Getting your Trinity Audio player ready...
|
SOLMEDYA – Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah, İsrail ordusunun Beyrut’a düzenlediği hava saldırılarında öldürüldü. Hizbullah’tan yapılan yazılı açıklamada, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah‘ın dün İsrail ordusu tarafından başkent Beyrut’un güney bölgesine düzenlene hava saldırılarında yaşamını yitirdiği belirtildi.
“İSRAİL’İN ÖLDÜRMESİNİ İSTEMEZDİM”
Hizbullah’ın öldürülmesinin ardından gözler Türkiye’deki İslamcılara çevrildi. Geçen günlerde HÜDA PAR Van İl Başkan Yardımcısı Faruk Tasan’ın “Lübnan ve Hizbullah ümmetin şerefini kurtarmak için mücadele eden kardeşlerimiz. Bu savaşta tüm dua ve desteklerimiz sizinle” paylaşımına ateş püsküren Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, “İsrail’in öldürmesini istemezdim” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Filistinlilerin Furkan Savaşı adını verdiği, 2008’de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları hatırlatan Kılıçarslan, o günler için “İran’ın emperyalist ajandasının henüz bu denli belirginleş-mediği, Hizbullah’ın İran’ın ‘net aparatı’ olmadığı günlerdi” şeklinde bir tarif yaptı.
İsmail Kılıçarslan’ın Nasrallah öldürülmeden üç gün önce 24 Eylül’de yaptığı paylaşım
“BİR KATİL SÜRÜSÜ, BİR KATLİAM ŞEBEKESİ”
Kılıçarslan, devamında şunları yazdı:
“Elbette biliyorduk İran’ın kendi çıkarları için Hama’da, Humus’ta, Irak’ta neler yaptığını ama yine de Hizbullah ve özellikle Nasrallah bir çeşit “umut tazeleyici” olmuştu bizim için. Tabii ki hayallerimizi perişan etti Hizbullah sonrası süreçte. İlk olarak Furkan Savaşı’ndan sonra Lübnan’daki Sünni-Hristiyan-Şii dengesini Şiilere devasa alanlar açacak şekilde organize etti.”
İsmail Kılıçarslan, Lübnan Hizbullah’ının Suriye iç savaşındaki rolü için “Adını dümdüz koyalım, bir katil sürüsüne, bir katliam makinesine dönüştü” dedi. Devamında ise “Suriye iç savaşında ölen insan sayısı hakkında net bir bilgimiz yok. 300 bin, en isabetli tahmin gibi geliyor. Bir katil sürüsü, bir katliam şebekesi olarak İran’ın aralıksız desteklediği Hizbullah, bu ölümlerin en az yarısından sorumlu” ifadelerini kullandı.
Erem Şentürk’ün Nasrallah öldürülmeden üç gün önce 24 Eylül’de yaptığı paylaşım
“NASRALLAH’IN ÖLÜM HABERİNE GELİNCE…”
Hizbullah için “Hizbullah” tabirini kullanan Kılıçarslan, “2016 yılında “İsrail ile Hizbullat savaşsa taraf tutmam” yazdığımı net şekilde hatırlıyorum mesela” satırlarına yer verdi.
Nasrallah’ın İsrail kurşunuyla öldürülmesine üzülen Kılıçarslan, “İsrail, Hasan Nasrallah’ı öldürdüğünü duyurdu. Yine aynı dakikalarda bu tip şovlara çok düşkün olan İran’dan ‘Hamaney, savaş yüzüğünü taktı’ haberleri servis edildi. O en derin komploya gönül indirecek değilim ama hani ‘İran ile İsrail danışıklı dövüş yapıyorlar’ demesem de bu olan biteni herkes gibi çok garipsediğimi de söylemek zorundayım.İsrail, Hizbullah’ı araçsallaştırarak arz-ı mevudu bir parça daha genişletmenin peşine düşmüş görünüyor. Dolayısıyla bize düşen Hizbullah’ın bir katil sürüsü, bir katliam şebekesi olduğunu hiç akıldan çıkarmadan Lübnan’da İsrail’e yönelecek sağlıklı ve geniş katılımlı bir direnişi organize etmeye çalışmaktır. Nasrallah’ın ölüm haberine gelince… Bir İsrail kurşunu ya da bombasıyla ölüp gitmesi isteyeceğim son şey olurdu” satırlarına yer verdi.
