Getting your Trinity Audio player ready... |
Haber: Atilla YÜCEAK
Önemli mesajlar veren:
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, TİP İl Başkanlığının düzenlediği ve Avukat Yelda Koçak ve Sosyal Politika Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik’in de konuşmacı olduğu halk buluşmasına tam zamanında katıldı.
İzmit Belediyesi Dernekler Yerleşkesinde gerçekleştirilen etkinliğe:
Önceki dönem Avrupa bakanı Av. Ali Haydar Gonca,
DEM Parti Kocaeli İl eş başkanı Av. Nuri Tan ve yönetimi,
EMEP Kocaeli il başkanı İlhami ŞAHBAZ ve yönetimi,
Sol parti Kocaeli il başkanı Hicran ATABEY,
CHP Kocaeli il başkan yardımcısı Emek Komisyonu başkanı Remzi Polat,
DEM parti Kocaeli Emek Komisyonu sözcüsü Ali BUĞDACI,
CHP İzmit ilçe başkanı yardımcısı ve Emek Komisyonu başkanı Selman KURCAN,
Tüm Bel Sen Kocaeli şube başkanı Güzide SAATÇİ,
BES Kocaeli şube başkanı Yeliz Yılmaz KARSTARLI,
Yapı Yol Sen Kocaeli şube başkanı Levent BURHANOĞLU,
SES Kocaeli şube başkanı Murat HARATA,
STK ve Emekli sendikaları temsilcileri,
Veli Der Kocaeli şube başkanı Ayşe IRMAK,
Dersimliler dernek başkanı Ruhi ÇELİK çok sayıda halk katıldı.
Etkinliğin açılış konulmasını yapan TİP Kocaeli İl Başkanı Av.Umutcan Tarcan ülkemizin her yerinde büyüyen grev dalgasında olan işçilere selam gönderdikten sonra konuşmasına şöyle başladı;
“Bu soğuk Pazar gününde bizimle bir araya gelen değerli basın emekçileri, saygıdeğer kurum temsilcileri, sevgili yurttaşlarımız ve sesimizin ulaştığı tüm emekçiler, Halk Buluşmamıza hepiniz hoş geldiniz!
Bugün 15-16 Haziran’ından Seka’sına, Tekel’inden Kartonsan’ına kadar, Türkiye işçi sınıfı tarihinin pek çok önemli direnişine ev sahipliği yapan kentimiz Kocaeli’de, AKP-MHP iktidarının emekçi halkı sürüklediği sefalete karşı dayanışmamızı ve mücadelemizi büyütmek üzere toplandık.
Bu direniş belleğimizi bugüne ve yarınlara taşıyan ve kentin dört bir yanında düşük ücretlere, sendika hakkının gasbına ve patron hukuksuzluklarına karşı mücadelesini inatla sürdüren Mersen, Bekaert, MKB Rondo ve Betek Boya işçilerini selamlıyorum. Türkiye İşçi Partisi olarak her daim yanlarında olduğumuzu ve iktidar destekli patronların emekçi düşmanlığını sınıf dayanışmasıyla mağlup edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli yurttaşlar,
Her bir karışı emekçinin alın teriyle bezeli olan kentimiz, uzun yıllardır Saray Rejimi’nin ve sermayenin saldırısı altında. Bu rejim; bakanlıklarıyla, belediyeleriyle ve patronlarıyla, bu kenti emekçiler için bir ölüm havzası haline getirmek ve kentin havasını, suyunu ve toprağını kirletmek için büyük çaba sarf ediyor. En az 20.000 canımızı, komşumuzu, yurttaşımızı kaybettiğimiz 17 Ağustos Depremi’nden bu yana özelleştirmelerle, ihale simsarlığıyla ve müteahhit yolsuzluklarıyla yarattıkları rant düzenini, şimdi emek sömürüsüyle, ekolojik yıkımla ve denetlemedikleri patronların arsızlığıyla sürdürüyorlar.
Kocaeli’yi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2024 yılının ilk altı ayında en az 21 işçinin iş cinayetleri sonucu hayatını kaybettiği, onlarca işçinin yaralandığı, son 11 yılda ise hayatını kaybeden çocuk işçi sayısının en az 18 olduğu bir kente dönüştürdüler. İş cinayetlerini, meslek hastalıklarını, sömürüyü ve güvencesizliği limanlarda, organize sanayi bölgelerinde, MESEM’lerde ve inşaatlarda adeta teamül haline getirdiler. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından biri olan ve yaklaşık 700 milyon TL’nin hortumlandığı MESEM yolsuzluğu, Kocaeli’de ortaya çıktı.
