Getting your Trinity Audio player ready... |
BAZI aydın kimliği ile tanınan insanlarımız bana kızabilirler…
Toplumumuz bireysel özellik kriterleri ile bakıldığında, davranış biçimleri ve zihinsel alanda verdikleri görüntüleri ile üç ayrı sınıf modelinden oluşuyor.
Gaflet içinde yaşayanlar…
Dalalet (sapkınlık) içinde görünen somut gerçekler ve çağdaş değerlerle çelişen davranış psikolojisi, süslü laflar snobizmi ile günlerini yaşayan “aydın” diye tanınan kimileri…
İhanet’i türlü şekillerde ve yasaları gelenekleri etik değerleri çiğneyerek ve sadece kişisel çıkarları için alışkanlık haline getirmiş insanlık ve toplum düşmanı hainler…
Aslında gaflet içinde yaşayanlar için söylenecek fazla söze gerek yok…
Kendi tercihleri, eğilimleri araştırılmadan, sorulmadan bile bile eğitimden uzak tutulmuş, sorumluluklarının gereğini yerine getirmek yerine dalalet içinde yaşayan kimi aydınların ve ülkenin siyasi yönetiminin tepe noktasındaki egemenlerin günahlarının bedelini ödeyen eğitim olanağı bulamamış cahil kitleler…
Gaflet sözcüğü daha çok dini ve manevi sorumlulukların yerine getirilmemesi anlamında kullanılsa da özellikle din istismarcılığı ile beyinleri güdükleştirilip sorgulama eğilimleri yok olan cahil kitleler sürekli gaflet içinde yaşarlar.
***
BU yazıyı yazmaya 14 Mayıs seçimleri ile ilgili kimi dalalet içindeki aydınlarımızın insanı “Hırsızın hiç mi suçu yok” diye düşündürecek şeklindeki yorumlarından esinlenerek karar verdim,
Tamam; Millet İttifakı taktik, kadrolaşma hataları yapmıştır.
Ama ne var ki, bazı aydınlar olayın öteki cephesini es geçip ülkemiz ulusumuz için çok önemli bir dönüm noktası olabilecek böyle bir dönemde muhalefet cephesini suçlayıcı, karalayıcı ve çoluk çocukları için ulus için güzel günler hayal eden insanlarımızın hayallerini, umutlarını morallerini bozan söylemler hatta ironik söylemler yapıyorlar.
Hem de çocuklarımızın fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençler olarak yetiştirilmeleri ve gelecek nesillerin güven içinde yaşamaları için, aydınların, basın mensuplarının düşüncelerinden dolayı zindanlara atılmadığı yeni bir Türkiye inşası için;
Hiçbir siyasi rejim alternatifinin ondan daha kötü olamayacağı, bugün ülkeye ulusa devlete hükmeden kleptokrasi yönetiminden kurtulmanın mutlaka şart olduğu günümüzde…
Oysa aydın sorumluluğu diye bir şey var.
Bir tanıma göre “Aydın ahlaklı, vicdanlı, doğruyu, gerçekleri dile getiren toplumun sorunlarını ortaya koyan ve bunlara çözüm üretmek için çabalayan, önderlik eden ve halkı kurtaran insandır.
Aydın insan baskıcı ve çıkarcı yönetimlere karşı cesaretle direnen ve her konuda bireylerce örnek alınan insandır.
Aydın insan gelişmelere öncülük ederek evrensel gidişi yönlendirir.”
Buna en güzel örnek Fransa’da 1895 yılında düzenlenen bir komplo sonucu Yahudi asıllı olduğu gerekçesiyle casus diye haksız yere kürek mahkûmiyetine çarptırılan Yüzbaşı Alfred Dreyfus davasıdır.
Ünlü yazar Emile Zola yazdığı “İtham Ediyorum” adlı makaleyle komploya ve başta dönemin cumhurbaşkanı olmak üzere komploculara karşı mücadele başlattı. Onu da yargılayıp İngiltere’ye kaçmak zorunda bıraktılar.
Çok geçmeden gerçekler ortaya çıktı böylece Emile Zola dünya hukuk tarihinde yeni bir dönem başlattı
Bizde de FETÖ ve AKP iktidarının birlikte düzenlediği Ergenekon ve Balyoz Davası komplolarını, haksız yere tutuklanan, tutukluyken ölen ve haksız yere tutuklanmayı onuruna yediremeyip intihar eden yüksek rütbeli subayları, düzmece 15 Temmuz ayaklanmasını ve yok yere ölen gencecik askerleri, Fenerbahçe kulübüne yapılan şike davası komplolarını unutmayalım.
