Eğitim Sen Kocaeli Şubesi’nden Tarikat ve Cemaat sevdalısı Bakana tepki

IMG_20231219_184826 (1)

Haber: Atilla Yüceak

Ayda Işık

Eğitim Sen Kocaeli Şube başkanı Ayda Işık,  Milli Eğitim Bakanının tarikat ve cemaat sevdalısı sözlerini asla kabul etmiyoruz, Öğrencilerimizi tarikat ve cemaatlerin eline bırakmayacağız, laik eğitimi savunmaya devam edeceğiz dedi .

Yaptıkları basın açıklamasında;

“Değerli basın mensupları,
Değerli eğitim ve bilim emekçileri,
Değerli Kocaeli halkı,
Dün akşam TBMM genel kurulunda Milli Eğitim Bakanlığı .bütçe görüşmelerinde konuşma yapan milli Eğitim Bakanı Yusuf TEKİN, laik ve kamusal eğitimin tasfiye edilmesi ve eğitimin tarikat ve cemaatlere teslim edilmesi özlemini açıkça itiraf etmiştir. “Sizin tarikat-cemaat dediğiniz bizim STK dediğimiz yapılarla protokol yapmaya devam edeceğiz” diyen Bakan, bununla da yetinmemiş tarikat ve cemaatlere teşekkür etme pervasızlığını göstermiş ve tarikat ve cemaatlerin çocukları “dağa çıkmaktan alıkoyduğu” gibi ne anlama geldiği belli olmayan sözlerle tarikat ve cemaatlere olan sevgisini açıkça itiraf etmiştir. Öncelikle belirtmek isteriz ki bu itiraf açıkça anayasal bir suçtur! Siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin belli ki güç ve tarikat sarhoşluğu içerisindedir.
Yine vurgulamak isteriz ki bu sarhoşluk maalesef yeni değildir. Kendisinden önceki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un laik eğitimi hedef alan ve sendikamızın açtığı davayla Danıştay tarafından iptal edilmesine rağmen yeniden ve yeniden TÜGVA’yla protokoller yaparak eğitimin dinselleştirilmesi politikalarını aynı hızla devam ettireceğini gösteren Yusuf Tekin “Gerekirse kız okullarını da açabilmeliyiz” diyerek karma eğitimi hedef almış, siyasi iktidarın Talibanvari gerici zihniyetinin ibretlik örneğini sergilemiştir. Yusuf Tekin bununla da kalmamış Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütüleceği ilan edilen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesiyle okullarda imam ve vaizlerin ders verebilmesinin önünü açmıştır. Eğitim Sen olarak laik eğitimi hedef alan ve öğrencilerimize imam ve vazilerin ders verebilmesini öngören ÇEDES projesine karşı Eylül ayında dava açtık ve dava halen sürmektedir. 16 Eylül’de İzmir’de onbinlerce yurttaşımızın katılımıyla, aynı tarihte İzmit Kaymakamlığının hukuk dışı engellemesine rağmen Kocaeli’de gerçekleştirdiğimiz Laik Eğitim, Laik Yaşam, Eşit Yurttaşlık mitingimizle ve aynı gün Türkiye genelinde tüm illerde eşzamanlı gerçekleşen kitlesel eylemlerle yüzbinler Laik Eğitim, Laik Yaşam ve Eşit Yurttaşlık talebini Eğitim Sen öncülüğünde haykırmıştır. Geçtiğimiz hafta İstanbul’da da onbinlerce yurttaşımız Laik Yaşam talebini yinelemiştir. Halkımızın laiklik talebine karşılık Milli Eğitim Bakanlığı ise okulları laiklik karşıtı uygulamaların üssü haline getirme ısrarından vazgeçmemektedir.
Hatırlanacaktır: Ankara Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ortaöğretim kurumlarına gönderilen programın başlığı “Cumhuriyetin 100. Yılı Anma Programı” olarak belirlenmiş, programın içeriği imam hatip öğrencileri tarafından hazırlanmıştı. 23 Ekim günü Talim ve Terbiye Kurulu Konferans Salonu’nda “Cumhuriyetin 100. Yılı Anma Programı” gerçekleştirilen etkinlikte ‘Kur’an-ı Kerim Tilaveti’, ‘Cumhuriyetimizin 100. Yılında 100 Hatim Duası’ gibi başlıklar yer almıştı. Resmi devlet kurumlarının hemen her konuda olduğu gibi, Cumhuriyetin 100. Yılı kutlamalarını dahi dini etkinlik haline getirmişlerdir. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Laik eğitim ve laik yaşamın savunucusu olmaya her koşulda devam edeceğiz. Diğer yandan MEB, Ağustos 2023’te yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi’nde de öğrencilerin ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerinde “insan toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarından her bir gruptan en az birer ders, 11. ve 12. sınıf seviyelerinde ise “insan, toplum ve bilim”, “din, ahlak ve değer” ile “kültür, sanat ve spor” seçmeli ders gruplarının en az ikisinden birer ders seçmeleri zorunludur diyerek ilkokul, ortaokul ve ortaöğretimin 9. ve 10. sınıf seviyelerindeki öğrencilerin din derslerini seçmeli ders olarak alması zorunlu hale getirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bununla da yetinmeyerek her alanda olduğu gibi okul öncesi eğitim alanında da dinselleştirme politikalarına hız kesmeden devam etmektedir. Okul öncesi eğitimdeki çocuklarımızın temel ihtiyaçları olan temiz su, temiz hava, yeterli ve sağlıklı beslenme, güvenli, iç açıcı, hareket etmeye ve oyun oynamaya uygun ortamlar halen çözüm beklerken MEB Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı son değişiklikler ile Türkiye’nin de onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne tamamen aykırı bir şekilde okul öncesi eğitim kurumlarında mescidi zorunlu hale getirmiş, kayıt parasını da “katkı payı” adı altında yeniden düzenlemiştir.
Eğitim alanında yıllardır katlanarak büyüyen sorunlar ortadayken Milli Eğitim Bakanlığı maalesef eğitim deyince din ve para dışında bir şey düşünmemektedir. Okullarda ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir. Köy okulları kapalıdır. Kız çocuklarımız her geöen gün eğitimin dışında kalmaktadır. Eğitim alması gereken çağda öğrencilerimiz çocuk işçiliğe itilmekte, sadece sağlık ve gelişim sorunları yaşamakla kalmamakta iş cinayetlerine kurban edilmektedirler. Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrencilerin sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir. Her şeyden önemlisi öğrencilerimiz okullara aç, beslenme çantalarında bir abartı olarak değil maalesef utanç dolu bir gerçek olarak bir dilim kuru ekmekle gitmektedirler. Öğretmen atamaları halen yapılması gerekenin çok altında olurken söz konusu atamalar mülakatla yapılarak onbinlerce eğitim emekçisinin atamaları keyfi olarak yapılmamaktadır. Tüm bunlar olurken ise milli Eğitim Bakanlığı eğitim alanını daha fazla piyasalaştırmakta ve laikliği ortadan kaldıran uygulamalarla dini eğitime fiilen geçmeye çalışmaktadır!
Eğitim Sen olarak ÇEDES’e, tarikat ve cemaatlerle yapılan protokollere, karma eğitimi kaldırmaya yönelik adımlara, seçmeli din derslerinin zorunlu tutulmasına ve nihayet toplum mühendisliğine soyunarak eğitimi dinselleştirmeye yönelik uygulamalara hız veren Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidara karşı laik ve bilimsel eğitim mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi bir kere daha ilan ediyoruz! Artık pervasızca söz konusu protokolleri savunmaya cüret edenleri uyarıyoruz! Kökeni Encümen-i Muallimin ’den TÖS’e, TÖB-DER’e, Eğit-Sen ve Eğitim Sen’e uzanan ve bu topraklarda yüzyılı aşan bir mücadele geleneği olan bir eğitim örgütü olarak; Eğitim Sen olarak okullarımızda laiklik karşıtı uygulamalara geçit vermeyeceğiz! Tüm eğitim ve bilim emekçilerini, velilerimizi ve toplumun tüm kesimlerini çocuklarımızın ve gençlerimizi karanlığa mahkum etmemek için mücadelemize destek olmaya, gücümüze güç katmaya çağırıyoruz!
Okullar Tarikat ve Cemaatlerin Söylem ve Eylem Alanı Olamaz! Laik ve kamusal eğitimi savunacağız!
Hangi ad altında olursa olsun tarikat ve cemaatlerle yaptığınız her türlü protokolü yırtıp atacağız!
Çocuklarımızı karanlığa teslim etmeyeceğiz!”
EĞİTİM SEN KOCAELİ ŞUBESİ
“Eğitim Sen Varsa Umut Var!”
Exit mobile version