AKP’li belediyeler de Saray’ın kente yönelik bu saldırılarını yerelden örgütlemeye devam ediyorlar. Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, önce barındırdığı tüm ekolojik risklere rağmen Kartepe’nin Bayraktar köyüne bir sıcak haddehane yapmaya çalıştı. Hak savunucuları ve kentimizin demokratik kitle örgütleri, verdikleri hukuk mücadelesiyle bu projeyi idari yargıda iptal ettirdiler.
Ancak Kocaeli’nin doğasını katletmeye kararlı olan Tahir Bey, şimdi de Kocaeli Akademik Odalar
Birliği’nin alternatif proje alanı önerilerine ve halkın tepkisine rağmen Kandıra’nın Akçakese ve
Pirceler köyleri üzerindeki orman alanına bir çöp tesisi yapmaya çalışıyor. Kandıra halkı Tahir Büyükakın’a ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne karşı direnişini sürdürüyor, tüm engellemelere ve hukuksuz müdahalelere rağmen suyuna, toprağına ve ormanına sahip çıkıyor.
Kentin diğer ucunda ise halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyen, makam odasından çıkıp halk ile buluşmaya dahi cesaret edemeyen, katliam faili bir belediye başkanı var: AKP’li Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz! Pelitli’deki ölüm kampında onlarca sokakta yaşayan hayvanı anestezik madde enjekte edip çöp poşetlerinde nefessiz bırakarak katleden Gebze Belediyesi, sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapmadığı gibi yaşam hakkı savunucularını zabıtalara darp ettiriyor, katledilen canlarımız için adalet arayan dostlarımızın eşyalarını yağmalatıyor. Öte yandan Gebze’deki pek çok mahallede Rezerv Alan Yasası gaddarca uygulanıyor, Gebzeli emekçiler herhangi bir bilgilendirme dahi yapılmaksızın evsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılıyor.
Değerli yurttaşlar, sevgili Kocaelili hemşehrilerimiz,
Tüm bunlar bize gösteriyor ki AKP-MHP iktidarının ranttan, sömürüden ve emekçi düşmanlığından ibaret olan politikalarına karşı örgütlü mücadelenin zamanı çoktan gelmiştir. Sırf patronlar karına kar katacak diye; kendi yandaşları ihaleler yoluyla servetini katlayacak diye; işçinin ve köylünün toprağı, kentin limanı ve ormanı sermayeye peşkeş çekilecek diye uygulanan bu “Şimşek Programı” isimli vurgunun sonunu getirmek, hepimiz için bir yaşam kavgası olmuştur.
Biz Türkiye İşçi Partisi olarak bu kavgayı sizlerle omuz omuza vermeye hazırız.
Kandıra’dan Pelitli’ye, Derince’den Dilovası’na, Karamürsel’den Arslanbey’e kadar kentin dört bir yanında emekçinin hakkını, kentin suyunu, havasını ve toprağını, Kocaeli halkının hukukunu savunmak üzere buradayız. Bu iktidarın bizden çaldıklarını geri almak için, Kocaeli’yi yeniden sözü emekçinin söylediği bir kent haline getirmek için, arsız patronlara ve ihale simsarlarına dur demek için alanlarda, halkımız ile birlikteyiz.
Size söz veriyoruz: Bugün sizlerle paylaşacağımız Halk için Ekonomi Paketi’ni, yani halkçı, kamucu, insanca ve emekten yana bir düzeni hem Kocaeli’nin hem de tüm ülkenin gerçekliği haline getireceğiz. Mahallenizdeki bir sorunun çözümü için örgütlendiğinizde, işten çıkarılan arkadaşlarınız için direnişe geçtiğinizde, toprağınıza savunduğunuzda ve bu kentin geleceği için verdiğiniz her mücadelede yanınızda olacağız. Önce Kocaeli’yi, sonra gasp ettikleri her şeyi tek tek geri alacağız! İşçi kenti Kocaeli’yi işçiler yönetecek!