“TEK KILÇIKLI TARAFI KATİLİN YAHUDİ OLMASI”
Nasrallah’ı destekleyen HÜDA PAR’lı yöneticiye tepki gösteren bir diğer İslamcı gazeteci Erem Şentürk ise Nasrallah’ın ölümüne ilişkin X hesabından, Kılıçarslan’la benzer bir görüşe yer verdi:
“Nasrallah’ın ölmüş olmasının tek kılçıklı tarafı katilin Yahudi olması. Türkiye’de ağlama partileri, törenler ve bir takım Şia ritüelleri ile ayinler düzenleyecekler. Bu kişilerin milli güvenlik tehdidi olarak kayıt altına alınması ve muhtemel terör faliyetleri için önleyici hizmetler kapsamında tedbirli olunması gerekir.”
“İLAHİ ADALET DİYENLERE İTİRAZ ETMEM”
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, “Nasrullah şehit edildi, sevinelim mi?!” başlıklı yazısında, Nasrallah’ı şehit ilan ederken öbür taraftan ise “Bugün geldiğimiz noktada, ‘İran’ın, Hizbullah’ın Sünni Müslümanlara yönelik katliamları, belki de bugün ilahi adalet gereği soykırımcı İsrail’in eliyle karşılığını buluyor’ diyenlere itiraz etmem” dedi.
“İsrail öldürürken de, ağlayanlar hep Müslümanlar olsun. Böyle mi olmalıydı!?” diyen Karahasanoğlu, şunları yazdı:
Hizbullah’ın lideri şehit edildiğinde dahi, biz yine de “İsrail, İran’a dokunmaz. İran da İsrail’e dokunmaz. Onların kavgası, kayıkçı kavgasıdır” demeye devam mı edelim.
Nasıl vereceğiz ahirette, bunun hesabını. Bizi İrancılıkla suçlayacak vicdansızlara da hatırlatalım. Suriye’de Sünni Müslümanlar öldürülürken, hep birlikte ‘katilsiniz’ dedik. O gün dedik, bugün de diyoruz. ‘Canım öldürenler Şia yayılmacılığını planlayan Müslümanlar. Görmezden gelelim’ demedik. Şiacılık yapmadık yapmayız. Ama Şiacılık yapmamak için, İsrail destekçiliğine de soyunmamamız lazım. ‘Sıradaki mazlumlar gelsin’ diyen İsrail’in karşısında, kuzu kuzu kendisine yöneltilecek füzeleri bekleyen ahmaklar olmamamız gerekir. Allah yardımcımız olsun. Allah basiretimizi artırsın.”
“HER NE KADAR HİZBULLAH SURİYE’DE MEZHEP ODAKLI KANLI RADİKAL EYLEMLER GERÇEKLEŞTİRSE DE”
Star gazetesi yazarı Resul Tosun da “Nasrallah’ı dostu görünenler satmışa benziyor!” başlıklı yazısında, Hizbullah’ın Suriye iç savaşındaki rolünü hatırlattı. Tosun, “Her ne kadar Hizbullah Suriye’de mezhep odaklı kanlı radikal eylemler gerçekleştirmiş olsa da Lübnan ekseninde farklı kesimlerle bir arada yaşama bilincini hayata geçiren bir strateji izlediğini de inkâr edemeyiz” satırlarına yer verdi.
Nasrallah’ı dostu görünen isimlerin sattığını iddia eden Tosun, “Ne var ki, Heniyye’nin öldürülmesi direnişi bitirmediği gibi Nasrallah’ın öldürülmesi de Hizbullah’ı bitirmez. İsrail’in işgal politikası devam ettikçe direniş eksik olmayacaktır! 2006’da yaşananlar tekrar ediyor. İsrail havadan Hizbullah bölgelerine saldırıyor. Karadan saldırır mı orasını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak İsrail’in 2006’da tattığı yenilginin muhtemel olduğunu söyleyen askeri uzmanlar var! Hülasa İsrail genişleme politikasını adım adım uygulamaya koyarken İslam dünyasının özellikle bölge ülkelerinin bu yaşananları İsrail-Hizbullah çatışması olarak görmemesi gerektiğinin altını tekrar kalın çizgilerle çizmemiz gerekir. Gazze’ye Lübnan’a destek verilmezse yarın diğer bölge ülkelerinin hedefte olduğunu görmek ve İsrail’i durdurmak gerekir” dedi.
“KORKUSUZ VE KARARLI”
Star gazetesinde Selahattin Çakırgil mahlasıyla yazan Selahaddin Eş ise “Özgürlük savaşçıları bir öldürülseler de, binler halinde dirilirler” başlıklı yazısında Nasrallah için övgü dolu ifadeler kullanarak, “Herhangi bir dâva adamının, o yolda öldürülmesi, o dâvaya ferd planında bir darbe sayılsa bile; o öldürülmenin etkisi, o dâvaya gönül vermiş olanların her birisine, daha sırasında öldürülmüş olabileceği, Nasrullah da, kendi mücadele çizgisi istikametinde korkusuz ve kararlı mücadele azmi veriyordu; onun öldürülüşün etkisi nesiller boyu devam edip duracaktır” dedi.
