Suluova’da öğrenciler tarikat kıskacında

Camide eğitim

AMASYA – Amasya’nın Suluova İlçe Müftülüğü Gençlik Koordinatörlüğü, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) Projesi kapsamında ‘Gençliğe değer, her şeye değer’ adı altından ilk ve ortaokul öğrencilerine üç günlük kamp düzenledi. 26-28 Ocak arasında düzenlenen kampta ‘dini ve manevi değerler’ ile ilgili sohbet düzenlendi. ‘Sahabeler’ ve ‘Siyer-i Nebi’ konulu sunumlar yapıldı. Suluova İlçe Müftülüğü Murakıbı Adem Kara’nın öğrencilerle sohbetinin ardından yatsı namazı kılındı. Öğrencilere tarihi ve dini mekanlar gezdirildi. Kampa Suluova Müftülüğü Din Hizmetleri Uzmanı Enes Katmerlikaya, Gençlik ve Spor Bakanlığı Manevi Danışmanı Kerim Köse, Şehzade Camii İmam Hatibi Yasin Tozlu ve Yunusdede Camii İmam Hatibi Aslan Fidan katıldı.

‘DİNİ EĞİTİM DEĞİL, DAYATMA’

Artı Gerçek’e konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Verilen eğitimin bir dini eğitim midir, öncelikle bunu tartışmamız lazım. Bize göre bu bir din eğitimi değil. Tek bir dinin, mezhebin uygulamalarının dayatmasıdır. Anayasa tarafından güvence altına alınmış laiklik ilkesine, cumhuriyetin temel ilkelerine, yasa olarak kabul ettiğimiz uluslararası çocuk haklarının tamamına aykırı yapılanlar. Çünkü laiklik ilkesi sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil aynı zamanda kişilerin din ve vicdan hürriyetinin de güvencesidir” dedi.

‘PEDOGOJİ ANLAMINDA CİNAYETTİR’

Çocukların zihinsel ve duygusal gelişimlerinin gözetilmesi gerektiğini dile getiren Özbay, “Devlet herhangi bir dinin yahut uygulamalarının dayatmacısı olamaz. Birilerinin çoğunluk olması o dini inancın herkese uygulanacağı, kabul ettirileceği anlamına gelmez. Burada kişinin iradesi doğrultusunda kendi inanma tercihine, haklarına saygı duymak gerekiyor. Fakat burada bir dayatma var. Bugün yapılanlar bir dayatmadır. Bu yapılan aynı zamanda bir istismardır, pedagojik anlamda bir cinayettir” diye konuştu.

‘AKRAN BASKISI VE FİŞLEMEYE NEDEN OLUR’

“Öyle bir noktaya geldik ki biz çocuklarımızı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ve uygulamalarından korumak durumunda kalacağız” diyen Özbay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Milli Eğitim Bakanlığı adeta Diyanet’in bir alt kolu halinde. ‘Gönüllülük var, isteyen gider isteyen gitmez’ diyorlar. Çocuk, arkadaşları giderken ‘ben niçin gitmiyorum’ ve devamında kendini orada bulur. Soyut düşünme aşaması tamamlanmadığı için oradaki duyduğu şeyler ilerideki çok ciddi travmaların zemini olabilir. Orada yaşam, ölüm anlatılacak. Biz çocuklara direkt böyle anlatmayız ki. Bir çocuk velinin uyarısıyla ‘ben gitmiyorum’ diyebilir ama bilinçli ya da bilinçsiz olarak yönlendirmeyle sınıfın büyük bir çoğunluğu gidiyorsa gitmeyen çocuklar üzerinde de ayrı bir baskı oluşturur, akran baskısı oluşur. Burada dolaylı bir fişleme de yaşanır. Bu da işin başka bir tehlikeli boyutu.”

Exit mobile version