Değerli yurttaşlar,
Sözlerime, Peyk’in geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz solisti, sevgili İrfan Alış’ın sözleriyle son vermek istiyorum: “Örgütlülük her şeyi çözer, çünkü biz kalabalığız onlar az. Zenginler az, biz çoğuz. Zenginlerle fakirlerin mücadelesidir bu, her zaman böyle oldu.”
İşçilerin partisi adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, birleşik mücadelemizin ve dayanışmamızın daim olmasını diliyorum. Sağ olun, var olun.” dedikten sonra kürsüden ayrıldı.
Ardından kürsüye geçliği temsilen gelen Muhammed Dalga gençliğin içinde bulunduğu sorunları ve bunlara mücadele edecek güçleri olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.
Şu görüşlere yer verdi:
“Değerli arkadaşlar ve sevgili basın emekçileri, hepiniz hoş geldiniz.
17 Kasım Dünya Öğrenciler Günü! Ama bu gün, yalnızca bir kutlama ve hatırlatma günü değildir. Bugün, eğitim hakkı için verilen amansız bir mücadelenin, faşizme karşı duran bir halkın direnişinin simgesidir.
Bugün, biz de onların mirasını taşırken, onlara layık olmak için, faşizmin, otoriterliğin, baskının her türlüsüne karşı duruyoruz! Çünkü biz biliyoruz ki, faşizm, özgür düşüncenin ve eğitimin en büyük düşmanıdır!
Eğitim, bir lüks değil, haktır!
Fakat bugün Türkiye’de eğitim, biz öğrencilerin, yani gençlerin hakkı olmaktan çıkarılıyor. Bu iktidarın dayattığı eğitim sistemi, tam anlamıyla bir fiyaskodur. Çünkü eğitim parasız, eşit ve nitelikli olmalıdır. Fakat bu iktidar, eğitimi yoksuldan çalarak ve zenginden alarak bir çıkar aracı haline getirmiştir. Eğitim, bu iktidar için özgürleşen zihinleri biçimlendirmenin değil, onları gerici düzene alet etmenin aracına dönüşmüştür.
Bugün bizler, bu çürümüş eğitim sistemine karşı duruyoruz. Okullarımızda serbest düşünceyi öldüren, sınavları birer ölüm cezasına çeviren bu sistemi kabul etmiyoruz! Müfredat daraltılıyor, düşünceyi özgürleştirecek dersler kaldırılıyor! Gençler her geçen gün daha fazla eziliyor, daha fazla susmaya zorlanıyor ve bu baskı sıra arkadaşlarımızı eğitimden uzaklaştırıyor. Sıra arkadaşlarımız çocuk yaşta iş hayatına atılıyor. Liseliler, karanlık bir tünelin içinde boğuluyor; eğitim, bir çare değil, bir sömürü aracı haline geliyor. Biz buna dur diyoruz!
Bugün, dünya genelinde birçok ülkede eğitim hakkını yok etmek için çeşitli yöntemlere başvuruluyor.
Geçinemediği, aç kaldığı ve okuluna devam edemediği için yaşamına son veren, 2000 TL’lik bursuyla hayatta kalmak için patronların sefalet ücretlerine mahkum edilen, MESEM’lerde katledilen sıra arkadaşlarımızı asla unutmayacağız. Bir daha tek bir çocuk, tek bir genç bu karanlık düzenin kurbanı olmasın diye, aydınlık bir geleceği hep birlikte kuracağız.
17 Kasım Dünya Öğrenciler Günü’nde gençlik hareketinin simgesi haline gelen tüm öğrencileri saygıyla anıyor, bu mücadelenin ışığında, daha özgür, daha eşit bir dünya için mücadele edeceğimizin sözünü veriyor ve sözlerimi Metin abimizin sözleri ile noktalıyorum: Sosyalizmden aşağısı kurtarmaz!” dedikten sonra alkış tufanı arasında kürsüden ayrıldı.
Emekliler adına kürsüye gelen Selma Oruç içinde bulundukları zorlukları dile getirerek konuşmasına başladı.
Oruç düşüncelerini şöyle dile getirdi:
Merhaba Değerli Yurttaşlar,
Kocaeli’deki en az dört yüz bin emekli yurttaştan biriyim.
