Haber: Atilla YÜCEAK
İHD genel merkez yöneticileri,
İstanbul şubesi yöneticileri. ŞENSOY ailesi yakınları ve sevenleri anmada bir araya geldi.
Türkiye Devrimci Kurtuluş mücadelesinin saygın ismi Hasan ŞENSOY’un ablası Didar ŞENSOY’a hitaben yazdığı mektup gelenekten gelen arkadaşları tarafından sosyal medyada paylaşıldı.
”Sevgili Didar Abla;
Senin ve eşitlik,
adalet ve özgürlük idealleri uğrunda aralıksız süre gelen mücadelede,
toprağa düşmüş,
bütün yoldaşlarımızın huzuruna her çıktığımızda yüreklerimiz kanıyor.
Aramızdan ayrılışının üzerinden yüzyıllar geçmedi. Ama dünyanın baş döndürücü değişimleri,
biz Sosyalistlerin önüne daha yoğun,
daha yakıcı görevler koydu.
Zindanlar yine dolu.
Yoksulluk ve açlık insanlığı kuşattı.
Kapitalizmin,
doğayı ve insanı sınırsızca sömürme amaçlı küreselleşme şiddeti, enternasyonalizmin önemini ve kaçınılmazlığını büyük insanlığa bir kez daha öğretiyor.
Sana güzel haberlerimiz de var Abla.
Ülkemin sokaklarında kadınlar yine kavgada ve en öndeler.
Şimdi,
faşizmin saldırılarını göğüsleyen yüzlerce ve binlerce kızın var.
Senin ve insanlığın kurtuluşu yolunda hayatını veren devrimcilerin huzurunda bir kez daha söz veriyoruz. İnsanlık görevlerimize, dört el ile sarılacağız.
Hasan ŞENSOY
Durun.
Bekleyin biraz!
Didar Şensoy geçiyor sokağınızdan.
Bakın!
Pencerenizin tam altından,
sarmaşıklara sürünerek.
Tarayın saçlarınızı, gömleğinizin yakasını düzeltin
ve dik durun.
Maltanızdan,
avlunuzdan geçiyor;
Didar Şensoy…
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kurucu üyelerinden Didar ŞENSOY’un ölüm yıldönümünde saygıyla özlemle anıyoruz.
1 Eylül 1987 yılında hayata gözlerini yumdu, “Didar Ablamız”.
1934 yılında Yugoslavyanın Gilan kentinde dünyaya gözlerini açtı.
Didar ŞENSOY’un kardeşi;
Türkiye devrimi Kurtuluş mücadelesinin yiğit ve eşsiz ismi aynı zamanda MLSPB (Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği) davası sanıklarından Hasan ŞENSOY ablasını şöyle anlatıyor;
Benden çok tüm devrimcilerin ablasıydı o.
1963-64 yıllarında İstanbul’a geldi.
ŞENSOY‘un devrimcilerle tanışması da hemen hemen aynı döneme denk gelmişti.
Ölümüne kadar mücadeleden asla vazgeçmedi.
Muhalif bir ailenin zaten muhalif olan “kızı” olsa da, Didar ŞENSOY asıl kırılmayı kardeşi Hasan ŞENSOY’un 1972 yılında bir öğle vakti kapıdan çıkarken, “Ben biraz sonra geliyorum,” deyip, uzun bir zaman sonra eve geri dönmesiyle yaşadı.
Türkiye Devrimci Kurtuluş mücadelesinin saygın ismi;
Hasan ŞENSOY‘un 12 Mart döneminde ki bu bir senelik yokluğuna Didar ŞENSOY içerlemiş olsa da,
bir yıl sonra gördüğü kardeşine tek bir kızgınlık belirtisi göstermedi.
Gazeteci ve yazar Gökçer Tahincioğlu, şöyle anlatıyordu o dönemi:
“Dönüşünde
Hasan ŞENSOY‘a “Didar ablası sadece sımsıkı sarılıverdi, başka kelime etmedi.