“SEN KARDEŞİNİ DEĞİL İRAN’I TERCİH ETTİN”
Akşam yazarı Murat Özer ise şu paylaşımda bulundu: “Arap-İslam Meclisi Başkanı Şii din adamı Seyyit Muhammed el Hüseyni, Nasrallah’ın ölümü üzerine: ‘Lübnan’ı birlikte özgürleştirdik. İsrail’i kovduk. Fakat sen kardeşlerini, milletini değil İran’ı tercih ettin. Onlar da seni mazlumlara karşı kullanıp ortada bıraktı’ diyerek eski bir fotoğraflarını paylaştı.”
ABD’DEN İLK SÖZLER
Öte yandan, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, “Hasan Nasrallah ellerinde Amerikan kanı olan bir teröristti. On yıllar boyunca Hizbullah’a liderlik ederek Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırdı ve Lübnan, İsrail, Suriye ve dünyanın dört bir yanında sayısız masum insanın öldürülmesine yol açtı. Bugün, Hizbullah’ın kurbanları bir nebze de olsa adalete kavuşmuştur” dedi.
HASAN NASRALLAH KİMDİR
Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, 31 Ağustos 1960’da başkent Beyrut’ta dünyaya geldi.
Nasrallah, ülkenin güneyinde yer alan Sur kenti sakini babasının iş bulmak için geldiği Beyrut’un kuzeydoğusundaki Burc Hamud bölgesinde doğdu.
Lübnan’da iç savaşın başladığı 1975 yılında 15 yaşında olan Nasrallah, ailesiyle birlikte memleketi Sur kentine bağlı el-Bazuriye köyüne döndü ve orada Şiî Emel Hareketi’ne katıldı.
Irak ve İran’daki Şii merkezlerindeki “havza” diye adlandırılan okullarda dini eğitim alan Nasrallah, daha sonra Lübnan’a dönerek Emel Hareketi’nin lideri Abbas Musevi’nin kurduğu okulda öğrenim gördü.
İsrail’in 1982’de Lübnan’ı işgal etmesinden sonra Hizbullah örgütüne katıldı. Abbas Musevi’nin 1992’de İsrail tarafından öldürülmesinden sonra 12 Şubat 1992’de Hizbullah’ın genel sekreteri seçildi.
İsrail-Lübnan Savaşı sırasında 14 Temmuz 2006’da Nasrallah’ın birkaç saat önce ziyaret ettiği büro, İsrail’in attığı bombalarla imha edildi. Ancak Nasrallah, sağ kurtulmayı başardı.
Hizbullah’ın 2000 yılında güney Lübnan’ın 22 yıl süren İsrail işgalinden kurtarılmasında ve ardından Temmuz 2006 savaşında İsrail’e karşı oynadığı rol, Nasrallah’a büyük prestij kazandırırken, 2006 Lübnan Savaşı’nın galibi, birçok Orta Doğu ülkesinde Hizbullah olarak görüldü.
Nasrallah ayrıca Lübnanlı ve Arap esirler ile İsrail tarafından alıkonulan direnişçilerin cesetlerinin iade edilmesi için takas anlaşması yapılmasında da önemli bir rol oynadı.
Hamasetli konuşmaları ve güçlü kişiliği, Arap ve İslam dünyasında kendisine popülerlik kazandıran faktörler olurken, konuşmaları geniş yankı ve ilgi gördü.
Nasrallah, 2011’de patlak veren Suriye iç savaşında Beşşar Esed’ın yanında yer almasının ardından tartışmalı bir figür haline geldi.
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının, “Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme” gerekçesiyle İsrail’e 7 Ekim 2023’te kapsamlı saldırı düzenlemesi üzerine Nasrallah’ın adı tekrar gündeme geldi.
Nasrallah, Filistin’i desteklemek için Lübnan’ın güneyinde İsrail’e karşı bir cephe açıldığını duyurdu ve bu cephenin Gazze’deki savaş bitene kadar sakinleşmeyeceğini birçok konuşmasında söyledi.
Bununla birlikte Nasrallah açılan bu cephenin Filistin’e destek cephesi olduğunu vurgulayarak, İsrail’le topyekün bir savaşa girmek istemediklerini ima etti.
Odatv.com