Arife tarif gerekmez diyelim,
Sözü uzatmadan konuya girelim.
Memleket yangın yerine dönmüş,
Her gün gelen zamlar ve vergilerle,
Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan Halk şaşkın ve de çaresiz.
İktidardakiler ise mutlu, mesut ve de gamsız.
Mutlu, mesut çünkü;
Yediği önünde yemediği ardında,
Hem de milletin kaynakları ve ödediği vergilerle,
Saltanatını sürdürüyor saraylarda.
Gamsız çünkü;
Kendisini iktidardan indirecek güçlü bir muhalefet yok karşısında.
*
Ben yaptım oldu diye ülkeyi yöneten RTE-AKP iktidarını rahatsız eden ise,
Bağımsız basın yayın kuruluşları ve gazeteciler.
Her ne kadar gazetelerin, televizyonların tamamına yakını elinde olsa da,
Devletin kurumları olan ve milletin vergileri ile çalışan,
Anadolu Ajansı ve TRT iktidarın yayın organı haline getirildiyse de,
Sayıları bir elin parmakları kadar olan gazete ve televizyonlara,
Kalemini satmayan, sözünü sakınmayan gerçek gazetecilere tahammül bile edemiyorlar.
Ya RTÜK eliyle susturuyorlar,
Ya da yargı eliyle mahkeme koridorlarında ve cezaevlerinde eziyet çektiriyorlar.
*
Her türlü baskı, korkutma ve şiddet karşısında gazetecilik bilinci ve namusu ile,
Halkın gerçek ve doğru haber alması için var gücüyle çalışan gazeteciler;
- İktidarın haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulamalarını,
- Yasadışı ilişkileri, yolsuzlukları, haksız kazançları,
- İktidarın emirleriyle verilen yargı kararlarını ve kararı verenlerin ödüllendirilmesini,
- Ülkenin talan edilen kaynaklarını,
- Hesapsız kitapsız yapılan harcamaları ve iktidarın lüks içindeki yaşamını,
- Ülkenin gerçek sahibi olan milletin ise açlık sınırının altındaki yaşam koşullarını ve dertlerini,
- Kadınlara uygulanan şiddeti, işlenen cinayetleri, faillerinin nasıl korunduğunu,
- Çocuklarımızı taciz eden sapıkları ve cezasız kalışlarını…
Gerçekleri yazmaya ve anlatmaya devam ediyorlar…
*
Basın kuruluşları ve gazeteciler ne yapıyorlar ki böylesi hukuk dışı uygulamaları yaşamak durumunda kalıyorlar?
Ülkenin ve Halkın çıkarları doğrultusunda siyasi iktidarların uygulamalarını takip ediyorlar, Halkı bilgilendiriyorlar, Halkın sorunlarını, dertlerini ve isteklerini dile getiriyorlar.
Özetle, Gazetecilik mesleğinin yapısında var olan, muhalefet görevini yapıyorlar.
Demokrasinin temel kurumlarından birisi olarak,
Demokrasiyi, Hukuku, Adaleti ve Halkın çıkarlarını savunuyorlar.
*
Hafta içinde mikrofonların karşısına geçti Adalet’e bakan kişi,
Yayın organlarınca “af” yasası denen yasayı müjdeledi.
“31/7/2023 tarihi itibarıyla Covid-19 izninde bulunan hükümlülerden denetimli serbestliğe ayrılmalarına 5 yıl veya daha az süre kalanlar, tekrar cezaevine dönmeyecek ve kalan sürelerini denetimli serbestlik altında infaz edecektir.”
Bu kapsamın içinde tabi ki gazeteciler de vardı ve birisi de Barış Pehlivan’dı.
Başvurdu yasadan yararlanma hakkı için,
Yanıt hemen geldi, sen hariç.
Kapsama giren aralarında katili, mafyası, tacizcisi, uyuşturucusu olan yüz bin kişi çıkacak, siyasiler ve Barış cezaevine girecek.
Nedeni, Cumhuriyet’teki bir yazısı.
*
Barış’ları Silivri mahkemelerinde tanıdım,
Gazeteciliğe aşık, birbirinden ayrılmaz bu iki güzel genç insanı.
Duruşları net, Demokrat, Cumhuriyetçi ve Yurtsever,
Kararlı ve çalışkan tutuğunu koparan kişilikler,
Her zaman saygılı ve mütevazı, dostlukları sıcak Barış’lar.
Bu sefer yalnız kalacak dört duvar arasında Barış Pehlivan,
Bir devlet görevlimizin şehit edilmesi olayını, failleri ile haberleştirdiği için.
Hukukun ve adaletin sağlanması için yazan gazeteci Barış Pehlivan,
Hukuka ve yasalara aykırı bir kararla girecek cezaevine.
Barış’ı susturmak isteyenlere karşı,
#BarışınHakkı’na sahip çıkmak herkesin, hepimizin görevi.
Dün Merdan Yanardağ,
Bugün Barış Pehlivan,
Yarın başka gerçek gazeteciler olmasın.