Bugün emekliler, Kocaeli nüfusunun yaklaşık yüzde on sekizini, Türkiye nüfusunun ise yaklaşık yüzde on yedisini oluşturuyor. İktidarın tamamen yoksulluğa terk ettiği, bir sefalet ücreti haline gelen asgari ücreti bile reva görmediği, sağlıktan ve sosyal yaşamdan bütünüyle alıkoyduğu emekliler olarak yaşadığımız zorluklardan söz etmek istiyorum.
Hayatımızın spor, sanat ve eğitim ile, huzur ve refah içerisinde geçirmemiz gereken bu döneminde iktidarın politikaları nedeniyle ev kiramızı ve faturamızı ödeyemiyoruz. Aldığımız emekli ücreti, gıda ihtiyacımızı gidermek için bile yetersiz kalıyor.
Sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme haklarımız ise iktidar tarafından her fırsatta yok sayılıyor. Nüfusun beşte birini oluşturan emekliler, alacakları ücret ile ilgili söz söyleyemiyorlar.
Kuşkusuz, emekli kadınlar olarak tüm bu zorlukları çok daha ciddi bir şekilde yaşıyoruz. Çünkü iktidarın bize reva gördüğü bu sefalet düzeninde bizler ev içi görünmeyen emeği de üstlenmek zorunda bırakılıyoruz.
Emeklilere sefalet getiren bu düzenin sonunu getirmenin tek yolu örgütlenmek ve halkçı bir ekonomi programı için mücadele etmektir. Partimizin Halk için Ekonomi Paketi’nde emekliler için de çok önemli başlıklar yer alıyor.
Gündelik yaşamın tüm zorluklarıyla mücadele eden emekli bir kadın olarak, tüm yurttaşlarımızdan Halk için Ekonomi Paketi’ne destek vermelerini ve bizden çalınanları geri almak için örgütlü mücadeleye katılmalarını rica ediyorum. Biliyorum ki dayanışmamızı büyütürsek, omuz omuza verirsek bu karanlık düzeni ortadan kaldıracağız. Biliyorum ki tüm emekliler için aydınlık bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz.
Bizden çalınanları tek tek geri alacağız!” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Daha sonra ülkemizde kangren haline gelen atanmayan öğretmenlerden biri olan ve kadınlar adına kürsüye gelen Yağmur Ertuğrul bu sonunun acilen çözülmesi için örgütlülüğü işaret ederek çözüm “Örgütlü güç olmakta” diyerek olması gerekeni işaret etti.
Yağmur Ertuğrul görüşlerini şu düşünceyle ifade etti:
Değerli Yurttaşlar, Atanmayan yaklaşık 500.000 öğretmenden yalnızca biriyim. Bugün burada her gün öldürülen, ev içi sömürüye mahkûm edilen, iş yerlerinde baskıya ve mobbinge maruz kalan kadınların sorunlarını dile getirmeye çalışacağım.
Kadınların eşit yurttaşlar olarak kamusal hayata özgürce dahil olma hakkına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı saldırıların giderek arttığı AKP-MHP iktidarında, kadınlar verimlilik adı altında esnek, güvencesiz, kayıt dışı ve sendikasız çalışmaya mahkûm ediliyor. İktidarın ekonomi politikaları kadınları daha da yoksullaştırıyor. Biz kadınlar, iş yerlerimizden evlerimize hayatın her alanında artan yoksulluğu daha fazla hissediyoruz. İktidar, bu gerici ve ataerkil politikalarını “kutsal aile” masalları ile meşrulaştırmaya çalışıyor.
Bir öğretmen olarak aylar boyunca sigortasız şekilde, düşük ücretler karşılığı çalıştım. Bu esnada ev içi görünmeyen emeğe, sosyal yaşamdaki eril baskılara ve sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan haklarımın elimden alınması tehlikesine göğüs germek zorunda kaldım.
Her sektörde olduğu gibi, emekçisi olduğum eğitim sektöründe de bu sorunları pek çok meslektaşım yaşıyor. İktidarın atamalardaki kısıtlamaları ve liyakatsizliği nedeniyle atanamayan öğretmenler, adeta birer ticarethaneye dönüşen özel okullarda çalışmaya mahkum ediliyor.
AKP iktidarı kadınların güçlendirilmesine, istihdamına ev içi bakım emeğini kadınlara yük olmaktan çıkarmak için harcaması gereken bütçeyi sermayeye aktarıyor. Oysaki kadınların eşit ve özgür olması mümkün. Halk için Ekonomi Paketi’nde taleplerimiz net bir şekilde yer alıyor. Biz kadın emekçiler olarak, her mahalleye yeterli miktarda ücretsiz, nitelikli kreşler açılmasını, işsiz kadınların çalışma hayatına dahil olabilecekleri destek programların yapılmasını, “eşit işe eşit ücret” ilkesinin derhal hayata geçirilmesini, şiddet mağduru kadınlara, tek ebeveyn annelere, kadın emekçilere her ay düzenli kira desteği sağlanmasını, kamu konutlarına erişimde kadınlara öncelik tanınmasını istiyoruz.
Bu taleplerimizi kazanacağımızı ve bizden çalınanların HEPsini geri alacağımızı biliyoruz. Kadınların kul değil eşit ve özgür yurttaşlar olmaları için mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz.
Sözlerimi tamamlarken tüm kadınları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde dayanışmamızı büyütmek üzere alanlara çağırıyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.” diyerek kürsüden ayrıldı.
Daha sonra kürsüye işçi sınıfını temsilen işçi emekçisi Onur Aslan grev yasaklamalarının, işten atılmaların ve sendikasızlaşmanın giderek arttığını yaşanmaz bir hal aldığını söyleyerek kenetlenerek örgütlenmemiz gerekiyor diye konuşmasına başladı.
Onur Arslan şu görüşlere yer verildi konuşmasında:
Merhaba Değerli Yurttaşlar,
Ben Türkiye İşçi Partisi’nin İşçi Okulunda eğitim almış, burada örgütlü bir lastik emekçisiyim.
Bildiğiniz üzere bir emekçi kenti olan Kocaeli’de çok sayıda lastik fabrikası bulunuyor. Ben de bir lastik işçisi olarak sektörde yaşadığımız sorunları aktarmak istiyorum.
Kolsan, Pirelli, Prometheon, Özka, Goodyear, Kolsan lastik fabrikalarında bizlerin en büyük sorunu işten atılma korkusudur.
Sözleşmeli destek işçileri kadro vaadiyle 6 ay güvencesiz çalıştırılmakta, altı ay boyunca eşit iş yapmasına rağmen kadrolu işçilerin yarısı kadar ücret alıp haklarından mahrum bırakılmakta, ilgili süre dolduktan sonra da işlerine son verilmekte.
Bir başka sorunumuz ise işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının tamamen patron lehine kullanılması. Buradaki en büyük problemimiz ağır yükler kaldırmak ki bu nedenle lastik işçilerinin büyük çoğunluğu fıtık hastalığına yakalanmış durumda.
Alınterimizin neredeyse üçte biri yasal kesintilere gitmektedir.
İşte burada bize işçi sınıfının ekonomik mücadelesinde, bugün toplanma sebebimiz olan sorunlarımıza kısa vadede çözüm üreten, kaynak sağlayan Halk için Ekonomi Paketi karşımıza çıkıyor. Kamucu, halkçı ve emekten yana bir ekonomi paketi olan Halk için Ekonomi Paketi’nin uygulanması için mücadele edeceğiz.
Değerli Kocaelili Emekçiler,
Konuşmamı bitirirken işçi sınıfının örgütlü bir mensubu olarak kendi adıma önemli gördüğüm bir konuya değinmek istiyorum.
3 Kasım’da Türkiye İşçi Partisi, 35 farklı sektör ve iş kolundan yüzlerce işçinin katıldığı ve sorunlarını dile getirdiği bir İşçi Kurultayı düzenledi. Kurultaya katılan arkadaşlarımızın kürsüdeki konuşmaları da gösterdi ki bugün biz emekçiler, işten atılmaktan da patronların kar hırsından da Saray Rejimi’nden de korkmuyoruz! Bizleri sömürerek semirmiş olan bir avuç patrondan korkmuyoruz, çünkü yaşadığımız herhangi bir sorunda Türkiye İşçi Partisi Kocaeli İl Örgütü’nün yanımızda olacağını, Türkiye İşçi Partisi milletvekillerinin mecliste bizim sözümüzü söyleyeceğini, bugün bu salonda bulunan emek ve demokrasi güçleri ile tüm emekçilerin dayanışmasının daim olacağını biliyoruz!” dedikten sonra görüşlerini sonlandırdı.
