Getting your Trinity Audio player ready... |
Bugün Türkiye’mizde CB İkinci Tur Seçimleri yapılıyor.
Bugün, sandıklar açılıncaya kadar seçimle ilgili yorum yok, siyaset, siyasi övgü ve yergi de yok.
Düşündüm, her halde yazmam gerekiyor.
Peki ne yazayım?
Yazmaz ve ya yazamaz isen, rahat edemeyeceğim.
Ve Amazon ormanlarının mimarlarını yazdım.
Amazon ormanlarında oturan yerlilerin
güçlü ağaçların tepesine barınak için evler yaptıkları ile ilgili pek çok yazı okumuş ve bu konuda fotoğraflar görmüş ve ansiklopedi sayfaları çevirmiştim.
Bugün, sosyal medyada karşıma çıkan, sanat eseri denebilecek ağaç tepesinde bir barınağın, evin yapıldığını izledim.
Mimarlar, ormanda üzerinde ev yapacakları ağacı seçip, ağacın etrafında yaktıkları ateşin, ısının etkisi ile yaş ağacı kurutuyorlar.
Bu ağaç kurutma işi günler de tutulabilir.
Ateşe karşı tutularak kurutulan yaş ağaç dalının ne derece sağlam ve güçlü olduğunu, çocukluğumuzda, köyümde kendimize oyun aygıtı yapmak için deneyimlerimizden hatırlıyorum.
Özellikle kızılcık dallarından yaptığımız ve adına yörede “çitka” dediğimiz, ince tarafındaki ucu, yaya benzer şekilde eğri olması için ateş karşısında, ısıtır, elimizle büker ve istediğimiz forma koyardık.
Sonra da, akranlarımızla sıraya durur, diz çöker, çitka’nın bükülmüş tarafını yere defalarca çarpıştırır bırakırdık. Çitka’sı iyi olanın ve de pazı gücü yüksek olanın fazla uzağa gider, yarışı da o kazandırdı.
Zaten çocukluğumuzda, oyuncaklarımızı biz kendimiz yapardık.
Dört teker kağnı arabasını, ağaçtan kestiğimiz tekerleri burgu ile deler, diğer bölümlerimi de keser ile yontarak minyatür bir kağnı arabası yapardım.
Köyümüzde kale dediğimiz, ama tarihi bilinmeyen, kazıları da yapılmayan bir küçük kalenin olduğu tepenin ardından köy mezarlığına doğru, arabanın üzerine biner, hızlı şekilde inerdik.
Bazen arabalarımızın üzerinden düşer, arabalarımızı mezarlığın karaçaltı duvarına toslamış olarak bulur, 30 dereceden fazla bir yokuşu araba koltuk altımızda çıkar, kanayan dizlerimizin ağrısına aldırmadan, tekrar arabaya biner ve denerdik.
İlkbahar’da uçurtma yapar, parlak kağıt bulamayınca eski gazete kağıtlarını ince çitalardan, kamış saplarından çatılmış uçurtmanın üzerine, annelerimize yaptırdığımız inceltilmiş un hamuru ile yapıştırırdık.
Köyümüzde çocuk oyunları, ilkbahar’da mısır ve günebakanlar edildiğinde, çitka, topaç çevirme, düz taş ve araba oyunları, harman sonrası, tahıllar ambarlara koyulduktan sonra başlardı.
Köyümüzde çocukların toplanma alanı Koca Ali’nin Damı denen, kale altındaki düzlüktü.
Kardeşim Celal’ın doğum haberini, bir cuma günü idi, Koca Ali’nin Damı’nın ortasında bulunan pek yüksek olmayan bir taşın üzerinde dikilirken almıştım.
Dikkatimi çeken Amazon ormanında seçilen yüksek bir ağaç üzerine mimarlarının kurdukları bu şaheser yazlık ağaç evin yapımında hiç bir metal madde kullanılmıyor.
Bu yazlık yayla evinde odunları, tahtaları bir birine bağlayan çiviler metal değil, çiviye benzer odundan.
Şahane bir yapı!
Bu ağaç üstü yayla evin inşaasında tuvaletin unutulmuş olduğunu gözlemledim.
Tıpkı, Fransızların Paris’te yaptıkları, gezip de gördüğüm, Versay sarayının yapımında, tuvaletlerin unutulmuş olduğu gibi.
Her şey güzel de, bu Amazon yayla evinin altından yüksek topuksuz ayakkabı ve de şemsiyesiz geçenin vay haline!
Remzi Uysal
Lübeck, 28.5.2023