Keşke o günlerde bizim de bir Emile Zola gibi aydınımız çıksaydı…
AKP iktidarının karanlığına karşı mücadele eden aydın insanlarımızın haklarını yemek istemem ama onların da sayısı ne yazık ki “bir elin parmakları sayısından daha az” dedirtecek düzeyde…
14 Temmuz seçimleri ve o gün yaşananlar konuşulurken bir kişi çıkıp da “Anayasa’ya göre üçüncü kez cumhurbaşkanı olunamaz” dedi mi?
Sadece Türk demokrasi tarihin en kara lekesi değil belki de bütün dünyada bir eşine rastlanmayan Anayasa Referandumunda mühürsüz zarflardan çıkan 2,5 milyon geçersiz oyu YSK’nin geçerli sayması yargıya taşındı mı?
Anayasaya göre sahte üniversite diplomasıyla tek adam diktatörlüğüne çevrilen cumhurbaşkanlığı makamı işgali yenildi, yutuldu, unutulup gitti.
Evsiz barksız garibanlar boş bir arazide sığınacakları bir gecekondu yaptıklarında polis tarafından gözaltına alınıp, yapılan gecekondu yıkılırken, son dönemde Danıştay Atatürk Orman çiftliğindeki yasalara aykırı, kaçak Saray ve çiftlikteki öteki talanların yasallaştırılmasına izin vermedi ama kimin umurunda…
***
1994 yerel seçimlerinde İBB başkanlığı yarışmasında RTE oranı yüzde 25.19 olan 973.704 oy, İlhan Kesici çok az bir farkla yüzde 22,14 oranında 855.897 oy, Zülfi Livaneli yüzde 20,30 oranında 784.693.oy almışlar, oylar sayıldıktan sonra çöp konteynırlarından Kesici ve Livaneli’ye verilen oylar çıkmıştı. Çöplerden çıkan oy sayısı ne kadar bilinmiyor ama belki de seçimin gerçek galibi İlhan Kesici idi.
Bu bir başlangıç oldu ve son olarak 14 Mayıs günü Kemal Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu sandıkların sisteme dâhil edilmediği güne kadar yapılan her seçim trafolara giren kedilere, kaçırılan sandıklara, sahte seçmenlere, sahte oylara sahne oldu.
Bütün bunlar demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine saldırıdır. İnsan hakları ihlalidir.
Barolar, resmi makamlar, sivil toplum örgütlüleri, bilim adamları her seferinde sessiz kaldı. Hiç AİHM’ye başvurmayı dile getiren bir aydın adam ortaya çıktı mı bilmiyorum, duymadım.
Aziz Nesin’in , “Ah Biz Ödlek Aydınlar” adlı kitabında kimi aydınları kısa görüşlü, gönlüne göre gerekçe uyduran ve ödlek olarak nitelendiriyorsa haksız mı?
***
AYDIN sorumluğu nedir bazı ünlü kişilerden dinleyelim;
“Gerçekleri dile getirmek ve yalanları teşhir etmek, aydınların sorumluluğudur. Eğer aydının sorumluluğu gerçeklerin üzerinde durmak ve bunda ısrar etmekse, olguları tarihi perspektifleri içinde görmek onun görevidir”
Noam Chomsky; ABD’li, filozof, siyasî eleştirmen, tarihçi yazar.
“Aydınların görevi toplumun zekâsını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir”.
Grigory Petrov; Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eserin yazarı
“Aydın halkın tutkularını anlamazsa, onunla arasında duygusal bir bağ kuramazsa, halkla arasında bir mesafe olursa aydın olamaz”
Antonio Gramsci, İtalyan düşünür, siyasetçi ve sosyalist kuramcı
“Aydın, toplumu aklın ışığı ile aydınlatmak yolunda eleştiri görevini yüklenen kişidir. Eleştiri geleceği biçimlendirmede aydınlara hem görev hem de sorumluluk yükler.
Prof. Dr. Macit Gökberk
***
KONUYU eşsiz önderimiz Atatürk’ün şu sözleri ile kapatalım;
“Bizim milletin, bilhassa aydınlarımızın çok dikkatle, çok ehemmiyetle nazarı itibara alacağı bir sebep vardır. Ve bence bu sebep şimdiye kadar ilerleyemeyişimizin, en son sırada kalışımızın –unutmayalım- memleketimizin baştanbaşa bir harabe oluşunun asıl sebebidir.
Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat genellikle şu hatamız ardır ki, inceleme ve araştırmalarımıza zemin olarak çok kere kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi ananelerimizi, kendi hususiyetlerimizi ve ihtiyaçlarımızı almalıyız. Aydınlarımız belki bütün cihanı, bütün diğer milletleri tanır, ama kendimizi bilmeyiz.”