SOLMEDYA – Kobani Davası’nda verilen cezalar muhalefetin ve kamuoyunun tepkisini çekti. Davada Selahattin Demirtaş’a 42 yıl, Figen Yüksekdağ’a 32 yıl 9 ay, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’e 10 yıl hapis cezası verildi.
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu X hesabından yaptığı bir paylaşım ile dün karara tepki göstermişti. Kılıçdaroğlu’nun mesajına HDP’li siyasetçiler başta olmak üzere çok sayıda sosyal medya kullanıcısı ‘dokunulmazlıkların kaldırılması süreci’ni hatırlatarak tepki göstermişti.
“ACIYARAK İZLİYORUM”
Kılıçdaroğlu yaptığı yeni paylaşımda ‘dokunulmazlıkların kaldırması’ konusunda kendisini eleştirenlere sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Bugün, Sayın Demirtaş’ın da Sayın Can Atalay‘ın da ve diğer bütün siyasi tutsakların da ödedikleri bedelin kaynağı dokunulmazlıkların kalkması değil, baskıcı hükümetin karşısında, halkın yanında dik durmalarıdır!” ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı paylaşımda şu ifadeler yer aldı:
“Samimiyet ve Cesaret Gerek!
Kobane davaları sonuçlanmış ve çıkan hukuksuz kararlara en üst perdeden karşı duran bir açıklama yayınlamıştım.
Gerek sosyal gerekse ulusal medyada, bazı kişilerin ve siyasetçilerin konuyu anlamadığını, anlayanların da işlerine gelmediği için attıkları “dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyerek sen sebep oldun” iftiralarını üzülerek takip ettim.
Hiç lafı eğip bükmeden söylemek isterim ki: Mevcut iktidara benim dışımda “Diktatör” diyebilen bir siyasi lider görmediğim gibi, bırakın “Diktatör” demeyi; bu hukuksuz karara karşı çıkıyor olmanın yolunu, Erdoğan’ı eleştirmekten korktukları için, “Kılıçdaroğlu dokunulmazlıkları kaldırdı” diyerek bulanları acıyarak izliyorum.
1- Terör suçu dokunulmazlık kapsamında değildir. Ayrıca Sayın Demirtaş ve arkadaşlarının işlediği veya kendilerine isnat edilebilecek bir terör suçu da yoktur. Sayın Demirtaş savunmasında da vurguladığı üzere demokrasi ve barış savunucusudur.
“‘DOKUNULMAZLIĞIN KALDIRILMASI’ MASKESİYLE…”
2- Hal böyleyken Sayın Demirtaş, içerisinde AKP rejimiyle anlaşmalı bazı partililerinin de olduğu bir irade tarafından, yalan ve iftiralar manzumesiyle, “dokunulmazlığın kaldırılması” maskesiyle tutsak edilmiştir.
3- Ve aynı irade hukuksuz, etik dışı, vicdansız bir yargılamayla bu tutsaklığı hükme bağlamıştır.
4- Sayın Demirtaş’ı tutsak eden iradenin en önemli ismi Erdoğan’ın kendisidir. Sayın Demirtaş ve arkadaşlarının, kendi partileri içerisinde, kimilerinin her fırsatta göz kırptığı ve Erdoğan’ın öncüsü olduğu irade tarafından tutsak edilmelerine karşı tek başıma kalsam da mücadele edeceğim.
Sayın Demirtaş’ı yalnız bırakanlardan olmayacağım.
Van’da, Diyarbakır’da, Muş’ta, Samsun’da, Kayseri’de ve bütün Türkiye’de seçim dönemi ve öncesinde bana olan sevgiyi ve çok daha önemlisi demokrasiye ve adalete olan özlemi, inancı görmüş biriyim. Güzel ülkemizin varlığı ve geleceği için samimi bir şekilde siyaset yapan ve çalışan herkes için sonuna kadar mücadele ettim, ederim!
Bugün, Sayın Demirtaş’ın da Sayın Can Atalay’ın da ve diğer bütün siyasi tutsakların da ödedikleri bedelin kaynağı dokunulmazlıkların kalkması değil, baskıcı hükümetin karşısında, halkın yanında dik durmalarıdır!
En başta kendi partileri olmak üzere, arka kapılarda adaletin değil de gücün yanında olmayı seçenlere tavsiyem; samimiyetle vatansever bir anlayışta siyaset yapmaları, yapılan bütün hukuksuzlukları cesurca muhatabına söylemeleridir.
“DEMİRTAŞ VE ATALAY BİZİMDİR, ARKA KAPI PAZARLIKÇILARI ERDOĞAN’IN OLSUN”
Bütün siyasi partilerin içerisinde bedel ödemiş, müesses nizama karşı durmuş, milletin kötü talihi değişsin istemiş, bu uğurda mücadele etmiş bütün arkadaşlarımın haklarını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
Vatanperver Kürt halkının sevgili Başkanı Sayın Demirtaş ve Hatay halkının göz bebeği vekili Can Atalay bizimdir, timsah göz yaşlarıyla arka kapı pazarlıkçıları Erdoğan’ın olsun.
Bir Kürt atasözünün de dediği gibi;
Bila mirov kuştiyê şera be ne girtîyê rovîya be.
İnsan; aslanın ölüsü olsun ama tilkinin tutsağı olmasın…”