Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
Bugünlerde “eskiden” sözcüğünü sıkça duymaya başladım.
Sosyal medyada, sokak röportajlarında, dost sohbetlerinde, hep bu sözcük ile başlıyor cümleler.
“Eskiden” diye başlayan cümleler özlem içerir. Çekilen acılar, yaşanan sıkıntılar miş’li zamanın içinde eriyip gitmiştir. Geriye mutlu anların izdüşümü kalır.
Neden herkes aynı anda eski günleri anmaya başladı?
Bunu sorgularken, şöyle bir habere denk geldim: “Eskiden, mutlu bir azınlık, küçük bir azınlık kazanıyor, millet ise sadece izliyordu. İşte biz bu kısır döngüyü kırdık ” Demiş sayın reisi cumhur. Yani, “halk mutsuzdu” demek istemiş.
Yetmişli yıllardan iki binli yılların başına kadar “Mutsuzluk döngüsü” diye bir şey yoktu. Çok basit dertleri vardı insanların. Aş, iş ve başlarını örtecek bir çatı yetiyordu onlara. Sağcı, solcu, Kürt, Sünni, Alevi aynı mahallede oturur, aynı sofradan yemek yerdi. Düğüne birlikte gidilir, cenazeler birlikte kaldırılırdı. Kimse kimsenin inancına, ibadetine karışmazdı. Bu insanların tek derdi, vatanın bölünmez bütünlüğü idi.
O yılları dolu dolu yaşamış biri olarak, geriye dönüp baktığımda, son derece “mutlu” olduğumu görüyorum.
Her dönemde olduğu gibi, o dönemde de mahalle içlerinde yaşanan “kardeşlik düzeni”ni yıkmak isteyenler olmuştur. Çatışmalar, kavgalar yaşanmıştır ama bu “mutsuz” olduğumuzu göstermiyor. Bizler mücadele ediyor, haksızlığa karşı sesimizi çıkarıyorduk. Eylemlere katılıyor, mitingler düzenliyorduk. Gözaltına alınanlar için yürüyorduk. Yazarak, çizerek, oyunlar sahneleyerek ifade özgürlüğümüzü kullanıyorduk. Tabi ki kayıplar veriyorduk; gözümüzün önünde arkadaşlarımız öldürülüyordu. Yine de susmuyorduk. Çünkü “sosyal devlet düzeni” istiyorduk.
1 Mayıs’ı kutlamak yasaklanmamıştı daha. Alanlardayız. Haykırıyoruz hep bir ağızdan: “Anama sövmüş patron/sıkmışım dişlerimi!”
Neden sıkmışım dişlerimi biliyor musun? Sendikal hak arayışım var da ondan. Sonunda kazanacağımızı biliyorum.
Geçmişte yaşanan bu olaylara baktığımızda mutsuzluk nedeni gibi görünebilir. Değildi.
Tüm bu kargaşaya rağmen, günlük yaşamlarını sürdürürdü insanlar. Bilirlerdi ki herkes akşam bir araya gelecekti.
Yaz günleri bahçeye kurulur sofra. Yemek sonrası içilen çayla birlikte, şen kahkahalar atılırdı. Atılan kahkahalar komşu evin pencere camına çarpar, evden eve yayılırdı.
O dönemin insanları umutluydular, inançlıydılar. “Birlikten kuvvet doğar” deyiminin bilincindeydiler.
İki binli yıllarla birlikte umut ve inanç yerini kaygıya bıraktı. Zaman içinde kaygı depresyona dönüştü. İnsanlar antidepresan kullanmadan yaşayamaz hale geldiler.
Zengin-fakir ayırımı her zaman vardı ama ekonomik kriz “orta direk” sınıfını bitirdi. “İnsanca bir yaşam standardı” nın dibine vurdu halk. Bu da yetmezmiş gibi “din inancı”yla ötekileştirilmeye başlandı.
Ve en önemlisi, kimse sesini çıkaramıyor. Çünkü “hak” arayışı diye bir şey kalmadı. Toplu olarak “susturulduk”. Reisi cumhur her türlü hakareti yapabiliyor, bağırabiliyor ama biz eleştiremiyoruz. İfade özgürlüğümüz elimizden alınmış. Gözünü budaktan sakınmayanlar, kendini “Silivri” de buluyor.
Sözün özü; eskiye özlem duymamak elde değil. Aşka soyunur gibi yaşam kavgasına soyunurduk biz. İliklerimize kadar hissederdik yaşadığımızı. Her mevsimi bahar gibi yaşardık.
Biz, yüreğimizde solmayan baharları özlemiş olabiliriz; ondandır eski günleri anmamız.
Tadı damağımızda kalan eski günlerin anısını saklı tutarak, Murathan Mungan’ın dizeleriyle kucaklayalım yenibaharları…
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.”
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.