.
  • Türkiye halkı çok çalışır; zamanda, servette ve ithalatta israftan kaçınır.
  • Hırsızlık, yalancılık, tembellik ve ikiyüzlülük en büyük düşmanlarımızdır.
  • Türk, her yerde yaşamını kazanabilecek biçimde yetişir ama her şeyden önce memleketinin malıdır.

Kongrede ayrıca:

  • Bütçenin önemli bir gelirini oluşturan ama köylüye büyük yük olan aşar vergisinin kaldırılması;
  • Ziraat Bankası sermayesinin hükümetçe başka amaçlarla kullanılmaması;
  • Ekonomi eğitimine ve uygulamalı tarım eğitimine önem verilmesi (Köy Enstitüleri düşüncesi);
  • Keşfedilen madenlerin işletmesinin öncelikle ulusal kişi ve kuruluşlara verilmesi
  • Kendi limanlarımızda kendi bayrağımızdan başkalarının ticaret yapamaması
    (Kabotaj hakkı),
  • Memlekette yeterli üretilen malların dışalımının kısıtlanması,
  • “Amele” yerine “işçi” deyiminin kullanılması,
  • Milletvekili ve belediye seçimlerinde mesleki temsil usulünün getirilmesi,
  • Günde 8 saat çalışma ve sendika hakkının tanınması benimsenmiştir. [10]

Değerlendirme ve sonuç :

Cumhuriyetin kurucuları yeni devletin tam bağımsız olabilmesinin ön koşulunun ekonomik bağımsızlık olduğunu görmüşler ve henüz Lozan görüşmeleri sonuçlanmamışken ulusal bir ekonomi oluşturmaya önem vermişlerdir.

Yeni devletin ekonomi politikasını tepeden inme değil, tüm toplum kesimlerinin katılımı ile demokratik olarak saptamışlardır.

Kongre kararlarında İstanbul ticaret burjuvazisinin ağırlığı etkili olmuştur.

Seçimlerde mesleki temsil, sendika hakkı, günde 8 saat çalışma gibi zamanın çok ötesindeki sosyal ve ekonomik haklar kabul edilmiştir. (Bu haklar 38 yıl sonra 1961 Anayasası ile yürürlüğe girecektir).

Kongre sonunda “devlet müdahalesini içeren liberal ekonomi politikası” (karma ekonomi) öne çıkmıştır. Devlet desteği ile ulusal yatırımcılar oluşturulacaktır.

Lozan Barış Antlaşmasında kapitülasyonların tümüyle kaldırılması, Kongrede öngörülen ulusal ekonominin önünü açmıştır.

Kongre kararları 1930’a dek ekonomiye yön vermiş, bu tarihten sonra devletçi ve planlı ekonomi benimsenmiş, üretim ekonomisine geçilerek savaş sonrası dünyadaki ekonomik güçlüklere karşın kısa zamanda ”Türk mucizesi” denilen büyük kalkınma sağlanmıştır.

Kongrenin yapılış biçimi ve alınan kararların kimileri günümüzdeki ekonomik sorunların çözümü için de yararlı olabilecek dersler içermektedir.

Kaynaklar

[1] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi Ankara, 2006 s.467
[2] a.g.e.
[3] Suna Kili, Atatürk Devrimi, Türkiye İş Bankası yay., 2011, s. 69
[4] Gülten Kazgan, Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, İstanbul Bilgi Üniv. yayını, İstanbul, 2017, s.41
[5] Söylev ve Demeçler, s. 470
[6] Söylev ve Demeçler, s. 470
[7] Söylev ve Demeçler, s. 470
[8] a.g.e.
[9] Söylev ve Demeçler
[10] Afet İnan. İzmir İktisat Kongresi. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989

Türkiye İktisat Kongresi – İzmir
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin