SOLMEDYA – İktidar, 14 Mayıs seçimlerinin ardından başlattığı yeni anayasa tartışmalarını, önce yargı krizi, ardından da yüzde 50+1 sistemi gibi gerekçelerle kamuoyuna “zorunluluk” olarak sundu. Meclis’teki aritmetik tartışılsa da sol ve sosyalist partiler, Erdoğan’a kapıyı çoktan kapattı. Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Sekreter Yardımcısı Tacettin Çolak, tartışmaların “gündem değiştirmek” için olduğunu söyleyerek “AKP’nin anayasa yapması meşru olmadığı gibi, AKP ile yeni anayasa yapmaya kalkanlar da gayri meşru ilişki içine girmiş olur” dedi.
(Tacettin Çolak)
HKP Genel Sekreter Yardımcısı Çolak, kamuoyunda yeni anayasaya yönelik tartışmalarla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. Emekçilerin, işsizlik, pahalılık cehenneminde “inim inim inletildiğini”, özellikle son 1 yıl içinde alım gücünün en az 4 kat azaldığını söyleyen Çolak, son araştırmalarda halkın çok büyük çoğunluğuna göre en büyük sorunun ekonomi olduğunun, göçmen sorununun bile ekonominin yanında kaldığının öne çıktığını aktardı. Çolak, “Yani bir avuç ‘parababası’ ve tefeci-bezirgân dışında kalan halkımızın ezici çoğunluğunun geçim derdi ile boğuştuğu açık. Bu geçim derdinin yanında, halkımızın en az 20 milyonu bulan kesimi bir de işsizlik kâbusu ile uğraşıyor. İşte böylesi acımasız bir sömürü ve soygun düzeni içinde Erdoğan’ın yüzde 50+1 çıkışı yapması, hem gündemi değiştirmek hem de olası bir değişiklikle ömür boyu iktidarda kalmak ya da ‘sultan’lığını ilan etmek amaçlıdır. Bu çıkış, şimdiye kadar kurguladığı hileli seçim sisteminin dahi kendisini kurtaramayacağını görüp işi sağlama alma girişimidir” ifadelerini kullandı.
‘SİSTEMİ KENDİLERİ GETİRDİ’
İktidarın oylarının hızla eridiğini söyleyen Çolak’a göre Erdoğan, mayıs seçimlerinde de “etkisiz Meclis muhalefeti, başta YSK olmak üzere değiştirilen seçim kurulları ve getirilen seçim sistemiyle Üsküdar’ı geçmeyi başardı.” Erdoğan’ın, yüzde 50+1’e yönelik “Kimin eli kimin cebinde belli değil” sözleriyle muhalefeti hedef aldığını anımsatan Çolak, “Oysa kendilerinin getirdiği ve dünyada eşi benzeri görülmemiş olan bu ucube sistemde, ‘Cumhur İttifakı’nı ilk kendisi oluşturdu. Bu ‘ittifak’a her türden gerici, ortaçağ faşisti, domuz bağcı irticacıyı alarak asıl ‘yanlış yollara’ sapan da kendisi. O nedenle, her zaman olduğu gibi Erdoğan, halka yalan söylemekte, halkımızın aklıyla alay etmektedir. Önerdiği değişiklikle ömür boyu iktidarda kalmanın, kendisi gittiğinde ise iktidarı kendisinin belirleyeceği veliahtına devretmeyi, böylece işlediği tüm suçlarından dolayı yargılanmaktan paçasını kurtarmayı amaçlamakta, bunun planlarını yapmaktadır” diye konuştu.
‘DİPLOMA’ GÖNDERMESİ
Yalnızca yüzde 50+1’in değil, yargıdaki anayasaya uymama krizinin de gündem değiştirme amaçlı olduğunu söyleyen Çolak, Erdoğan’ın diplomasına yönelik tartışmalara atıf yaparak “Her şeyden önce anayasanın 101. maddesinde öngörülen kriterlerden en önemlisi olan ‘yükseköğretim görmüş olma’ koşulunu taşımayan birisi şu anda Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmektedir. Dolayısıyla anayasanın emredici kurallarını hiçe sayan diplomasız birisinin yargı krizini yönetmesi ya da bu krizde kendisini ‘hakem’ ilan etmesi abesle iştigaldir” dedi.
AYM’nin, birçok konuda “iktidarın isteği yönünde kararlara imza attığını” söyleyen Çolak, şunları kaydetti:
“AYM, bazı bireysel başvurulara ilişkin verdiği ‘hak ihlali’ kararları AKP’gillerin işine gelmeyince bir anda şeytanlaştırılmıştır. Kaldı ki AYM de AİHM karşısında iyice itibarının yok olmasını engellemek için bu kararları vermek zorunda hissediyor. Bilinçlice çıkarılan bu ‘yargı krizi’nde kim anayasaya uygun davranıyor? Geçmişte Erdoğan, beğenmediği bir AYM kararına karşı da ‘Bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum’ diye meydan okumuştu. Hal böyle olunca, başta Erdoğan olmak üzere tüm AKP’lilerin hepsi kanunsuzdur, hukuksuzdur. Kendi işlerine gelince ‘yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı’ndan dem vururlar, işlerine gelmeyince de anayasa, yasa, yargı kararı tanımazlar, tanımıyorlar. Dahası süreç içinde keyfi bir şekilde oluşturdukları fiili durumları ellerine geçirdikleri Meclis çoğunluğu sayesinde yasal çerçeveye oturtmaktan çekinmiyorlar.”
‘GAYRİ MEŞRU İLİŞKİ OLUR’
Çolak, birisi “enkaza döndürülmüş, tüm kurumları yakılmış, yıkılmış, Kurtuluş Savaşı zaferi üzerine inşa edilmiş olan laik Türkiye Cumhuriyeti”, diğeri ise “kendisini hiçbir kuralla, yasa ve yargı kararıyla bağlı saymayan faşist din devleti” olmak üzere halihazırda iki devletin olduğunu söyleyerek “12 Eylül anayasası bugüne kadar tam 19 kez değiştirildi. Yani günlük ihtiyaçlarına göre ve hemen hemen hepsi de anayasayı daha da gericileştiren değişiklikleri zaten yaptılar. AKP iktidarı, 12 Eylül faşizminin yadigârı yasaları ise toplumsal muhalefeti susturmanın, sindirmenin aracı olarak kullanıyor. En küçük bir hak arama faaliyeti cezalandırılıyor” değerlendirmesinde bulundu.