Getting your Trinity Audio player ready...
|
SOLMEDYA – 1917 yılının 7 Kasım’ında dünya tarihinin dönüm noktası, 20. yüzyılın en belirleyici olayı patlak verdi: Ekim devrimi. Rusya’da o dönemde kullanılan takvime göre 25 Ekim’e denk geldiği için Ekim devrimi olarak anılan bu devrimle dünyada işçi sınıfı ilk kez bir ülke çapında siyasal iktidarı kalıcı olarak ele geçirdi ve tarihteki ilk işçi devletinin temelini attı. Böylece tarihte artık işçi devrimleri çağı açılmış oldu.
Devrime giden süreç
Ekim devrimini zafere ulaştıran koşullar Birinci Dünya Savaşı ile olgunlaştı. Rus kapitalistlerinin arzusuyla yeni topraklar ve yeni pazarlar kazanmak için Birinci Dünya Savaşı’na giren Çarlık Rusya’sı işçi sınıfından ve yoksul köylülerden milyonlarcasını silah altına alıp birer mezbahaya dönüşen cephelere sürüyordu. Savaş tüm yıkıcılığıyla devam ederken işçiler fabrikalarda en ağır koşullarda çalışıp sefalet içinde yaşıyor, topraksız köylüler açlıkla savaşıyordu. Bu koşullar altında işçiler, emekçiler ve yoksul köylüler Çarlık’a karşı cephe alarak barış, ekmek ve toprak talebini yükseltiyordu. 1917’de Şubat devrimi ile Çarlık rejimi yıkıldı. Yerine gelen burjuvazinin ve küçük burjuvazinin çeşitli unsurlarından kurulu Geçici Hükümet, Rus kapitalistlerinin çıkarlarına bağlı kalarak savaşa devam kararı verirken işçi sınıfının öncü kesimlerinin desteğini ve güvenini kazanan Bolşevik Partisi adım adım yoksul köylüleri de yanına almayı başardı. 7 Kasım 1917’ye geldiğimizde Bolşevik Parti önderliğindeki işçiler ve devrimci askeri birlikler Rusya’da iktidarı burjuvaziden çekip aldı.
Lenin önderliğinde adım adım zafere
Lenin’e göre işçi sınıfının zaferi ancak işçi sınıfının öncüsünün planlı, istikrarlı ve disiplinli bir partiyi inşa etmesi ile mümkün olabilirdi. Bolşevik Partisi uzun yıllar en gerici dönemlerde bile bu şekilde örgütlenmişti. İşte Rusya’da sayısız sosyalist parti varken yalnızca bu parti işçi sınıfını iktidara taşıyabilmişti. Lenin sadece doğru parti modelini yaratarak değil, Bolşevik Partisi’ne doğru politikaları izlemesine rehberlik etmesiyle de devrimin zaferinde hayati bir rol üstlenmişti.
Devrim ne getirdi?
İşçiler ve yoksul köylüler ekmek, toprak ve barış istiyordu. Devrim söz verdiği gibi fabrikaların denetimini ele geçirdi, işçileri kapitalistlerin zincirlerinden kurtardı, işsizlere iş verdi. Büyük toprak sahiplerinin topraklarına el koyarak topraksız köylülere dağıttı. Emperyalistlerin bütün gizli anlaşmalarını afişe ederek dünya savaşından çekildi. Rus devrimi olarak başladı ama hemen ardından Müslüman halklar da devrime katıldı. “Uluslar hapishanesi” olarak bilenen ve sayısız ezilen ulusun olduğu Rusya’da her halk ayrılma hakkı dahil haklar elde etti. Üstelik bu yeni kurulan işçi devleti 1922 yılında tarihte ilk kez bir ulusun veya coğrafyanın adını taşımayan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ismini aldı. Kapitalist sömürü düzeni ilga edildi, ufku bir dünya devrimine ve sosyalizme uzanan bir işçi devleti doğdu.
Yeni Ekim’ler için ileri!
Tarih bugün de yeni bir Ekim devrimini çağırıyor. Kapitalistler ekonomik krizden işçileri ve emekçileri giderek yoksullaştırarak, ellerindeki tüm hakları alarak çıkmaya çalışıyor. ABD ve Avrupa emperyalizmi dünyayı yeniden paylaşmak için üçüncü bir dünya savaşını NATO eliyle durmadan kaşıyor. İnsanlığın karşısında yeniden barbarlık ya da sosyalizmden başka seçenek kalmadı. Yalnızca Ekim devriminin programına sahip çıkan işçi sınıfı bizi bu cendereden çıkarabilir. İşte bu yüzden Ekim devrimi geçmiş değil, gelecektir. Lenin ve Ekim devrimi hâlâ tüm insanlığa yol göstermeye devam ediyor! Yeni Ekim’ler yaratmak için ileri!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2024 tarihli 182. sayısında yayınlanmıştır.