|
Getting your Trinity Audio player ready... |
SEÇİM sonuçları ülkemizde de facto bir durum yarattı.
Artık her şey ortada.
İşin konuşulup ortak noktada bir konsensusa varılabilir yanı yok
Zaten sözün bittiği noktaya gelmiştik.
TBMM’ne Hizbullah terör örgütünün siyasi ayağı olan ve laiklik, Türklük, Atatürk devrimi, çağdaşlık karşıtı unsurların katılması ile söylenecek başka söze de gerek kalmadı,
Ne desek boş…
Bu nedenle artık gereken ortam ve gereken zamanda ideallerimi, inançlarımı, Atatürkçülük ideolojimi sözlü olarak savunmak dışında facebookta hiç paylaşım yapmamaya, yazmamaya karar vermiştim.
Bu kararlılığımdan dönmüş değilim.
Ancak son seçim sonuçlandıktan sonra kimi kişilerin sonuçlarla ilgili olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu “tu kaka” ilan etmesi belki bir kereye özgü olmak üzere yazma heyecanımı depreştirdi.
Bu konuda en sonra söyleyeceğim sözü önce söyleyeyim;
Sayın Kılıçdaroğlu seçimin mağlubu değil, mağdurudur ve bu mağduriyet laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk ulusuna da yansıyan bir mağdurluktur.
Eğer seçimler normal bir ortamda yapılıp umulan netice ile sonuçlansaydı Kılıçdaroğlu’nu “tu kaka” yapanlar yine aynı söylemlerde mi bulunurlardı, yoksa Kılıçdaroğlu’nun itibarı tavan mı yapardı acaba?
Kılıçdaroğlu belki bazı uygulamalarında, bazı tercih ve bazı kararlarında yanılmış olabilir.
Ancak aynı Kılıçdaroğlu 15 Haziran 2017’de Ankara’da Güvenpark’ta başlatıp, 9 Temmuz 2017’de İstanbul Maltepe’de sonlandırdığı ve 420 kilometrelik yolu 25 günde yaya yürüyerek aştığı Adalet Yürüyüşü organizasyonundan itibaren hukuk adına, demokrasi ve özgürlük adına, ulus çıkarları adına üstüne koya koya hep güzel şeyler yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu‘na “tu kaka” diyenlere bazı sorularım var;
Siz seçim atmosferine girildiği günlerde gereksinenin çok üstünde oy pusulası hazırlandığını yoksa hiç duymadınız mı?
Eğer duydu iseniz, bunun nedenini araştırdığınız veya “hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor” diye düşündüğünüz oldu mu?
Yine siz deprem bölgesinde oluşan seçim sonuçlarında bir olağandışılık olduğunu düşündüğünüz ve o bölgede kullanılan yöntemlerin aynen başka seçim bölgelerinde de uygulanmış olabileceği hiç aklınızdan geçmiş olabilir mi acaba?
Ve yine siz seçimlerden önce aralarında Türkçe bilmeyenler dahil sayıları yüzbinlerle ifade edilen Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık hakkı tanınıp seçmen olarak Türk ulusunun siyasi tercihlerini yönlendirilmesinde araç olarak kullanıldığını da mı algılayamadınız yoksa?
Yıllardır seçim üstüne seçim yaşıyoruz ve bütün herkesin tanık olduğu onca olaylara karşın YSK’nın kendine yakıştırdığı misyonun ne olduğunun da mı hala farkında değilsiniz?
Şunu da artık herkes anlasın;
15 ve 25 Mayıs günleri yaşananlar yeni bir iktidarı belirlemek için yapılmış bir seçim değil, “seçim” adı altında düzenlenen bir “kurtarma operasyonu”dur.
Bu operasyonun ulusa maliyetinin kimilerinin “günah keçisi” gibi gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu’nun sırtına yüklenmesi hem bir demokrasi ayıbı ve hem de Kılıçdaroğlu’na yapılan bir haksızlıktır.
Tarih unutmayacak ve bunları mutlaka arşivine kaydedecektir.
***
KAMUOYU gündeminde önemli yer işgal bir konu olarak ve CHP içinde seçim sonuçları vesile edilerek “değişim” adıyla bir koltuk paylaşma kavgası konuşuluyor.
Aslında CHP için neredeyse kimsenin adını anmadığı türden gerçek bir değişime ihtiyaç var.
Ülkeyi yönetmeye talip CHP için ve ülkenin selameti için CHP ivedi olarak merhum Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın verdiği ad ile “Atatürk’ün kemiklerini sızlatan parti” konumundan sıyrılıp “Atatürk’ün kurduğu CHP ” kimliğine geri dönmeli, “değişim” adına harcanan bütün enerji bu alanda kullanılmalı, yönetim kadroları bu plan üzerine oluşturulmalıdır
CHP ancak bu şekilde Türk demokrasi düzeninde olması gereken dominant yerine gelebilir ve temeli Atatürk ilkeleri üzerine kurulu laik Türkiye Cumhuriyeti de çağdaş uygarlık ve insanlık aleminde ancak böylece hakkı olan yere yükselebilir
