Getting your Trinity Audio player ready... |
Dr. Öğr. Üyesi Girayalp Karakuş
Bolşevik Devriminin önemli şahsiyetlerinden Sultangaliyev mücadele dolu yaşamında önemli faaliyetlerde bulunmuş ve farklı kuramlar gerçekleştirerek özgün bir yer edinmiştir. Kendisini farklı kılan özelliği çelişik düşüncelerin insanı olmasıdır. Kendisinin devrimciliğinin yanında Turani düşüncelere sahip olması kendisini farklı bir şahsiyet yapmaktadır. Bolşevik Devrimine fiili olarak katılmış ve Müslüman Bolşevikleri örgütlemiş devrim sonrası Lenin’in ölmesiyle iktidarı ele geçiren Stalin ile ters düştükten sonra bunu hayatıyla ödemiştir. Ancak Marksizm’e getirdiği farklı yorumlar ve dönemin şartlarında Turan Federe Devleti’ni savunması kendisini bugün bile araştırılan bir kimse haline getirmiştir. 1930’lu yıllarında sonunda susturulan bu kişi daha sonra Sovyetlerin yıkılmasına yakın itibarı iade edilmiş ve kendi ülkesinde de değer verilen bir insan halini almıştır. (1) Çünkü 1990’lı yıllara kadar Sovyetler Birliği’nde Galiyev’in düşüncelerini benimseyip yaymaya çalışmanın cezası ölümdü. Özellikle 1970’li yıllarda ABD, Soğuk Savaş’ta Orta Asya halklarını kazanmak için Galiyev’i kullanmaya çalıştı. Beningsen gibi yazarlar Galiyev’i kitaplarında işledi. Yani Sovyetler Birliği’nin Galiyev’i tehdit görmesinin dışsal nedenleri de vardı.
Galiyev’in çelişik düşüncelerin insanı olması çeşitli ideo-politik görüşe sahip insanlar tarafından onu kendi saflarından biriymiş gibi göstermelerine yol açıyordu. Bu sapmalar öyle bir boyuta ulaştı ki Galiyev sanki Devrim Ocaklarına gidecekken Ülkü Ocaklarına girmiş gibi anlatıldı. Çünkü Galiyev okumuş ülkücü görüşe sahip insanlarında sahip çıktığı bir kişiydi. Örneğin; Namık Kemal Zeybek’de Galiyev’in düşüncelerinden etkilenen ülkücü kökenli siyasetçilerdendir. Sosyalizm adından ürken okumuş ülkücüler, Türkçüler ve İslamcılar Galiyev’i okuduklarında bunu bir çıkış noktası olarak görmektedirler.
Aslında Galiyev’in Türkçülüğü ve Turancılığı ülkücü görüş düşüncesinin yanından bile geçmiyordu. Galiyev Türkçü değil, “Doğucu” idi. Turan Sosyalist Federe Cumhuriyeti fikrini de Türkçü ideallerle değil, “Sürekli Devrim” idealinin bir domino taşı olduğu için istiyordu. Galiyev devrimin dışarıya ihracını savunuyordu ve bu dünya devrimi Marksistlerin dediği gibi “Batıdan Doğuya” değil tam tersi şekilde yani “Doğudan Batıya” olarak gerçekleştirilecekti. Nitekim dünyada gerçekleştirilen sosyalist devrimlerin önemli bir bölümü ezilen doğu toplumlarında gerçekleşti. Galiyev haklı çıktı. Ona göre, Batı proleteryası devrime ihanet içerisindeydi. Ezenler Doğu’yu sömürürken Batı proleteryasına pay veriyordu ve bu durum Batı proleteryasının devrimci özelliğinin aşınmasına yol açıyordu.
Galiyev kendi anılarında hayatının hiçbir safhasında milliyetçi olmadığını söylüyordu.(2) Galiyev’in kendi halkının çıkarlarını savunmasını ideo-politik açıdan Türkçülükle bağdaştıramayız. Örneğin; Galiyev Sovyetler Birliği ile iş birliğinden yanaydı. Hayatının her safhasını komünizm düşmanlığına adamış Nihal Atsız ile Galiyev’in Türkçülüğünü aynı kefeye koyabilir miyiz?
