Getting your Trinity Audio player ready... |
“Kapitalizm, bir taraftan üretim sürecine cansız emeği yani en gelişmiş makineleri koşup canlı emeğe cennet gibi bir toplum kurması için muazzam bir olanak yaratırken; öte taraftan tüm zenginliği bir avuç insanın elinde toplayarak, milyarları sefalete iterek, üretici güçlerin gelişmesine ters orantılı biçimde iş saatlerini alabildiğine uzatarak, 168 milyon çocuğu sömürerek, işsizliği artırarak ve savaşlar yaratarak yol almaktadır. Büyük toplumsal patlamalara gebe olan böylesi bir toplumu uzun süre yaşatmak mümkün değildir.”
*
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü kapsamında çocuk işçilerin durumunu özetleyen çok önemli bir rapor yayınlamıştır. Bu konudaAziz Muhammet Ulubaş’a ve İSİG’e buradan teşekkür ederim.
*
Türkiye ILO’nun 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi’ni 1998 yılında, 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi’ni ise 2001 yılında onayladı.
*
Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz Aile İşçisi biçiminde çalışan çocuklar, Çocuk İşçiliğinin en yoğun olduğu işkolu olup, Çocuk İşçiliği bakımından başlıca ve önemli bir sektördür.
*
Tarım işçisi olarak çalışan çocukların çoğunluğu ise 5–14 yaş arasındaki çocuklardan oluşmaktadır.
Türkiye’de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte altı milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu nüfusun önemli bir kısmını oluşturan göçmen ve mülteci çocukları; tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil olmaktadır.
*
Hizmet sektöründe çalışan çocuklar genel olarak Ayakkabı Boyacılığı, Seyyar Satıcılık, Araba Camı Silme, Atık Toplama gibi işlerde çalışırken, bu işler genel olarak kalabalık şehir merkezlerinde ve tehlikeli ortamlardadır.
*
Dengeli ve yeterli beslenemeyen, bir kısmı ise geceyi sokakta veya çöplüklerde geçiren çocukların çalışmaları haftanın 7 günü ve günlük 14 saate varan çalışma saatini bulabilmektedir.
*
Yasalar, uluslararası sözleşmeler, ulusal programlar çocuk işçilerin sağlığını koruyamamıştır. İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural haline gelmiştir. Örneğin 13 yaşındaki Kimya İşçisi Ahmet Yıldız Plastik Enjeksiyon Makinesine sıkışarak can vermiştir. Hastaneye trafik kazası geçirdi diye getirilip, işverenine açılan davada 30 bin 40 TL gibi sembolik bir ceza verilmiştir. Üstelik bu ceza 24 taksite bölünmüştür. Yine başka birörnek vermek gerekirse; 16 yaşındaki otel işçisi Muhammet İsa Soysal’ın ailesinin açtığı davada mahkeme; “65 yaşına kadar yaşar, asgari ücretle çalışırdı. Hayatı boyunca da 47 bin lira kazanırdı” diyerek tazminat kararını vermiştir. İşte bu ve verebileceğimiz onlarca karar da durumu özetlemektedir.
*
İSİG; AKP’nin iktidar olduğu günden bugüne kadar Türkiye’de 888 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini belirtmiştir. Fazla söze gerek yok.Dışa bağımlı taşeron sermaye gölgesini satamadığı ağacı ve gül gibi fidanlarımızı da acımadan kesmektedir. Bu gidişe örgütlü bir şekilde dur demek gerekir.
*
Yurdumun anaları çalışmak zorunda bıraktıkları çocuklarına mı, yoksa yemen ellerine savaşsın diye gönderdikleri çocuklarına mı ağlasınlar? Varın yanıtı siz verin!
•Bu ülkede ağıt ne zaman bitecek?
•Ne zaman oyun çağındaki yoksul halk çocukları çalışmak zorunda kalmayacaklar?
• Ne zaman bu çocuklar iş cinayetlerinden ölmeyecekler?
*
Sözlerimizi fazla uzatmadan gözyaşlarımız kurumadan lafımızı Yemen Türküsü ile bağlayalım.
Düriye Keskin ve Muzaffer Sarısözen ustalarımızın emekleriyle oluşan bu güzelim Muş türküsü ne güzel dile getirmiş ananın ağıdını.
“Havada Bulut Yok Bu Ne Dumandır
Mehlede Ölüm Yok Bu Ne Şivandır
Şu Yemen Elleri Ne De Yamandır
Ano Yemen’dir Gülü Çemendir
Giden Gelmiyor Acep Nedendir
Şu Dağın Ardında Redif Sesi Var
Varın Bakın Çantasında Nesi Var
Bir Çift Pabuç İle Bir De Fesi Var”
Sevgilerimle…
Dr. Mustafa Torun