Özlemin kızgınlıktan daha öte bir duygu olduğunu bilirdi.”
Kardeşi, 1976’da tutuklandığında Didar ablamızın artık ikinci evi cezaeviydi. Cezaevine hiç tek kişilik yemekle, tek kişilik giysiyle gitmedi.”
Faşizm iyice azgınlaşmıştı;
Artık Didar ŞENSOY gözaltına alınıyor, işkence görüyor, “Savaş halinde düşmana yardım etmek” suçlamasıyla baskı görüyor. Takip ediliyor, trenden yaka paça atılmak isteniyor, ölümle tehdit ediliyordu.
Ancak mücadeleden asla geri durmuyor ve üstelik bunları, devlet şiddetinin her geçen gün daha da arttığı 1980’lerde yapıyor.
Cezaevi önünde nöbetlerini sürdürmeye,
basın açıklamaları yapmaya devam ediyordu.
Cezaevi müdürleri ondan yaka silkiyor, kardeşine “Ablanı al yoksa tutuklayacağız,” deseler de Didar ŞENSOY barış ve hak savunuculuğundan geri adım atmıyordu.
Öğrenci grevlerine, kadın eylemlerine, işçi yürüyüşlerine katılıyor. Beyaz eşarbına işlenen kırmızı karanfillerle bir dönemin simgesi haline gelmişti.
“Çocuklarımı serbest bırakın” şiarını yaşama geçiren Didar ŞENSOY ablamızdı.
1987 yılına gelindiğinde ise mahpus aileleri, Meclis önünde eylem yapmak için Ankara’ya doğru yola çıktılar. Çocuklarının talebi, cezaevlerinin sivil yönetime geçmesi ve mahspular bu nedenle açlık grevindeydiler. Ailelerin arasında Didar Ablamız da vardı ve Meclis’in önünden şöyle sesleniyordu;
“Çocuklarımı serbest bırakmazsanız buradan ancak ölümü kaldırabilirsiniz.”
Bu eylemde gerçekleşen polis saldırısında diğer mahpus yakınları gibi Didar Abla da pek çok darbe aldı.
Zaten şeker hastası olan Didar ŞENSOY’un şekeri ve tansiyonu, polis saldırısından sonra asla düşmedi.
Didar ŞENSOY ablamız orada hayata gözlerini yumdu.
“Yedi yıl geçer, dokuz yıl geçti daha kaç yıl sıradadır: Çocukların dönmesine daha çok var.”
Didar ŞENSOY bir barış savunucusuydu ve 1 Eylül Barış Günü’nde yaşamını yitirdi.
Verdiği mücadele hiç unutulmadı.
Öyle ki ismi kendinden sonrakilere ve Rojava’da IŞİD’e karşı savaşan bir birliğe de verildi.
Kurucusu olduğu İHD’li Dostları ve aileyi sevenler tarafından;
Her yıl mezarının başında yine en sevdiği türküler, şiirler okunuyor.
Devrimci Kurtuluş mücadelesinin yılmayan neferleri olarak ŞENSOY adından korkan,
Yok sayan,
oportünist şarlatanlıkla İHD,
Cumartesi annelerinde eylem kırıcılığı yapan,
kamu malına çöken, ahlaksız çok yüzlü tüccarlar ile iş tutan,
Emek hırsızı,
ŞENSOY adını karalamak için gizli tetikçi tutanlara inat;
Onurlu ŞENSOY adıyla yine birlikteyiz.
Yine her yıl olduğu gibi bayraklarıyla değil sevgiyle anacağız değerlerimizi,
öncülerimizi ve Didar ablamızı…
Her 1 Eylül’de siz de pencerenizin tam altına bakın, çünkü muhtemelen Didar ŞENSOY geçiyor olabilir sokağınızdan…
Direnene Dövüşene Düşene bin selam olsun.
Şiir Sevdanın Militanıdır!
Aşk Örgütlenmektir!
Tıklayıp videonun tümünü izleyelim mi!