SOLMEDYA – Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, işçi sendikalarının ‘kırmızı çizgimiz’ diyerek karşı çıktığı, kıdem tazminatlarının fona devredilmesi uygulamasını yeniden gündeme getirmesine yönelik tartışmalar sürüyor.
Konuyu bugünkü yazısında ayrıntılı bir şekilde analiz eden Birgün yazarı ve akademisyen Aziz Çelik, ‘tamamlayıcı emeklilik’ tuzağıyla, bir kez daha kıdem tazminatlarına göz dikildiğine dikkat çekti. Çelik, Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan ve 2024’ün son çeyreğinde ikinci basamak emeklilik sistemine dönüşmesi planlanan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin (TES) kaynağının kıdem tazminatı olduğunun net olarak belli olduğunu anlattı.
Çelik, TES hedefinden ayrı olarak OVP’de yer alan esnek çalışma biçimlerinin (uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması) yaygınlaştırılması hedefinin de kıdem tazminatı için ciddi tehlike olduğuna işaret etti.
‘TES TRUVA ATIDIR’
TES’in emekçiler için bir Truva atı olduğuna vurgu yapan Çelik, ne yapılması gerektiğine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Fona devir tartışmalarının temelinde kıdem tazminatının sınırlanması ve azaltılması hedefinin yattığı sır değil. İşçileri ikna etmek için sık sık bir Truva Atı öne sürülüyor. Deniyor ki: “işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşanıyor, fon olursa bütün işçiler kıdem tazminatı alabilir.” Evet, işçilerin kıdem tazminatına erişiminde sorun yaşandığı doğrudur ve bütün işçilerin hakkının güvence altına alınması gerekir. Ancak bunun yolu kıdem tazminatının fona devri veya TES değildir. Hem kıdem tazminatı hakkını korumak hem de bütün çalışanların erişimini sağlamak mümkündür. Tane tane anlatalım!
1) Kıdem tazminatı doğrudan bir işveren yükümlülüğü olarak kalmalı. Fona devir gündemden çıkarılmalıdır.
2) Kıdem tazminatı 30 gün olarak korunmalı ve kıdem tazminatı hak etme koşulları kolaylaştırılmalıdır. Örneğin istifa halinde de kıdem tazminatı ödenmelidir.
3) İşverenin ödeme aczine düşmesi durumunda kıdem tazminatı alacağı, devlet alacakları ve bankaların ipotekli alacakları da dahil olmak üzere birinci sıraya yükseltilmelidir. Tazminat dahil tüm işçi alacaklarına güvence getirilmelidir.
4) İşçi alacaklarının, güvence altına alınmasını öngören 173 sayılı ILO sözleşmesi onaylanmalıdır.
5) Kıdem tazminatı alacağı ve diğer işçilik alacakları 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun Ek 1. maddesinde yer alan ve yıllardır uygulanan” ücret garanti fonu” kapsamına alınmalıdır.
6) Ücret garanti fonu uygulaması kıdem tazminatı dahil tüm işçi alacaklarını kapsayacak şekilde genişletilmeli ve yasada öngörülen üç aylık süre artırılmalıdır (Burada söz edilen fonun kıdem tazminatı fonuyla bir ilgisi yoktur).
7) Halka açık şirketler için getirilen kıdem tazminatı karşılığı ayırma uygulaması diğer şirketlere de yaygınlaştırılmalıdır.
8) Tamamlayıcı emeklilik, bireysel emeklilik gibi sözde çözümler yerine kamusal emeklilik sistemi güçlendirilmeli ve emekli aylıkları insanca bir yaşam için yetecek düzeye yükseltilmelidir. Emeklilikte gerek yaş konusundaki gerekse aylıklardaki yetersizlik ve adaletsizlikleri gidermek üzere kapsamlı düzenlemeler yapılmalıdır.
Kıdem tazminatı fonu, kıdem tazminatı yoluyla tamamlayıcı emeklilik sistemi bir Truva atıdır ve sonu Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakla, hüsranla sonuçlanacak bir maceradır. İşçi konfederasyonları, kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefleyen TES gibi, esnek çalışmanın yaygınlaşması gibi hedeflere karşı şimdiden açık ve net tutum almalıdır. Kıdem tazminatını koruma mücadelesinin tarihi erken tepkinin daima işe yaradığını gösteriyor. AKP 20 yıldır kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı hedefliyor ancak başaramadı. İşçiler, sendikalar sıkı durursa bu kez de başaramaz.”
YAZININ TAMAMI