15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişini Unutmayalım…

Getting your Trinity Audio player ready...

“Faşizm, halkı, en kokuşmuş ve satılık unsurlara peşkeş çeker. Fakat onların önüne “Namuslu ve dürüst bir hükümet” isteği ile çıkar. Yığınların hükümetlerine karşı derin düş kırıklığını kullanarak yolsuzlukları riyakârca suçlar.”
Georgi Dimitrov

*
Y ve Z kuşaşı denen gençlerle seçim sonuçları ve ülkenin akıbeti hakkında konuştuğumuzda, bu süreçte bizim kuşağı yani 68 ve 78 kuşağını suçlayıp, Sizin kuşağın kabahati yok mu derler? Elbette süreci yargılayıp, suçluları tespit etmek bizlere düşmez. İleride tarihçiler bunları mutlaka yazacaklardır. Ama gençlerle anlaştığımız ortak nokta; bu rüzgârın iyi esmeyip, sonunda fırtınaya dönüşeceğidir. Gelelim konumuza…
*
15-16 Haziran 1970 yılında DİSK’in öncülüğünde tarihin en önemli örgütlü işçi direnişi yaşanmıştır. Bu yürüyüşe yalnız DİSK´e bağlı işçiler değil, TÜRK-İŞ´e bağlı emekçiler de katılmıştır. Sadece eylem İstanbul´da sınırlı kalmayıp; Kocaeli, Bursa, Ankara ve İzmir´e de sıçramış, sonunda o zaman ki sağcı hükümet “Sıkıyönetim” ilan etmek zorunda kalmıştır. Birçok DİSK´li yönetici gözaltına alınıp yargılanmıştır. Bu eylem sonunda 274 ve 275 sayılı yasadaki emekçiler aleyhine yapılan birçok değişikliklerin, O zamanki 2 milletvekiline sahip TİP´in, sonrasında da ayrı olarak Bülent Ecevit’in Genel Sekreter Olduğu CHP´nin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla, bu yasanın çoğu maddesi iptal edilmiştir. CHP´nin başlangıçta Sermaye Sınıfının ve Hükümetin kerhende olsa yanında olma tavrı ayrıca belirtilmesi gereken önemli bir noktadır. Daha sonra CHP’nin Anayasa Mahkemesine başvurusuyla bu olumsuzluk az da olsa giderilmiştir. Bunu da ayrıca vurgulamakta yarar görüyorum. Bu direniş bize hakkın ancak üretimden gelen güçle ve direnişle alınabileceğini açıkça göstermiştir.
*
Bilindiği gibi 1960´lı yıllarda dünyada Sol bir iklim ve rüzgâr vardı. Bu rüzgâr ve iklim dünyadaki hemen hemen tüm “Sosyal Demokrat” partileri de etkilemiştir. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi istemi elbette ülkemizde´de karşılık bulmuştu. Bu iklimden etkilenen CHP, daha sonra Sosyal Demokrat bir parti olma yoluna girmiştir. Şurasını çok açık bir şekilde belirtelim ki; Sol ne kadar gelişirse, Sosyal Demokrat Siyaset de o oranda gelişecektir. Bunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Tıpkı “Sayın Bülent Ecevit´in” Ortanın Solu Hareketinde olduğu gibi. Ana muhalefet Partimiz sol olmayıp, “Neoliberal” bir anlayışın temsilcisi, yani sağcı partilerle aynı düzleme gelip sermayeden yana olmaya devam etmek istiyorsa elbette bu durum kendi bileceği bir konudur. Soldan ve Emekten yana bakan bizler için yapacağımız fazla bir şey yoktur. Sadece ülkemiz ve halkımız için çok üzüleceğimiz kesin. Varsın CHP süreğen muhalefet partimiz olmaya devam etsin demek bile, ülkemiz ve gelecek nesiller için bizlere zor gelecektir. Tabi ki şu andaki yarım yamalak demokrasi rafa kaldırılmazsa. Cezasını da maalesef emekçi kesim ve yoksul halk ağır bir biçimde çekecektir. Bu böyle biline!…
*
Önerdiğimiz sol program; Eşitlik, kardeşlik, insan haklarını önceleyen, özgürlüğü esas alarak, tercihini yoksullar ile işçi sınıfı, köylü ve orta sınıflardan yana olan bir yapılanmayı içermelidir.
