AKP ve CHP’den biri düşerse diğeri de düşer.
-Seçim sonrası çok daha felaket bir ekonomik tablo bizi bekliyor. -Anayasa değişikliğinde hedef ilk 3 madde… -Erdoğan yerine klonunu bile bırakmaz. -Türkiye’nin laik, demokratik yapısının tehdit altında olduğunu CHP dahil kimse bizim kadar anlatmadı. -Atatürk’ün devletçilik ilkesi ortadan kaldırılırken, laikliğe verdiğimiz tepkiyi niye vermiyoruz? -Filistin konusu Türkiye’de sürekli siyasi bir argüman haline getirilmiş -BTP lideri Hüseyin Baş canlı yayında siyasi gündem değerlendirdi.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Halk TV’de Şirin Payzın’ın sunduğu gazeteci Barış Terkoğlu ve Seyhan Avşar’ın da katıldığı Sözüm Var programına konuk oldu.
Canlı yayında soruları cevaplandıran BTP lideri gündeme ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Hüseyin Baş’ın konuşmasından satır başları şöyle;
“AKP ve CHP’den biri düşerse diğeri de düşer”
“Türkiye’de ideolojiler üzerinde tepinen siyasi yapılanmalar var. Bu ideolojik bölünmelerin sebebi, bu kamplaşmalardan menfaat edinen kişilerin ortada oluşu. Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 22- 23 yıllık iktidarını aslında bu kamplaşmaya borçlu. Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi de bu ana muhalefet pozisyonunu aynı ideolojik kamplaşmaya borçlu. Dolayısıyla ne oluyor burada; birisi düşmüş olursa diğeri de düşmüş oluyor. O yüzden ikisi de birbirinin ayakta kalmasını istiyor. İkisi de birbirinin sürekli aynı yerde; sen ana muhalefet kal, sen yavru muhalefet kal, sen iktidar kal gibi bir sinerji oluşturuyor. Çünkü ‘böyle olursa biz pastadan payımızı alabiliriz’ gibi bir imaj var.
“Seçim sonrası çok daha felaket bir ekonomik tablo bizi bekliyor”
1 Nisan sonrasına şunu söyleyebilirim; ekonomi çok kötü bir yere doğru yuvarlanmaya devam ediyor. Doları tutuyorlar şuanda bir şekilde. Seçimden sonra bunu mecbur serbest bırakacaklar, çünkü bunu tutmak çok ciddi bir maliyet. Bu serbest bırakıldığında olağanüstü bir enflasyon dalgasıyla biz yine karşı karşıya kalacağız. Sonrasında dövizi tutabilmek için ne yapılacak, faizler tekrar artırılma yoluna gidilecek. Faizler arttığı için iç piyasada ekonominin adeta kısır bir döngüye girdiği, insanların kredilere ulaşamadığı, paraya ulaşamadığı bir ortam oluşacak ve dolayısıyla şu andan çok daha felaket bir ekonomik tablo bizi bekliyor.
“Anayasa değişikliğinde hedef ilk 3 madde”
Bunun yanı sıra otoriterleşen bir Erdoğan olduğunu biliyoruz, bunun daha da güçleneceğini ben öngörüyorum. Ben seçimden hemen sonra anayasa değişikliğinin tekrar gündeme geleceğini düşünüyorum. Ama şöyle bir şey var; bizim 177 maddelik bir anayasamız var, bunun 134 maddesi 82’den beri öyle veya böyle bir şekilde değiştirilmiş ve geriye 43 madde kalmış. Bu 43 maddenin 40’ı zaten anayasa taslak metni. Kırtasiyeye gitseniz ‘anayasa yazacağım, bana bir taslak ver’ deseniz o. Kira kontratların taslağı olur ya aynı o şekilde eğitim, sağlık ulaşım hakkı vs. Böyle 40 tane maddemiz var zaten. Geriye kaç madde kaldı, 3 madde! Değişmemiş 3 tane madde var. Yani kim anayasa yapsa o 40 maddeye zaten dokunmaz. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının hedefi de, partinin varoluş amacı da 2002’den beri buydu; Türkiye’nin aslında yapısını değiştirmek, Türkiye’nin kültürel yapısını, Türkiye’nin aidiyetlerini yozlaştırmak, değiştirmek ve bu temeli sarsmak üzerine kurgulu bir siyasi yapılanma olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla anayasa değişikliği gündeme
gelecek ve bu anayasa değişikliğinde Sayın cumhurbaşkanının tekrar seçilebilecek bir imkan da ortaya konacak.
