SOLMEDYA – AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde uygulanan ekonomi politikaları ülkeyi neredeyse geri dönülemez bir krize soktu.
28 Mayıs’ta gerçekleşen seçimlerin ardından ‘Nas’ politikasını terk eden ve ekonomi yönetimini Mehmet Şimşek’e devreden Erdoğan, bu krizin faturasını da halkın sırtına yükledi.
Şekerden yağa, etten benzine her kalemin fiyatında artış yaşandı. Seçim öncesinde “Faizle mücadele edeceğiz, halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” vaatleri veren Erdoğan hem halkı enflasyona ezdirdi hem de faizde çok yüksek oranda artış yaşandı. Yurttaşa ise “Kemer sıkın” denildi.
Esas büyük zamların ise 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimlerden hemen sonra raflara yansıyacağı ekonomistler tarafından dile getiriliyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun geçen hafta duyurduğu 1 Nisan sonrasında fahiş zamların geleceğini duyurması oldu.
BEDELİ ALT GELİRLİ ÖDEYECEK
BirGün’e konulan İktisatçı Mustafa Sönmez, esas faturanın henüz toplumun hayatına yansımadığını söyledi. Seçimden sonrası için “Toplum yoksullaşacak, işsizlik artacak” diyen Sönmez şunları söyledi: “31 Mart sonrasına ertelenmiş birçok zam var. Başta elektrik ve doğalgaza yüksek zamlar yapılacak. İnsanlar şimdiden kredi alıyorlar, nakit avans çekiyorlar, ürünleri kredi kartı ile alıp taksitlendiriyorlar. Bunlar zorlaştırılacak. Bütçeyi denkleştirmek için borçlananların borçlanması güçleştirilecek. Piyasa daralınca insanlar işlerini yitirecek. Yatırımlar duracak. Alt ve orta kesime büyük bir bedel hazırlanıyor.”
YAPISAL PROBLEMLER VAR
“14 – 28 Mayıs sonuçları kadar 31 Mart Yerel Seçim sonuçları da iktidar için önemli. Bu yüzden Erdoğan radikal bir program izlenmesini ve orta yoldan ilerlemesini sağlıyor” ifadelerini kullanan Sönmez şu değerlendirmelerde bulundu: “Zıvanadan çıkmış ekonomiye müdahaleyi erteleten Erdoğan için siyasi olarak ayakta tutacak şey neyse, doğru ekonomi odur. Erdoğan’ın siyaseten gerekli gördüğü politikalar bu sonuçları yarattı. Erdoğan yine irrasyonel bir ekonomi politikasına sapabilir. Mayıs seçimleri sonrasında ağır ekonomik koşullara pansumanlar denedi. Asgari ücreti artırdı. Ama enflasyon dinamiği çalışıyor ve dinamik sürekli problem yaratıyor. Pansumanlar işe yaramıyor. Yeterli üretim olmaması yatıyor bunun altında. Gıda enflasyonu artıyor, tarım çökmüş durumda, tarımsal üretimi de ihracata dönmüş durumda, tarım ürünlerini iç pazara vermiyorlar. İç pazara yansımayınca fiyatlar yükseliyor. Kiralık konut arzı eksik. Bu tür yapısal problemler var. Para politikaları ile çözülecek şeyler değil bunlar.”
PARA POLİTİKALARININ ANLAMI YOK
Ekonomist Güldem Atabay ise ücretlere enflasyon oranına yakın yapılan zamların son bulacağını ifade etti. Atabay şunları aktardı: “2025 gibi yüksek enflasyona rağmen bu tür maaş zamlarının da yapılmayacağını göreceğiz. Vatandaşın yapabileceği pek bir şey yok. Kredi kartlarını sınırlayacaklar, çıktı maliyetlerini yükseltecekler ve halkı tüketemez hale getirecekler. Enflasyonu da bu şekilde düşürmeye bakıyorlar. Çok eksik bir ekonomi politikası bu. Faizi indirip kaldırmak bir anlam ifade etmiyor. Maliye politikası önlemleri ile tüketim ve konut vergileri devreye girecek. 2023 seçimleri öncesinde enflasyon çok yüksekti örneğin, ‘enflasyona yurttaşı ezdirmiyoruz’ algısı yaratmak için maaş zamları yapıldı.”
KRİZİ UZAKLAŞTIRMAK İÇİN FAİZLER ARTIRILDI
Kredi kartı harcamalarına getirilmeye çalışılan kısıtlama ile faturanın bu süreçte suçu olmayan yurttaşa kesildiğini aktaran diyen Atabay sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Seçim öncesi yapay bir bahar havası yaratılmıştı. Faizler baskılandı, Türk Lirası kontrol altına alınmaya çalışıldı. Bu konuda patlama olmasın diye her şeyi denediler ve seçimi kazandılar. Seçimlerden sonra verilen sözler doğru değildi. Krizi uzaklaştırmak için faizleri artırdılar. İktidar değişmediği için tekrar bir enflasyon sıkışması oldu.”