Advert
  1. Haberler
  2. Siyaset
  3. İmamoğlu’nun idealleri…

İmamoğlu’nun idealleri…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve onun CHP‘ye genel başkan olma arzusu hiç gündemden düşmüyor.

O zaman bu işi biraz konuşmamız lazım.

Mecburen Sayın Ekrem İmamoğlu’nu yakinen takip ediyorum. İktidar medyası dahil her yerde o konuşuluyor zira.

Geçenlerde yine bir mülakatında ‘idealleri’ olduğundan bahis açtı.

Hatta tam olarak söyleyeyim; “İdeallerim uğruna her hususta görev almaktan asla çekinmem” dedi.

O andan itibaren aklıma acayip sorular takılmaya başladı: Ekrem İmamoğlu’nun idealleri ne olabilirdi?

Öyle ya, CHP kendisini solda tanımlayan, sosyal demokrat tabir edilen bir parti.

“İdeal” dediğiniz şey böyle partilerde en azından bir miktar önem taşır.

Lafı dolandırmadan söyleyeyim, aradım, taradım, Ekrem İmamoğlu’nun ideallerinin ne olduğunu anlayamadım.

Yok yani. İmamoğlu’nun bir ideali yok.

“Değişim” diyor. “Değişim”den anladığı tek bir şey var: CHP’nin genel başkanlık koltuğundan Kemal Kılıçdaroğlu gidecek, kendisi o koltuğa oturacak.

Girin internette herhangi bir arama motoruna, saatlerce arayın, İmamoğlu’nun CHP siyasetlerinde, toplumsal yapıda ne türden değişimler öngördüğünü öğrenmeye çalışın, koskoca bir ‘hiç’le karşılaşıyorsunuz.

Yok öyle bir şey.

İmamoğlu’nun, bırakın etraflı bir siyasi ve toplumsal projesi olmasını, akılda kalabilecek tek bir siyasi söylemi yok.

Şu an biraz zihninizi zorlayın lütfen, İmamoğlu’yla özdeşleşen herhangi bir siyasi söylem hatırınıza geliyor mu?

Bir delikanlı, onun belediye başkanlığı seçim kampanyası sırasında “Her şey çok güzel olacak” dediydi, İmamoğlu da o lafı motto haline getirdi, o gün bugündür sadece “Her şey çok güzel olacak” diyor!

Mottosunun tipik bir apolitik laf olmasını geçtim, hiçbir şey çok güzel olmuyor. Her şey daha beter hale geliyor.

Şimdi, bir kere kafayı taktım ya İmamoğlu’nun ideallerine, hafızama da güvenmedim, geriye doğru bir tarama yaptım, verdiği demeçlere, mülakatlara baktım, konuşmalarını okudum, yahu Ekrem İmamoğlu aslında hiçbir şey söylemiyor.

Herkesin bildiği bir kısım kavramı yuvarlayıp duruyor. Herkese, her kesime gülücük ve öpücük yolluyor.

Siyasi omurgadan o kadar yoksun ki, bir gün Deniz Gezmişleri selamlıyor, ertesi gün Alparslan Türkeş’i rahmetle anıyor, öbür gün gidip Turgut Özal için bizzat yaptırdığı “anı mekan”ın açılışında dua ediyor ve nihayet şaşalı İstanbul’un fethi törenlerinde Osmanlı güzelliyor…

Ortaya karışık… Yanarlı dönerli…

İmamoğlu öyle bir “tipoloji” ki, ilkesiz siyasetin manifestosunu yazabilir.

Bence bizzat yazamaz da, yazacak birilerini tutup anlatır, onlar da lisanı münasiple kağıda döker.

Alttan bakıyorum, üstten tekrar bakıyorum, İmamoğlu’nun şimdi olduğu biçimde Türkiye siyasetinde etkin bir figür olarak öne çıkmış olmasını bu siyasi ilkesizliğinin ve son derece istisnai bazı koşulların mucize bileşimine bağlamaktan başka açıklama bulamıyorum.

O istisnai koşulları biraz açmak isterim.

Şimdi… Ekrem arkadaşımız zamanında Kıbrıs’ta paralı bir üniversiteye kayıt yaptırmış, sonra oradan bir şekilde ciddi puan gerektiren İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’ne dikey geçiş yapmış, bu esnada Anavatan Partisi’nde gençlik kolları başkanlığı görevini yürütmüş, sonra müteahhitlikle köfteciliği beraber götürmüş…

Sonra Beylikdüzü’ne belediye başkanı olmak için CHP’ye kayıt yaptırmış.