Daha sonra kürsüye
Sosyal Politika Uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik geldi.
Geniş kapsamlı bir sunum yaparak konuşmasına başladı;
Çelik konuşmasında 2025’de Türkiye’nin tahmini milli geliri 60 trilyon olacak. Hane başına milli geliri aylık 203 bin TL olacak. Ama milli gelir bu şekilde paylaşılmıyor. Milli gelirdeki payımız asgari ücret 17 bin TL, ortalama emekli aylığı 14 bin 500 TL. Ekonominin temeli milli gelirin paylaşımıdır. Türkiye’de en yoksulla en zengin arasındaki var yüzde 19’dan yüzde 40’a çıktı. Bir servet, bir kaynak sorunu değil, paylaşım sorunu söz konusu. Asgari ücretleri tartışıyoruz asgari ücreti enflasyon üzerinden tartışamayız. Türkiye bir asgari ücretler ülkesi. Asgari ücret tartışırken ülkenin genel ücret seviyesini tartıştığımızın bilincinde olmayız. Asgari ücret en kritik unsurlarından biridir” dedi Türkiye’de grev haklarının düşük olduğunu belirten Çelik, “Son 22 yılda greve çıkan işçi sayısı 90 bin. Grevi ertelenen işçi sayısı ise 196 bin. Ne yapmalıyız diyeceksek örgütlü bir muhalefet ile mücadele etmeliyiz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Ardından İstanbul Baro yönetimine yeni seçilen Av. Yelda Koçak kürsüye geldi.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Yelda Koçak da konuşmasında şunları söyledi:
“Halk için ekonomi politikasını konuşken adaleti konuşmamak olmaz. Yeni doğan bebekleri öldürülen aile de adalet arıyor, işten atılan işçi de adalet arıyor, öldürülen kadın için de adalet aranıyor. İşçiler sermayenin patronlarına karşı adalet arıyor. Kadınlar ataerkil düzene karşı adalet arıyor. Gençler rektörlere karşı adalet arıyor. Biz adalet ararken neden hırsızlık, gasp gibi suçlar artıyor buna bakmak gerekiyor. Bu da ekonomiden kaynaklı. Çetelerin kolay para kazanabilme isteği. Adalet ve ekonominin bağlantısını görmemiz ve bunu iyi işlememiz gerekiyor. Bu adaletsizlik sistemi içerisinde işçilere düşen güvencesizliğin yanında arabuluculuk. Gidin patron ile anlaşın deniyor” dedikten sonra konuşmasını tamamlayarak kürsüden ayrıldı.
En son konuşmacı olarak Genel Başkan Erkan Baş alkışlar arasında kürsüye geldi.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş konuşmasında şunları dile getirdi:
“Burada bir sürü veriler ve gerçekler açıklandı. Biz bu verileri milyonlarla bir araya getiremiyoruz. O yüzden bu toplantıyı çok önemli görüyorum. Gerçekleri ülkedeki milyonlarca kişiye ulaştırmaya ihtiyacımız var. Bu toplantıları Türkiye’nin birçok yerinde yapacağız. Bilim, bilgi son derece önemlidir. Doğru çok önemlidir. Ama ona bu değeri veren arkasındaki güçtür.
Yoksulluk ilillerimize kadar yaşanıyor!
Gittiğim hiçbir yerde fakirliği ya da emeklilerin neler yaşadığını anlatmıyorum. Kime neyi anlatayım, zaten yaşıyorlar. Biz neden fakiriz bunu tartışmamız bunu anlatmamız gerekiyor. Çoluğumuz çocuğumuz için çalışıyoruz ama o uyurken evden çıkıyoruz, gece o uyurken geliyoruz. Biz uğruna çalıştığımız çocuğumuzu görmüyoruz ki. Biz fakirleşiyoruz çünkü birileri çok zenginleşiyor. Fakirliği ortadan kaldırmak için o çok zenginleşenlere bakmamız gerekiyor. İki şeye ihtiyacımız var. Bir gerçeğin bir gücü var. Gerçeği kendi gücümüze katarak milyonlara anlatmamız gerekiyor.
