Getting your Trinity Audio player ready...
|
Fetullahçı Terör Örgütü tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yedi yıl geçti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ’15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kapsamında anma töreni düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da katıldı.
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni hazırlayan süreci Cumhuriyet TV’de anlatan Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, “15 Temmuz’dan önce FETÖ’ye ilişkin uyarılarda bulunan kişiler neden dikkate alınmadı” sorusuna şu ifadelerle yanıt verdi:
“UYARDIK AMA DİNLETEMEDİK”
“Bu sorunun cevabını yedi yıldır tüm Türkiye merak ediyor. Bu soruların cevabını vermesi gereken kişiler vermiyor. Gördüğümüz şu, 15 Temmuz’a giden süreçte tedbir alınsaydı bu darbe önlenirdi. Ama demek ki siyasi irade, ya işi ciddiye almadı, ya da ‘Bunlar hukukla başa çıkamayacağımız kadar büyük bir örgüt, suç işlesinler biz de onları temizleyelim’ dedi. Ayrıca şunun altını çizmek gerekir, 15 Temmuz günü tüm emareler ortaya çıktıktan sonra Genelkurmay Başkanı televizyona çıkıp bütün birliklere kışlanın dışına çıkmama emri verseydi o gece bunlar önlenebilirdi. O süreçte FETÖ’ye karşı uyarılarda bulunduğum için ordudan uzaklaştırıldım. O zaman, ‘Ordu içinde güçleri var, FETÖ orduyu kullanabilir, bunların temizlenmesi lazım’ dedik ama dinletemedik.”
(Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz)
“12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT KIRILMA NOKTASIYDI”
Fetullahçı Terör Örgütü’nün yıllar içinde güçlendiğini, 12 Eylül 1980 darbesinin 15 Temmuz’a giden yolu açan önemli bir kırılma noktası olduğunu belirten Yavuz, “15 Temmuz’a giden yolda iki büyük kırılma noktası var. İlki 12 Eylül dönemi, o zamandan itibaren din, devlette daha farklı bir rol üstlenmeye başladı. Din, devlet hayatının ayrılmaz bir parçası haline getirildi. Bu süreçte orduda daha az olsa da devlet içerisinde büyük bir örgütlenmeye gidildi. Polisle başladı, Silahlı Kuvvetler’de gizli bir şekilde devam etti. Bunları 28 Şubat döneminde TSK’yı yönetenler anladılar ama tedbir alma konusunda siyasi irade ile uyumlu bir tavır sergileyemediler. Arkasından AKP iktidarı geldi, 28 Şubat dönemi atılan adımlar da AKP’ye yaradı. İkinci kırılma noktası da 28 Şubat süreci ve ardından AKP’nin iktidara gelmesidir. AKP iktidara geldikten sonra FETÖ’yü palazlandırdı. TSK ile AKP arasında o dönem yaşanan gerginlikler FETÖ’ye hayat verdi. Erdoğan iktidarı kendilerince tasarlanmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin Silahlı Kuvvetler tarafından korunmasını ‘Askeri vesayet’ olarak nitelendirmişti. Bunu FETÖ’de bu şekilde nitelendiriyordu. O ‘Vesayeti’ yıkmak için FETÖ’ye ordu içerisinde, yargı ve devlet içerisinde alan açıldı. 2010 Referandumu ile birlikte FETÖ yargıyı ele geçirdi. Yargı gücünü kullanarak Silahlı Kuvvetler’in büyük bir kısmını Ergenekon, Balyoz gibi davalarla tasfiye etti” ifadelerini kullandı.
“ASKERİ VESAYET YERİNE DİNİ VESAYET GETİRİLDİ”
Yavuz, “17-25 Aralık’ta doğrudan iktidara yöneldikleri zaman AKP bu işin pahalıya mal olacağını anladı. FETÖ’nün darbe girişimi başarısız olunca, AKP hem FETÖ’cüleri tasfiye etti hem de kemalist cumhuriyetin yapılarını söktü. Ne kadar var olduğu tartışılabilecek askeri vesayetin yerine bir dini vesayeti oturtmuş vaziyette. FETÖ’den boşalan yerlerde de diğer tarikâtların örgütlendiğini görüyoruz. AKP’nin temelleri cumhuriyet karşıtlığına dayanıyor. Cumhuriyetin kodlarını bozup kendi kodlarını inşa etmeye çalışıyor ve bunda önemli ölçüde başarılı oldu. Başarısının Türkiye’yi aydınlığa getirmeyeceği ortada. İktidarın Türkiye’yi getirdiği yer, kendilerine biçilen role uygun değil. Daha adil olacaktık, daha gelişmiş olacaktık, daha zengin olacaktık… Evet daha zengin olduk denilebilir ama bunun çok büyük bir kısmı var olan kaynakların satılması ile oldu. Şimdi borç almakta sıkıntı çeken, doğuya ya da batıya yönelen bir ülkeyiz. Geldiğimiz nokta ortada” ifadeleriyle iktidarı eleştirdi.