“Erdoğan yerine klonunu bile bırakmaz”
Ben Sayın Cumhurbaşkanının yerine klonunu bile bırakmayacağını düşünüyorum. Selçuk beyin ismi geçiyor ama böyle bir şey mümkün değil. Selçuk beyi sevmediğinden demiyorum ama ben öyle görmüyorum, klonu gelsin bırakmaz onu oraya. Erdoğan’ın bırakacağı son seçim aslında kaybedeceğini gördüğü seçim olur. Erdoğan’ın kazanabileceğini düşündüğü hiçbir seçimden önce o koltuğu bırakacağını düşünmüyorum ki geçmişte de bunları söyledi. Bu tamamen kendi seçmenini konsolide etmek, onun duygularına oynamak, ’haydi son bir defa daha bize oy verin, İstanbul’da alalım, Ankara’yı geri alalım, Antalya’da şunu yapalım’ gibi bir seçmen psikolojisini yönetmek adına bir söylemdir.
“Türkiye’nin laik, demokratik yapısının tehdit altında olduğunu CHP bizim kadar anlatmadı”
Türkiye’nin laik, demokratik yapısının tehdit altında olduğunu bunun yozlaştırıldığını kusura bakmasın ama CHP dahil hiç kimse BTP kadar anlatmadı. Bugün bir belediye başkanının ismi ve resmi ezberlensin diye şu anda sadece herhangi bir ilçede milyonlarca lira para harcanıyor. Bunu partiler harcıyor. Eğer belediye bütçesinden harcıyorlarsa haram işliyorlar, cebinden harcıyorlarsa israf ediyorlar. Bunu yapan bu siyasi yapılanmalar bir parti belediye başkan adayının ismi ve resmi ezberlersin diye… Sonuç; sokak röportajında ‘kime oy vereceksiniz’ diye sorulduğundan ‘İmam Kurum’ diyenler… Bunu bildiği için siyasi partiler kendilerini ezberletmek için bu kadar para harcıyor. Peki 2010 yılında anayasa referandumu yapılırken, yargı ele geçirilirken…. Anayasa değişti, Türkiye’nin yapısı değişti, HSK yapısı değişti, yargı değişti. Kim sokağa çıkıp da köy köy gezip bunların yanlış olduğunu, bunlara evet demememiz gerektiğini kim anlattı? Ben size söyleyeyim mi, yine Bağımsız Türkiye Partisi kendi imkanlarıyla anlattı, bütün teşkilatımız her yerde anlattı.
“Atatürk’ün devletçilik ilkesi ortadan kaldırılırken niye laikliğe verdiğimiz tepkiyi vermiyoruz?”
Türkiye’de ekonominin devletçi ekonomi olması gerektiğini savunan yegane siyasi
parti yine Bağımsız Türkiye Partisi’dir. Devletçi ekonomi Atatürk’ün tezi. Ben, ‘laikliği kaldıralım’ desem ne yaparsınız, hepimiz ortalığı ayağa kaldırırız. Peki devletçilik ilkesi bu ülkeden yok edildi. Hiçbir siyasi parti devletin de bir oyuncu olarak, regülatör olarak piyasada olması gerektiğini savunmuyor. Bunu bir tek biz savunuyoruz ve bu Atatürk’ün tezi, altını çiziyorum. Atatürk’ün devletçilik ilkesi ortadan kaldırılırken niye laikliğe verdiğimiz tepkiyi vermiyoruz? Burada sorgulanacak kişi ben değilim, sorgulanacak kişi 20 yıldır iktidarı iktidarda tutan muhalefet ve o muhalefeti muhalefette tutan iktidardır. Türkiye’de bugün yeni isimlermiş gibi ortaya çıkan insanlar da aslında 20 yıldan beri Meclis koltuklarını işgal eden insanlar, başka insanlar değil ki.
“Filistin hükümetin umurunda bile değildir”
Türkiye’de büyük Filistin mitingleri 40 senedir yapılıyor ve bu mitinglere rağmen
İsrail’in toprak genişlemesi hiçbir zaman azalmamıştır ve olan her zaman Filistinlilere olmuştur. Türkiye’de Filistin konusu siyasi bir argüman haline getirilmiş ve aynı siyaset yapısı hep bunun üzerinde tepinmiştir. Biliyorsunuz İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe oraya gelen füzeleri engelliyor. Bunun bilgisini nereden alıyor? Kürecik Radar Üssünden alıyor. İsrail’le hala ticareti kesmeyen bizim hükümetimiz. Dolayısıyla hiçbir Filistinli şu anda hükümetin bana sorarsanız umurunda bile değildir tamamen propagandist bir dil var ve bunu kullanıyorlar ama bize düşen de bunu halkımıza anlatmak, ben kendi dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum”