Getting your Trinity Audio player ready... |
SOLMEDYA – İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin hazırladığı Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin Hakk’a yürüyüşünün 753. yıldönümü anmasına CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Muğla Belediye Başkanı Ahmet Aras, Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı ve CHP’li milletvekilleri katıldı.
Konuşmasına, “Seçme seçilme hakkını, kadının adı yokken, yeri yokken, ‘Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok’ diyerek, kadını karar süreçlerinin içine dahil edip, kadın sözünü erkek sözüyle bir gören ve aynı değerde gören ve bunu tüm insanlığa öğütleyen hünkarın huzurundayız” sözleriyle başlayan Özgür Özel, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Yapılan son seçimlerde Belediye Başkanı seçilen çok değerli Ali Kaim, biraz önce konuşmasında, teşekkürde bulundu, ülkeyi yönetenlere de sitemlerde bulundu. Kendisi şunu ifade etti: ‘Biz, üvey evlat değiliz’ dedi. Konuşmasında itiraz ettikleriyle, razı oldukları vardı. Razı olduklarının başında adını andığı, Hacıbektaş’ı birileri üvey evlat görürken, buradakileri öz kardeş bilen, başta Ekrem İmamoğlu ve tüm belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu topraklarda çok acı dönemler, çok acı günler, çok acı aylar, yıllar hep birlikte yaşandı. Yüzyıllardır kan, gözyaşı, zulüm, bir durduysa, üç yürüdü. Kerbela’da akan kan, Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta akmaya devam etti. Kerbela’nın direnci, sokak ortasında katledilen bilim insanlarının, sendikacıların, gazetecilerin, Berkin Elvanların, milyonların katıldığı cenaze törenlerinde o direnç vardı. Kerbela’nın yası; kimi zaman Berkin’in, Ali İsmail’in, Abdullah Cömert’in mezarının başına bir sis gibi kondu. Hünkar’ın yolundan gidenler nefis karanlığını marifet ışığıyla, gönül karanlığını aşk ışığıyla aydınlatmaya devam ettiler. Ellerine bir gün silah almadan, şiddete hiç başvurmadan, cahiliye döneminin araçlarına bulaşmadan mücadelelerine devam ettiler. Mazlumlar, zalimin kötülüğüne ne boyun eğdi ne ortak oldu ne onlara uydu.
İKTİDARA ‘ALTERNATİF TÖREN’ TEPKİSİ
61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri için Hacıbektaş’tayız. Ancak bir soruna buradan benim de dikkat çekmem, benden önceki kıymetli hatiplere iştirak etmem, katkı vermem gerekiyor. İktidar partisinin, burada yıllardır süren bilgeliği yok sayarak, buradaki canların meşru, resmi siyasi temsilcilerini akıllarınca dışlayarak, 15 Ağustos akşamı, apar, topar alternatif bir tören tertip etmelerini, en başta Hacı Bektaş’ın mirasına yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyor ve kınıyorum. Bugün Alevilerin en etkin şekilde, -değerli dernekler ve vakıflar adına konuşan Başkanımızın da ifade ettiği gibi- çözüm bekleyen, katkı bekleyen sorunları var. Türkiye, vicdanları yaralayan, bir türlü açıkça ifade edilmeyen bir ayrımcılıkla, Alevilere eşit vatandaşlık haklarını vermemiştir. Yürürlükte olan Anayasa’daki tüm ifadelere rağmen, uygulama sırasında ve kanun yaparken, kanunları uygularken, Alevi vatandaşlara eşit yurttaş muamelesi yapılmamakta, ayrımcılığa tabi tutulmakta, ötekileştirilmekte ve haklı talepleri duymazdan gelinmektedir. Cemevleri, Aleviler için ibadethanedir. Bizler için de ibadethane olacaktır. Bu yasal hak tanınana, bu anayasal hak kabul edilene kadar sizin mücadeleniz, benim mücadelemdir.
“MADIMAK BİR ‘UTANÇ MÜZESİ’ OLANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Camilerin ibadethane görülüp, cemevlerinin ibadethane sayılmadığı; ‘ÇEDES Programı’ altında laik eğitimin örselenip katledildiği, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı adıyla, Alevilerin kabul etmediği bir kurumun ve işleyişin oluşturulduğu ve maalesef, vaktiyle, ‘Cemevi, cümbüş evi’ diyen, cemle cümbüşü bir tutan bir anlayışın yönettiği bu ülkede, cümbüşün yerinin Kültür Bakanlığı olduğu kabulüyle, bir inancı Kültür Bakanlığı’na bağlayarak, bu hakareti, bu hor görmeyi kurumsallaştıran bir anlayışa itiraz ediyoruz. Haklı itirazlarınızın yanındayız. Madımak utancıyla, bu devlet hala yüzleşmemiştir. Madımak bir ‘utanç müzesi’ olana kadar mücadelemizi, mücadelemiz olarak hep birlikte sürdüreceğiz. Yolculuğumuz, ülkemiz için barışa, adalete, hoşgörüye, güzel ahlaka, erdeme, bilime ve umuda giden bir yolculuğu temsil ediyor. Yolumuzu, bu toprakların değerleriyle; Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin, Abdal Musa’nın, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve nice eren ve evliyanın öğretileriyle aydınlatıyoruz.