“FETÖ İLE BERABER KEMALİST GELENEK TEMİZLENDİ”
15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlayan yargılama sürecini değerlendiren Yavuz, “AKP stratejik olarak bir tercih yaptı. AKP’ye zarar vermeyecekti buradaki yargılamalar. Kendi içinde FETÖ ile içli dışlı olanlar ve 17-25 Aralık’tan sonra kendilerine yaklaşanlar korunup kollanacaktı. Bu yargılamalar aynı zamanda ordunun kemalist geleneğini de temizleyecekti. Evet bu yargılamalar FETÖ virüsünün ordu içinden atılmasına önemli ölçüde hizmet etti. Ancak çeşitli olaylar, tam bir FETÖ temizliğinin yapılamadığını ve yapılamayacağını gösteriyor. Onlar kendilerini renklendiriyorlar, bugün moda olan Menzil Tarikâti ise oraya sızmışlardır. Ayrıca bu yargılamalarla haksızlığa uğrayan çok sayıda vatansever subay var. O gece darbe girişiminin başarısızlığa uğramasını sağlayan ve katkı verenlerden bir kısmı bu süreçte hapishanelerle çalıştı. Yargının titiz olmayan durumundan nasiplendi” şeklinde konuştu.
“FETÖ MUHALEFET İÇİNDE DE KENDİNE ALAN AÇTI”
Yavuz, “ilerleyen süreçte de FETÖ tam anlamıyla temizlenemez” dedi ve şöyle devam etti:
“Çünkü, ilk olarak olağanüstü bir durum olmazsa AKP önümüzdeki süreçte iktidarda kalmaya devam edecek. Öte yandan FETÖ muhalefet içerisinde de kendine alan açtı. 15 Temmuz sürecinin doğru yönetilmemesinden kaynaklı olarak FETÖ, kendisine alan buldu. O sürecin adalet bakanı CHP’lilerin oylarıyla milletvekili seçildi. Bu iş, bizim vatandaşın oyuna dayalı ama gelişmeyi, ilerlemeyi, çağdaşlaşmayı sağlamayan, halkın yönetim süreçlerine katılmadığı göstermelik demokrasi sevdamız Türkiye’ye çok pahalıya mâl oldu. Bugün tarikat ve cemaatler kök saldılar devletin içerisinde. Sağlıklı bir muhalefet yapılanması yok. İYİ Parti’den İdris Naim Şahin Ordu’da birinci sıra milletvekili adayıydı, Sadullah Ergin CHP listelerinden milletvekili seçildi. Bir de adını bilmediklerimiz var. Türkiye çok köklü çözümlere yönelmezse yakın zamanda debelenip duracak. Yeniden cumhuriyeti kendi rotasına sokabilirsek önümüz aydınlık olur”
“15 TEMMUZ BİR BAYRAM DEĞİLDİR”
Tümgeneral Ahmet Yavuz sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:
“Bugün, Silahlı Kuvvetler’in uzun süre üniformasını giymiş biri olarak kendi adıma FETÖ’nün devletten bir biçimde temizlenmesine sevinirken bunun bir bayram olmadığını, bunun bir subay için zil olduğunu söylemek isterim. Devletin verdiği geçici elbiselerin, silahların vatandaşa karşı kullanıldığı bir gece bir subay için utanç vericidir. Türk Ordusu asla kendi halkına silah yöneltmemiştir, o gece onu yaşadık. Bu durumu siyasi iktidar kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Tabi ki bu darbenin durdurulması önemliydi ama bu bir bayram gibi kutlanacak bir şey değil. Çünkü arkasından da demokrasi gelmedi. Arkasından demokrasi gelseydi bunu bayram diye kutlayabilirdik. Demokrasinin olan kısmı da elimizden alındı. Hepimiz adına öncesiyle, gecesiyle ve sonrasıyla utanç vericidir.”