Devlet üretimden çekilsin dediler. Biz karşı çıkmadık. Oysa devlet vatandaşın neye ihtiyacı varsa üretecek. Ucuz kağıda, çantaya neye ihtiyacı varsa. Biz karşı durmadık. Sonra dediler parası olan özel hastaneye gitsin, çocuğunu özel okulda üretsin. Biz buna da ikna olduk. Özelde daha iyi bakarlar, daha iyi okur dedik. Bizi böyle kandırdılar. Devlet hizmetten de çekildi. 45 yaşındayım yeni doğan çetesi kadar hayatımda utandığım başka bir şey olmadı. Bir ülkenin en rezil durumu budur. Yenidoğan diye çete ismi olur mu? Sağlıkta atılımın sağlıkta reformun sonu yenidoğan çetesi…
Çocukken bugün olanları anlatsalar inanmazdık!
Bundan 10 yıl sonra burnumuza taksimetre takıp hava parası alacaklar. Bu da bu kadar komik ve saçma. Parası olmayan birinin çocuğunu okutamaması alçaklıktır. SMA hastası çocukların aileleri var, sokaklarda para topluyor. Anne babası valiliğe gidiyor ‘bizim durumumuz bu diyor’. Valilik ona dilencilik yapabilirsin diye kağıt veriyor ve sokaklarda o parayı topluyor. Böyle olur mu? Biz yaşamıyoruz nefes alıp veriyoruz. Sağlık, su, barınma gibi çok temel ihtiyaçlarımız var. Bunların karşılanması bizim halkımız. İnsan gibi yaşamak bizim hakkımız.
Biz iktidara gelince yapacaklarımız var. Vergide adalet sağlayacağız. Verginin vergisini veriyoruz. Vergiyi tabana yayacağız dediler. Vergiyi zaten taban veriyor. Tavana yaymak gerekir. Vergide adalet sağlanınca inanılmaz bir kaynak sağlamış oluyorsunuz. Asgari ücret konusu var. Bu kadar çok asgari ücretli olmaz. Yeni işe başlayan deneyimsizdir asgari ücretle başlar. Çalışanların çok az bir kısmı asgari ücretli olur. Ama Türkiye’de çalışanların çoğu asgari ücretli. Asgari ücretin yaşanılabilir bir rakam olması gerekiyor. Asgari ücretle ilgili rakam açıklamayı doğru bulmuyorum. Bu ücretin karşılığındaki yaşamı ne olacak o önemli. Asgari ücretle yaşıyorsan, belli bir elektrik, belli bir su hatta konut desteği sağlanması lazım.
Faturalı hayata son vermemiz gerekiyor.
Fatura ödeme makinesi gibiyiz. Çalışıyoruz çalışıyoruz, fatura ödüyoruz. Buna son vermek lazım. Çalışma saatlerinin düşürülmesi lazım. İnsanlara para kaybı olmadan çalışma saatlerinin kısaltılması lazım. Çalışma saatlerinin kısaltılması istihdamı azaltır. Hayatının tamamını çalışma durumuna adayan insan, durumuyla yüzleşmeli. İnsan yaşamını idame etmek için çalışır, biz resmen çalışmak için yaşıyoruz.
TİP’e üye olun. Beğenmiyorsanız beğendiğiniz partiye üye olun.
Bütün bunların yapılabiliyor olmasının temel nedeni bizim örgütsüzlüğümüzdür. Evet bunu hepimiz biliyoruz ama gereği yerine getirilmeli. Örgütsüz, çaresiz dolayısıyla mahkum hale geliyoruz. Bu toplantı bir işe yarayacaksa şuna vesile olsun. Partimizi beğeniyorsanız TİP’e üye olun. Beğenmiyorsanız beğendiğiniz partiye üye olun. Bir derneğe üye olun. Komşularınızla bir Whatsapp grubu kurun. Birken iki olmayı küçümsüyoruz. Küçümsemeyin. Esas meselemiz alın terini ve gözyaşının birleştiği insanların siyasette daha söz sahibi ve etkili olması. Bütün siyaset tarihine bakın örgütlüler, örgütsüzleri hep yeniyor.” dedikten sonra konuşmasını sonlandırdı.
Uzun süre kürsüde etrafı saran insanlar ile fotoğraf çektirip sohbet ettikten sonra salondan ayrıldı.