Türkiye´nin çok acil gereksinimi bizce budur. Bu durum geciktirilmemelidir.
*
Siyasette ittifaklar elbette olacaktır. Bu siyasetin doğasında vardır. Bunu hiçbir kimse inkâr edemez. Ana muhalefet´in doğal ittifakı da diğer sol partilerdir. Şimdiye kadar Avrupadaki diğer sol partilere özenip sağ partilerle Millet İttifakını kurmasından umarım ders alınmıştır. Bu konuda cesur ve açık davranılmalıdır.
*
Ana muhalefet köklerine dönmeli diyen anlayışı saygı ile karşılasak da bizce statik ve katı bir anlayıştır. Değişime açık değildir.
Bu anlayıştakilerin bir bölümü ortanın solunda olduğunu iddia eden partiler gibi sağa savrulmuşlardır. Pek beklemesek de umarız Sayın İnce´nin liderliğinde kurulan yeni partide böyle bir değişim olmayıp sola yönelir. Bunu burada vurgulamakta yarar var!..
*
Sözde Ana muhalefet içinde solda kalmamak isteyenlerin, partiye yeni bir düzen ve yön vermek istedikleri hepimizin bilgisi dâhilindedir.
Başarılı olabileceklerini sanmıyoruz. Sağa kayarak başarılı olabileceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Avrupa sosyal demokrat partilerinde bu anlayış uygulandı ve başarısız olundu. Çoğu sınıfta kaldı.
Siyaset hayatımızda bu görevi gören partiler zaten yeterince var. Önemli olan Evrensel ve Ulusal değerleri birleştirecek bir Sosyal demokrat parti konumudur. Buda baştan belirttiğimiz gibi gerçek solun güçlenmesinden etkilenecek ve gelişebilecektir. Ayrıca şu noktaların altını çizmek gerekir. Kurtuluş ve Kuruluş Zihniyeti yüzyıl öncesinin dünyasına dönen ve evrensel solu reddeden bir anlayıştır. Hâlbuki parti günümüz toplumuna uygun olarak kendisini yapılandırmalı, statik ulusalcılık kavramını aşıp, yurtseverlik ekseninde daha ileri çizgiye götürmelidir.
*
Ana muhalefet partimizin 1960´lı yıllarda utanıp çekinerek mahcubiyet içinde girdiği ortanın solu çizgisini, günümüze uyarlamalı ve evrensel sol değerleri mutlaka benimsemelidir. Sosyalist solu ve diğer sol partileri de doğal ittifak gören bir anlayışta olmalıdır. Bunlar olmayacaksa, kuru kuruya bir Kurtuluş ve Kuruluş felsefesinin oturacağı çizgi maalesef Ulusalcı olmaya çalışan fakat onu da başaramayan diğer partilerin çizgisi olacaktır.
*
Ekonominin dibe vurduğu en ağır koşullarda yaşadığımız bu günlerde; Çok üzülerek belirtmek isterim ki yoksul giderek yoksullaşmış, işsizlik giderek artmıştır. Orta sınıf yok olmuştur. Sosyalist sol ve diğer sol partiler maalesef toparlanamamış ve çekim gücü olamamıştır.
*
Seçim sonuçlarının tartışılır olduğu herkes taraftan bilinmesine rağmen Ana Muhalefet ve Diğer Sol Muhalefet Partileri bu durum karşısında etkisiz kalmışlardır. Hepimiz Ana Muhalefet Partisi´nin biran önce toparlanıp sol bir programla dizginleri ele almasını beklemekteyiz. Bu da olmazsa halk er geç buna bir çözüm bulacaktır. Bunu milyonlar istemektedir. Bunun için nesnel koşullar vardır. Ana muhalefet partimiz biran önce iktidar olmalıdır. Beklentimiz budur. Aydınlar tarafından cahil diye horlanan bu yoksul halka yazık!…
*

SELAM OLSUN 15-16 HAZİRAN EYLEMİNİ YAPAN EMEKÇİ KARDEŞLERİMİZE…

SELAM OLSUN İNSAN HAKLARI VE BARIŞ MÜCADELESİ VEREN DOSTLARIMIZA!…

SELAM OLSUN SEÇİMLERE RAĞMEN PES ETMEYEN ONURLU İNSANLARIMIZA!…

Sevgilerimle.

Dr. Mustafa Torun

Exit mobile version