Galiyev’in Türkiye’deki sol kesim tarafından yeterince bilinmemesinin sebebine gelince Galiyev’in Marksizm’e farklı yorumlar getirmesindendir. Türkiye’deki sol Galiyev’i revizyonistlikle suçlamaktadır. Ayrıca Galiyev’in Stalin ile ters düşmesi de solun Galiyev’e sahip çıkmamasının sebeplerindendir. Çünkü Türkiye’de solun büyük bir bölümü Stalinist görüşü benimsemektedir dolayısıyla onlara göre “Galiyev karşıdevrimci ve hain” idi.
Doğru bilinen yanlışlardan birisi de Galiyev’in Müslüman olduğu ile ilgili olanı idi. Galiyev kendi anılarında 16 yaşında ateist olduğunu yazmaktadır. Ayrıca İslam ile mücadele yöntemleri ile ilgili bildirileri de var. Örneğin; “Müslümanlara Yönelik Din Karşıtı Propaganda Metodları” adlı bildirisinde İslam’ın kendisine ait bir hukuku olduğunu bundan dolayı İslam ile mücadelenin Yahudilik ve Hristiyanlıkla mücadeleden daha zor olduğunu ifade etmiştir. (3) Ayrıca İslamiyet’in emperyalizme karşı bir din olabileceğini öngörmüştür. Galiyev’in Müslüman olarak değerlendirilmesinin iki nedeni var: 1) Müslüman bir toplumda yetişmesi; 2) Ezilen Doğulu halklardan olan Müslüman toplumun bağımsızlığını savunması.
Galiyev, Hegelvari bir toplumdan bahsetmektedir. Yani efendi-köle diyalektiği. (4) Galiyev Marksistlerin öne sürdüğü tarihin itici gücü olan işçi sınıfı mücadelelerine sahip çıkmaktadır. Ancak asıl mücadelenin ezen ve sömüren milletler ile ezilen ve sömürülen milletler arasında mücadele olduğunu ileri sürmektedir. Tam da bu proseste Marksistler Galiyev’i milliyetçilik yapmakla suçlamaktadır. Oysa Galiyev’de Rus devrimcileri şovenistlikle itham etmektedir. Çünkü komünist devlet kurumlarında önemli yerlerin hemen hemen hepsine Ruslar getirilmekteydi. Müslüman kökenli devrimciler dışlanmaktaydı. Bu sebeplerden dolayı Galiyev Rus komünistlerini ve Batı proleteryasını devrime ihanet etmekle suçlamıştır.
Galiyev, Pan Turanizm ve Pan İslamizm’in doğru yönlendirilmesiyle devrimci bir yapıya ulaşacağını öngörüyordu. Ama asıl dinamik güç: “Mazlum milletler” idi. Galiyev’in bu düşüncelerinden dolayı onu İslamcı ve Türkçü göstermek yanılsamadır. Galiyev sosyalistti ve her şeyi de sosyalizmin ihraç edilmesi için yapmıştı. Türkiye’nin ilk sosyalistlerinden Mustafa Suphi ile de birlikte çalışmışlardır. MUSKOM adı altında. Mustafa Suphiler korkunç bir şekilde öldürüldüklerinde sadece Sultangaliyev tepki göstermişti. Galiyev Sovyetler Birliği’nin sessiz kalmasını da ciddi anlamda eleştirmiştir.
Galiyev Sovyet Devrimi’nin başarılı olamayacağını 1928’de söylemişti. Çünkü Politbüro’nun oligarşik ve tek sesli bir yapı oluşturduğunu iddia etti. Bütün bu gelişmeler Sovyetler Birliği’nde Galiyev’in karşı devrimcilikle suçlanmasına yol açtı. Nitekim pek çok kez tutuklandıktan sonra 1940 yılında hapishanede işkence yapılarak öldürülmüştür.
Kaynakça
- Sayim Türkman-Girayalp Karakuş, Sultangaliyev ve Sovyetlere Muhalefeti, Türkistan Kurultayı Sempozyumu, Kastamonu, Aralık 2018, s. 1.
- Ayrıntılı bilgi için Bkz. Sultangaliyev, Sultan Galiyev Bütün Eserleri, İstanbul: İleri Yayınları, 2006.
- Ayrıntılı bilgi için Bkz. Halit Kakınç, Sultangaliyev, İstanbul: İmge Yayınevi, 2011; Halit Kakınç, Sultangaliyev ve Milli Komünizm, İstanbul: İmge Yayınevi, 2011.