“CHP GENEL BAŞKANLARINA VEFAMIZI GÖSTERMENİN EN ÖNEMLİ YOLU, ONLARIN PARTİSİNİ İKTİDAR YAPMAKTIR”
Biz doğru durmaya ve dost kapısını açık tutmaya devam edeceğiz. Aslan ile ceylanın bir arada yaşayabildiği, bereketin ve hoşgörünün egemen olduğu bir ülkeyi gelecek nesillere miras bırakana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Ve sözlerimin sonuna geldiğimde; vefanın başkenti Hacıbektaş’tan bir ifadeyi tekrar etmeme, benim için bir andı, bir ahdı, ifade etmeme izin veririz. Burada, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘İki büyük eserimden biridir’ dediği partinin Genel Başkanı olarak bulunuyorum. Hacıbektaş’ta, vefanın başkentinden tüm Türkiye’ye söylemek isterim ki; bu partinin ilk genel başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de tüm genel başkanlarına da benden önceki genel başkanı, çok kıymetli Kemal Kılıçdaroğlu’na da vefamızı göstermenin en önemli yolu, onların partisini iktidar yapmaktır. Hep birlikte bunu başaracağımıza ant içiyorum. Ant içiyorum. Ant içiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
KILIÇDAROĞLU’NDAN BİRLİK MESAJI
Hacı Bektaş Veli’yi anarak sözlerine başlayan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Sevgili dostlarım, aslında bu cümleyle Hacı Bektaş her karanlığın sonunun mutlak ışık olduğunu hatırlatır. Onun içindir ki kara bulutlar üzerimizde dolaşsa da hiçbir zulüm hiçbir işgal hiçbir hükümdarlık sonsuza kadar sürmemiştir. Eğer umudunu kaybedersen gel Hacı Bektaş’a, eğer yolundan varsa şüphen, ‘her ne arar isen kendinde ara’ de o sana doğru yolu gösterir. Peki ya bizler? Kimi zaman unutulan, kimi zaman onca kötülüğe uğrayan ama her fırsatta ‘incinsen de incitme’ diyenler 800 yıl önceden dünyamızı aydınlatmaya çalışan Hacı Bektaşi Veli’nin huzurunda ne diyeceğiz? Cellatlarla çocuklar aynı dünyada yaşamamalı. Analar ağlamamalı. Emek bölüşülmeli. Babalar da gülebilmeli. Ayrı gayrı olmamalı. İnsan üstün olacaksa kadın erkekten üstün olmalı. İnsan ayrılacaksa, Alevi Sünni, Türk, Kürt, siyah, beyaz diye değil; iyi ve kötü olarak ayrılmalı. ‘Özünü bilirsen özürden kurtulursun’ der Hacı Bektaşi Veli. O da biliyor ki okunacak en büyük kitap, insandır aslında. Ona göre insanlar ya arınacak birlik olacak ya da arınmadan sağılıp gidecekler. Evet biz arınacağız. Kötülükten, ihanetten, incitenlerden, menfaatperestlerden arınacağız. Sevgili dostlarım arındıkça azalmayacağız, arındıkça çoğalacağız. Arındıkça kardeşlik bağlarımız sımsıkı birbirimizi tutan ellerimiz güçlenecek. Arındıkça büyüyeceğiz. Arındıkça önce insan, sonra çağa çığır açan toplum olacağız. Bu bizim Hünkar Hacı Bektaş’a sözümüzdür. Bu bizim hünkar Hacı Bektaş’a, namus borcumuzdur. Arınmalıyız, ayağa kalkmalı ve haykırmalıyız, hep birlikte daha ileriye.”
“ŞİDDETİ SAVUNANLARI OLDUĞU BİR ORTAMDAYIZ”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise şunları söyledi:
“Ülkemizde de farklı sıkıntıların arttığı hatta tüm varlıkların can hakkını savunan Hacı Bektaş-ı Veli huzurunda söylemeye dilim varmıyor ama kedinin, köpeğin bile öldürülmesinin yasaya dönüşme çabasının gösterildiği günlerde Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurundayız. Bugün biz insanlar bütün canlıların vebali üstünde olan düşünen, üreten duygulanan sorumlu olan varlıklarız. Bütün bu sorunları çözme sorumluluğu her birimizin huzurunda, önemli bir sorumluluk. Sevgiyle, akılla bilimle bütün sorunların üzerinden gelmemiz gerekir. Ne yazık ki farklı meziyetler göstererek üzmeyi, kırmayı yok saymayı ve insanları kutuplaştırmayı ayrıştırmayı kan dökmeyi dahi düşünecek kadar ve buna kendi hakkıymış gibi davranacak kadar ileri seviyede şiddeti savunanların olduğu bir ortamdayız.”
“30 MİLYON ALEVİ KÜLTÜR BAKANLIĞI’NA SIĞMAZ”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan “Milyonlarca Alevi yurttaşımızın yaşamış olduğu ibadethanelerini yasaklıyorlar, bugün canlı olan 30 milyon insanın ibadet ettiği Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı gibi müzeye çeviriyorlar. Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı bir müze değil, Alevi yurttaşlarımıza bırakılmalıdır. Alevi canlarımız bu Dergah’ta özgürce kendi inançlarını yaşamalıdır.
Bakın Türkiye’de ikili hukuk Kürtlere ve Alevilere uygulanmıyor. Dergah’ın hem cami hem cemevi var. Cami ibadete açık ama cemevi kapalı, bizler bu ikili hukuku reddetmediğimiz müddetçe camiler açık cemevleri kapalı kalacaktır.Alevilerin ne yasal ne de anayasal hakları vardır. 30 milyon insanın inancının yasal bir güvencesinin karşılığı olmaz mı? Utanmadan başka bir şey daha yapıyorlar 30 milyon Alevinin inancını Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir müdürlüğüne bağlamaya çalışıyorlar. 30 milyon Alevi o Kültür Bakanlığı’nın içine sığmaz. Aleviler rızalığı candan alırlar, sizden, saraydan rızalık almanızı istiyorlar” ifadelerini kullandı.