Getting your Trinity Audio player ready... |
Yüreğimizin kırık duvarlarına yokluğumuzda resimlerimizi astık,
Her gece üzerimize devrilirken karanlık.
Titrek bir mum alevi üşütürdü yüreğimizi ve biz çok korkardık.
Kollarımız ayrılmasın diye düğmeleri hep bir arada saklardık…
Heyhat sabah gün ışıldağın da; saçlarımıza geceden kalma yıldızlar düşerdi,
Parlaklığında gündüzün.
Güneş zannederlerdi diğerleri ve biz öylece kandırırdık,
-uyuturduk
-unuttururduk
-Vurulmusluğumuzun asi bedenlerine göndermeler yaparak milleti..
*
Bizim güneşimiz yoktu yarınlara bırakacağımız
Gölgeli sarılışlar olurdu alaca karanlıklarda bedenimiz
Biz hiç ayrılmak istemezdik sanal-banal hikayesi…
Nasıl olsa her güzel anının kısa ömürlü yada biteceği gibi
Kahredici kopuşların günlerini çıkarırdık,
Takvimlerden yok ederdik ayırmamak için kol düğmelerini…
*
Usul, usul çıkarıp koyardık yan yana bir kutuya
Kaybederiz diye birbirimizi ayrılık kelimelerini asardık dar ağcının gölgelerine
Umutsuzluğun çırpınışlarında can çekişsin görmek istemezdik hiç!
Sustururduk geceyi, gecenin yakasına asardık sevda gülüşlerini
*
Dudaklarımızda o korkak cümlelerin vaveylası…
”İki Düğme İki Ayrı Kolda
Bizim Gibi Ayrı Yolda”
Şarkısını duymamak için kulaklarımızı tıkardık,
Ama engel olamazdık dudaklarımızdan çıkan mırıltılarda
Korkak bir cümlenin suskunluğunda lâl olurdu dillerimiz .
Sevdanın okyanusunda dalgalara teslim ederdik ruhumuzu
Biz artık bizsizdik yaşanan her olguda
Bu
Ve hep bundan sonra
*
Hayatlarımızda başka akışlar doyurulmamış ruhlarımızın güneşleri hep eksikti
Önümüzü göremediğimiz bir yolda hep geçmişe bakarak yürürdük
Biz bir arpa boyu yol alamadığımızı fark ettiğimizde durduk düşündük,
Aydınlık yolların kanatlarına yeni yarınlar mı yükleseydik, acaba
Gücenmeli eski bir yarayı başka merhemlerle mi kapatsaydık,
Eski limanlarımızın korsan kahkahalarını çalan gülüşlerimizle…
Ya da,
Yollarımıza ayrı, ayrı devam mı etseydik düğmeler gibi,
Yüreklerimizin pusulalarını bozarak iki yabancı, iki el gibi.
İki düğme iki ayrı kolda , bizim gibi ayrı yol da…