Erkan Baş Özgürlük Yürüyüşünün 14. Gününü tamamladı

ZaA1

 

NİĞDE – Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “Bugün madenciler için yürüdük. Sevgili dostlar bugün ayrıca bir avuç azgın azınlığın çıkarları uğruna sırf daha fazla silah satılsın, bomba patlasın diye zulme uğrayan, katledilen şehirleri yerle bir edilen başta Filistin halkı olmak üzere tüm yoksul emekçi halklara özgürlük ve barış için yürüdük” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bugünkü Özgürlük Yürüyüşü’ne Niğde’deki Çiftehan Mahallesi’nden başladı. Erkan Baş’a CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TİP Uluslararası İlişkilerden Sorumlu MYK Üyesi Hakan Güneş, partililer ile halk da destek verdi. Yürüyüşün bugünkü teması ise Amasra Maden Katliamı ve Filistin halkı oldu. Yürüyüş bugün Niğde’nin Ulukışla ilçesinde sona erdi.

Yürüyüşün ardından Erkan Baş ve Güneş birer açıklama yaptı. İlk olarak konuşan Erkan Baş, yürüyüşün iki haftasını geride bıraktıklarını söyledi. Ayrıca Amasra meden katliaminin yıl dönümünde olunduğunu hatırlatan Baş, “Bugün ayrıca kırk bir maden işçisi kardeşimizi Amasra maden katliamının birinci yıl dönümüydü. Bartın, Amasra’da TTK’ya bağlı Ocak’ta hayatını kaybeden kırk bir maden işçisini bir kez daha saygıyla anıyoruz. Bu kadar insanın hayatından olduğu bir olayda bilirkişi ön raporu hazırlandı. Kurumu denetlemekle görev bakanlık müfettişlerinin vazifelerini usule uygun şekilde yerine getirmedikleri, TTK’ya bağlı ocaklarda metan drajanı olmadığı, acil durum tatbikatlarında yetersiz kalındığı gibi pek çok ihmal bu raporda yer alıyor. Biz bu yüzden Amasra’yı ve diğer maden katliamlarını birer kaza olarak değil, katliam olarak anıyoruz. Kapitalizmin vahşi yüzü öncelikli olarak maden ocaklarında satılır” dedi.

Doğayı ve kaynakları talan eden patronlara bütün bunlar yetmiyormuş gibi 41 insanın canını daha takdim ettiklerini anlatan Baş, şunları söyledi:

“Canla, yaşam hakkıyla oynamak onlarca insanın canını hiçe saydıktan sonra insanlara dönüp kader demek bu düzen için bu kadar kolay işte. Amasra’daki ihmaller işçi çocuklarına yetimlikten başka bir şey sunmuyor. Amasra kan emici saray düzeninin ilk katliamı değil. Korkarız ki bu düzen böyle devam ettiği müddetçe son da olmayabilir. Daha önce Soma’da ve Ermenek’te de acı veren katliamlara şahit olmuştuk. Saray bu iki katliamın da sorumlularına yaraşır cezalar vermek yerine bulduğu kader, fıtrat oyunlarıyla insanları uyutabileceğini zannetmişti. İşte o davaların avukatı Can Atalay ise herkesi ayakta tutmak, gerçekleri hep gün yüzünde çıkartmak için verdiği mücadele sebebiyle bugün cezaevinde. Üstelik milletvekili seçilmesine rağmen. Madencilerin insanca yaşam hakkını her daim savunacağız. Tıpkı Can gibi. Biz de tıpkı Can gibi hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur diyoruz. Demeye devam edeceğiz. Tekrardan Amasra’da ve ülkemizde sarayın, patronların sebebiyet verdiği katliamlarda hayatını kaybeden tüm maden emekçilerini saygıyla anıyorum.”

‘FİLİSTİN HALKI İÇİN, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ İÇİN YÜRÜDÜK’

Bugün ayrıca Filistin halkı olmak üzere tüm yoksul emekçi halklara özgürlük ve barış için yürüdüklerine dikkat çeken Baş sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugün madenciler için yürüdük. Sevgili dostlar bugün ayrıca bir avuç azgın azınlığın çıkarları uğruna sırf daha fazla silah satılsın, bomba patlasın diye zulme uğrayan, katledilen şehirleri yerle bir edilen başta Filistin halkı olmak üzere tüm yoksul emekçi halklara özgürlük ve barış için yürüdük. Bugün yürüyüşümüze destek olmak için Bilim Kurulumuz bizimle birlikteydi. Bilim Kurulu üyemiz aynı zamanda uluslararası ilişkilerden sorumlu MYK üyemiz sevgili Hakan Güneş yoldaşım bizimle birlikte”.

Hakan Güneş de Filistin konusunda görüşlerini aktararak, şunları söyledi:

“Bu yürüyüşün her gününde başkanımız bir önemli konuyu gündeme getiriyor. Can yakan bir konunun altını çiziyor ve bunun üzerinde temel fikirlerimizi sizlerle paylaşıyor. Ama aslında altı gündür bütün insanlığın izlediği bir dramı da bugün daha kalın bir şekilde gündeminize taşımak istedik. Filistin’de yaşanan dramın tarihsel boyutuna hiç girmeye gerek yok. Filistin halkının haklı davasını tekrar konuşmaya gerek yok ama sivillerin öldüğü, çocukların öldüğü, fosfor bombalarının kullanıldığı bir yerde ilk yapılması gereken iş barış çağrılarını güçlendirmektir. AKP’nin, uluslararası emperyalist merkezlerin yaptığı gibi iki yüzlü bir yaklaşımla değil. Acilen Birleşmiş Milletler’in 1967 tarihli 242 Sayılı kararına dönmesini hatırlatmak gerekiyor. Kimin biraz daha haksız olduğu tartışmaları her gün yüzlerce hatta giderek binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Biz bu yürüyüşümüzün, bu özgürlük yürüyüşümüzün aslında aynı zamanda dünya halklarının verdiği eşitlik, özgürlük mücadelesinin bir parçası olduğunu düşünüyoruz, görüyoruz. Dolayısıyla bu yürüyüş umut ediyorum ki Türkiye’de laiklik, eşitlik, özgürlük, demokrasi mücadelesini bir parça daha büyütür.” (ARTI GERÇEK)

Exit mobile version