19 Mayıs 1919, 19 Mayıs 2024: Millet Saray’a karşı

SOLMEDYA –  İnsanlık tarihi, insanın insanı sömürmesi ve sömürülen insanın buna başkaldırması ile yazılır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da başlattığı savaş da bu başkaldırı savaşıdır:

Mustafa Kemal ve arkadaşları, milleti sömüren Osmanlı Ailesine ve bu sömürüden pay aldıkları için onu destekleyen iç ve dış güçlere karşı ayaklanmış ve onları yenerek yeni bir devlet kurmuşlardır.

Şimdi 19 Mayıs 2024’te, Türkiye’nin önündeki mesele yine benzer bir sorundur:

Atatürk ve arkadaşlarının eseri olan Parlamenter Demokratik Rejimi yıkarak yerine padişahlığı andıran bir “Saray Yönetimi” kuran, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen “Şahsım Devleti”nin toplum sömürüsüne karşı çıkmak!

Atatürk NUTUK’ta, Osmanlı’nın çöküşünü anlattıktan sonra şöyle diyor:

“Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı.

O da milli egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!

İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.

Ya İstiklal Ya Ölüm!”

(Emre Kongar Seçkisiyle, ATATÜRK, NUTUK, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2018, s.34)

***

İnsanın insanı sömürme süreci hiç kuşkusuz kaba kuvvete ve ideolojik beyin yıkamaya dayalı bir düzen gerektirir:

İnsanların kabileler biçiminde yaşadıkları dönemde en güçlü olan ailenin/aşiretin ve o ailenin/aşiretin reisinin egemenliği kabul edilmiştir.

Daha sonra tek tanrılı dinler döneminde, krallar, imparatorlar, şahlar, padişahlar, halkı, milleti sömürme eylemlerini kaba kuvvetle birlikte dini inançlara dayalı olarak sürdürmüşlerdir.

İnsanlar bilinçlendikçe bu sömürüye karşı çıkmış, devlet gücünü kullanarak din adına halkı/milleti sömüren ve sadece kendilerine, ailelerine ve yakın çevrelerine çıkar sağlayan yöneticilerin boyunduruğundan kurtulmuşlardır.

İşte Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı da budur:

“…Osmanlı hanedan ve Saltanatı’nın devam ettirilmesine çalışmak, elbette, Türk milletine karşı en büyük kötülüğü yapmaktı.

Çünkü millet her türlü fedakârlığı sarf ederek bağımsızlığını sağlasa da Saltanat devam ettiği takdirde, bu bağımsızlığa güvence altına alınmış gözüyle bakılamazdı.

Artık vatanla, milletle hiçbir vicdani ve fikri alakası kalmamış bir sürü delinin, devlet ve milletin bağımsızlık ve haysiyetinin koruyucusu makamında bulundurulması nasıl haklı görülebilirdi?” (NUTUK, ss. 35- 36)

19 Mayıs 2024 Türkiye’sinde de hedef, Milli Egemenlik, Cumhuriyet ve Demokrasi adına, tek kişinin “Saray Rejimi”ne ve onun “Şahsım Devleti” vasıtasıyla topluma vurduğu boyunduruğa karşı, barışçı yollarla mücadele etmektir.

Bakın Atatürk, İstiklal Savaşı ile milli irade yani cumhuriyet ilişkisini nasıl kuruyor:

“Ortaya çıkan milli mücadele, dıştan gelen işgale karşı vatanın kurtuluşunu tek hedef saydığı için, bu milli mücadele başarıya yaklaştıkça, milli irade idaresinin bütün esaslarını ve biçimlerini aşama aşama gerçekleştirmesi tabii ve kaçınılmaz bir tarihi süreçti.” (NUTUK, s.37)

Bugün Türkiye’de de gerekli olan “demokratik milli mücadele”, bütün demokratik güçlerin, yeniden milli iradeyi egemen kılacak bir ittifak oluşturmalarını zorunlu kılmaktadır.

Unutmayalım, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem İstiklal Savaşı’nı hem de Cumhuriyetin kuruluşunu birlikte başarıyla götürmüştür!

Dolayısıyla 2024’te de Temel Hak ve Özgürlüklerin yok edilmesine karşı gerçekleştirilecek olan “Demokratik Milli Mücadele” ile “Parlamenter Demokratik Rejimin” kurulma çalışmaları eşzamanlı olarak yürütülebilir.

Exit mobile version