Önce aday gösterilmemiş, ilçe örgütüne biraz yatırım yaptıktan sonra adaylığı kapmış, seçimi de kazanmış…

Bunları çok kimse bilmiyor…

Biz onu İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterildikten sonra tanıdık.

Çoğumuz, iktidardaki musibetten kurtulabilmek adına nedir, kimdir bakmadan yerel seçimlerde ona oy verdik.

Bence doğru da yaptık.

Neyse…

Ekrem arkadaşımız AKP’den bıkmış olan İstanbul halkının oyunu alarak seçildi ya, kafasındaki vitesi de büyüttü.

Genel seçimlerden çok önce cumhurbaşkanlığına aday olarak ismi geçmeye başladı.

Şimdi pek adetim olmadığı biçimde, kanıtlayamayacağım ama hissettiğim birkaç söz edeceğim:

Bana kalırsa, Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olarak isminin geçmesini bizzat planladı.

Mesela benzer biçimde adı geçen Mansur Yavaş bu işi kendisi yapmadı.

İmamoğlu’nun parlatılması için ciddi bir halkla ilişkiler kampanyası yürütüldüğü kesindir.

Ve medya da dahil olmak üzere toplumdaki bir kısım ‘kanaat oluşturucu’ ismin Ekrem İmamoğlu tarafından ‘hoş tutulduğuna’ da eminim.

Hiç olmadık yerlerde İmamoğlu isminin ortaya atılmasına alıştık artık.

Ve İmamoğlu kendisine dost tutarken hiç seçici değil. İşlevine bakıyor.

Misal, Nagehan Alçı’yı, Akif Beki’yi, Ertuğrul Özkök’ü otobüsüne alıp Karadeniz’de turlarken aslında geleceğe yatırım yapıyordu.

Adı farklı kesimlerde ne kadar konuşulursa o kadar iyiydi zira…

Kendisi de siyasi bakımdan biraz Nagehan Alçı, biraz Akif Beki, biraz Ertuğrul Özkök’tür aslında.

“Yok artık! Bu kadarı da haksızlık!” diyenleriniz mutlaka olacaktır.

Bakın bütün konuşmalarına, en genel anlamda ‘sol’ bir partinin genel başkanlık koltuğuna talip olan İmamoğlu’nun tek bir sol söylemi, hareketi, siyaseti var mı?

Daha önce söyledim, bir daha vurgulayayım, aslında onun siyaseti yok.

Neyi var?

“Her şey çok güzel olacak!”

Hollywood’un hiçbir şey anlatmayan romantik komedileri vardır ya, onun gibi bir şey İmamoğlu.

Mesela CHP’den bir türlü atılamayan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ona göre çok daha ilkeli; ırkçı da olsa bir siyasi çizgisi var.

Biraz ağır oldu, biliyorum.

Ve bütün bu laflardan sonra diyeceksiniz ki, “İmamoğlu’yla alıp veremediğin nedir?”

Vallahi bir alıp veremediğim yok. Kendisini tanımam. Özel bir husumetim bulunmuyor yani.

Lakin Tayyip Erdoğan ile farkı Rize ile Trabzon arasındaki fark kadar olan bir ismin, cumhuriyetin kurucu partisine başkan olup orayı taşralı tüccar-müteahhit gibi yönetmesi bence ülke için pek hayırlı bir iş olmaz.

Burada adına kaygılandığım müessese CHP değil.

Meral Hanım’ın promosyonuyla otobüs üzerinde bir modern Brütüs’e dönüşebilen, gömlek kollarını sıvayıp “Gençliğimiz var” derken memleketteki tüm ihaleleri kontrolüne alma ihtirası gözünden fışkıran bir isim CHP üzerinden iktidar talep ediyor. Konumuz bu…

Peki, Ekrem İmamoğlu CHP’nin başına geçebilir mi?

Bence geçemez, geçerse de bildiğimiz manada CHP bitmiş demektir.

Neyse… Bu bahis daha çok su kaldırır.

Gelin biz noktayı önemli Osmanlı aydınlarından Ziya Paşa’nın dizeleriyle koyalım, uygun olur:

Hali ne zaman kaldı cihan ehl-i tama’dan
Sen zatını bu aleme elzem mi sanırsın?
En ummadığın keşfeder esrar-ı derûnun
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkis

İmamoğlu’nun idealleri…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin