Getting your Trinity Audio player ready... |
“Tüm cevapları bildiğini zanneden insana tüm sorular sorulmamıştır.“ Konfüçyüs
Yukarıda aldığım Konfüçyüsün sözünü iyice içselleştirmek gerekir. Niçin aydınlar ile halkımız arasında uyuşmazlık var? Niçin halkımız yeri gelince coşturulup, sonrasında küçümseniyor? Gelin bu konuyu deşip, kültürleri anlamaya çalışalım. Ne dersiniz?
*
Kültürler, toplumların uzun yıllar boyunca ortak düşünce ve duygularının birikimi olarak ortaya çıkar. Onları anlamak, hele saygı duymak kolay değildir. İnsanlar, psikolojik yansıtma mekanizmalarını sadece diğer insanlara yönlendirmez, toplumlar ve kültürler de bu yansıtmalardan sık sık nasibini alır. Bu sebepledir ki çoğu insan, içinde yaşadığı kültürü anlamaya çalışmak yerine onu körü körüne ve cahilce yermeye veya övmeye yeltenir. Aynı sebeple “diğerleri”ni düşman olarak görmek veya onlara özenmek de sık görülen davranışlardır.
*
Unutmamamız gerekir ki gruplaşmak, düşmanlık yapmak, komşuda pişene özenmek, kendini beğenmek, halinden hoşnut olmamak, karşıdakini küçümsemek, halkı cahil bulmak, niçin bunu seçiyorlar demek, kendisi gibi düşünmeyene kızmak, depremzedeler o kadar ihmal edilmelerine rağmen niçin diğerlerine oy verdiler? gibi çeşit çeşit eski alışkanlıklarımız ve bunun doğrultusunda sorularımız olmaktadır. Bu alışkanlıkların hepsinin bir zamanlar farklı işlevlere sahip olduğunu unutmayalım. Bazısının hâla işlevselliğini koruduğunu sa burada anımsatayım. Biz insanlığı yüz binlerce yıl önceki korkmuş, ertesi günü belirsiz bir ağaç kovuğunda titreyen o canlı olmaktan kurtaran, onu yaşamda tutan, yaşama bağlayan, insan yapan bu eski alışkanlıklarımız olduğunu üzerine basa basa belirmekte yarar var.
*
Alışkanlıklarımız yüzünden, hem kendi kültürümüze hem de başka kültürlere yaklaşımımız sıklıkla yukarıda belirtildiği gibi, yani kibarca söylersek”hatalı”dır. Yanılgı içerir. Hatalı yaklaşımlarımız, kültürleri anlamamızı engeller. Yanlış veya eksik bilgilere dayanan, hatta sıklıkla bir bilgiye değil, bize öğretilmiş duygulara dayanan yani akıla dayanmayan yergi veya övgülerdir. Kendimizin ki dâhil çeşitli kültürler hakkındaki günlük konuşmalarımızın çok önemli bir kısmının bu biçimde olduğunu vurgulayalım. Farkında olmasak da yaşamamızın önemli bir bölümünde kültürlerden bahsederiz. Kürsüdeki politikacı, yemek masasındaki aile reisi, sokakta veya bilgisayar başında oynayan çocuk… Evde, kahvede, akademide, meyhanede, camide, otobüste , dernekte velhasıl her yerde… “Bizi kıskanıyorlar” diyen de, “Bizden bir halt olmaz” diyen de, “bu insanlarla aynı ortamda olamam” diyen de, “dağdaki çobanla benim oyum aynı olamaz” diyen de, “Çinliler yarasa yiyor” diyen de, “Japonlar disiplinli” diyen de, “Adana´nın kebabı” diyen de, “Antep’in Hamamları” diyende, “Kaynımın düğünü” diyen de özünde kültür hakkında konuşuyordur. Bunu asla akıldan çıkarmayalım.
*
Sonunda şunu belirtelim ki demokrasi kültürü ha deyince olmuyor. Uzun erimli ve çaba gerektiren bir süreç. Bu seçim rastgele kişisel bir seçim olmayıp, ülkemizin Selefi diktatörlükten kurtulmak için çok önemli bir dönemeçtir. Bunu asla unutmayın! Sadece bir partiye yüklenmekle bu iş hemen hemen olmuyor. Haydi sandık başına!..
Madem Antep’ten bahsettik. Yazdıklarımla uyumlu olacak güzel bir hamam kültürü türküsü ile konumuzu bitirelim.
Antebin hamamları sallanır külhanları
Hoşgör mahallesinin dip dibedir damları
Çiğ köftenin adına baklavanın tadına
Ye derler muradına
Sevgiler…
Dr. Mustafa Torun