SOLMEDYA – Şanlıurfa’da 12 yaşındaki Abdülbaki Dakak, Menzil cemaatine ait Semerkand Vakfı’nın denetimindeki “medrese”nin yanındaki ahırda asılı olarak ölü bulunmuştu. Dakak’ın ölümünün ardından Kuran kursları ve medreselerin denetimi gündeme geldi.
‘ŞANLIURFA’DA KAÇ MEDRESE VARDIR’
Cumhuriyet, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı’na “Şanlıurfa’da kaç Kuran kursu vardır? Bu Kuran kurslarının kaçı denetlenmiştir/denetimini kim yapmaktadır? Bu Kuran kurslarında tarikat ve cemaatlerin hâkimiyeti var mıdır? Şanlıurfa’da kaç Medrese vardır? Bu medreselerin kaçı denetlenmiştir/denetimini kim yapmaktadır? Bu medreselerde tarikat ve cemaatlerin hâkimiyeti var mıdır? Medrese açmak yasal mıdır?” sorusunu yöneltti.
DİYANET YANIT VEREMEDİ!
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen yanıtta, “Söz konusu talebiniz ‘Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca değerlendirmeye alınamamıştır. Bilgilerinize sunarız” denildi.
Söz konusu 7. maddede “Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır” ifadesi bulunuyor.
(Şule Özsoy Boyunsuz)
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, konuya ilişkin Cumhuriyet’e açıklamalarda bulundu. Boyunsuz, “1924 yılında 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı. Bu medreselerin hepsi Milli Eğitim Bakanlığı’na devrildi ve ondan sonra kapatıldı. Onun yerine ilahiyat fakülteleri açıldı. YÖK’ün ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolünde olmayan ayrı bağımsız bir eğitim kurumu olması mümkün değildir” dedi.
‘LAİKLİK’ VURGUSU
“430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Anayasa’nın 174’üncü maddesinde koruma altına alınmış olan ve anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyecek olan Devrim Kanunları arasında yer almaktadır” diyen Boyunsuz, “Anayasa’nın eğitim hakkıyla ilgili maddesinde eğitimin mutlaka Atatürk İlke ve İnkılapları doğrultusunda (laiklik) yerine getirilmesi söyleniyor. Cumhuriyetin nitelikleri de anayasanın 2. maddesinde düzenleniyor ve zaten değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Laiklik bu bakımdan devlet kurumlarımızın tümünde esas alınması gereken bir ilkedir. 1924 yılından itibaren ülkemizde medreseler kapatılmıştır. Din adamı yetiştirmek üzere ilahiyat fakülteleri açılmıştır” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın anayasal bir kurum olduğunu belirten Boyunsuz, “Laiklik ilkesine uygun şekilde örgütlenip hizmet vermesi gerekmektedir. Tarikatlara, cemaatlere veya bunların vakıflarına bağlı ya da tek başına adı medrese olan kurumlar açılması tamamen hukuka aykırıdır. Böyle yapılar mevcut hukuk düzeninde var olamaz. Ama var olduklarını, teşvik edildiklerini biliyoruz” diye konuştu.
‘TARİKAT VE CEMAATLERİN VARLIĞI HUKUKA AYKIRIDIR’
30 Kasım 1925’teki 677 sayılı ‘Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Yasa’yla tekke, zaviye ve türbelerin kapatıldığını; tarikat ile şeyhlik, dervişlik, müritlik gibi unvanların yasaklandığını anımsatan Boyunsuz, şunları kaydetti: “Tüm bu kanunlara rağmen tarikat-cemaatler örgütleniyor ve Anadolu’nun değişik yerlerinde medrese adı altında kurumlar açıyorlar. Tarikat ve cemaatlerin Türkiye’deki varlığı, kendi medreselerini kurmuş olması ve şeyh unvanlarının kullanılması hukuka aykırıdır.”
Tarikat ve cemaatlerin devlet içerisinde örgütlendiğini, kendi aralarında çatıştığını belirten Boyunsuz, “Bunlar artık Türk devleti için var oluş sorunudur” dedi.