Getting your Trinity Audio player ready... |
Daha öncelerde de dernekler ve siyaset üzerine çeşitli yazılar yazmıştım.
Hatta bu konuda toplumsal bir algı da oluşturulmuştur:
Dernekler siyasete karışmasın.
Dernekler siyaset yeri değil.
Dernekler siyaset üstüdür.
Dernekler şunu yapmasın, denekler bunu yapmasın vs vs…
İyi güzel de dernekçilik sadece on tane tanıdık bir araya gelsin.
Otursun sabahtan akşama kadar açtığı lokalde okey oynasın.
Arada bir ortaya çıksın Kaz Gecesi, Saz Gecesi, Sıra Gecesi, Horon Gecesi vs yapsın, çalsın oynasın.
Yaz aylarında da insan bulursa bir piknik yapsın.
Seçim zamanları geldiğinde siyasiler gelsin dernek üyelerine nutuk atsın.
Bir gram yemek verecek ya da bir ulaşım aracı alacağım diye belediyecilerin önünde el pençe dursun.
Sonra hemşerisi de olsa, seçilmiş ya da seçmiş olduğu vekilinin önünde yalvar yakar iş yapmasını beklesin…
Ya arkadaş bu dernekler köle eğitim merkezleri midir nedir, söyleyin de bilelim?
Şimdi bakıyorum siyasi partilerin aday listeleri basına düşmeye başladı. Toplumda da bir hareketlenme gözlüyorum. Yine o bildik parti politikaları. Yine o bildik aşina yüzler. Yine genel merkezlere çöreklenmiş para babaları ya da iş bitirici kadroların tanıdık bildikleri vs…
Gerçekten bu aday listelerinde halk var mı? Yok.
Halkın tercihi var mı? Yok.
Kapalı kapılar ardında isimler seçeceğinize üyelerinize başvurdunuz mu? Yok.
Ben yaptım, oldu bitti. Hadi sen de git kuzu kuzu oyunu ver, çık. Senin görevin seçmen olmak ama seçerken fikrin olmayacak, benim dediğimi seçeceksin. Seçmen değil, emir eri gibi olmak durumunda kalıyorsun. İyi de ben istemediğim, beğenmediğim ya da inanmadığım adama neden oy vereyim? Yanıtı duyar gibiyim ki; ona da yanıt, senin öyle bir seçmenlik hakkın yok.
Şimdi gelelim derneklere. Farklı illerin derneklerini bilemiyorum. Ne istediler ne aldılar ne verdiler. Yakından bildiğim ve takip ettiğim Ardahan Dernekçiliğini irdeledim. Asgari kırk elli kişilik bir başvuru yapıldı çeşitli siyasi partilere dernek başkanı, federasyon başkanı ya da üye tabanından. Sonuç; sıfıra sıfır elde var sıfır.
Hani dernekler güçtü?
Hani bizler dernekler olarak kendimizi bu kadar değerli ve önemli hissediyorduk?
Koskoca İstanbul’da beş yüz bin Ardahanlı varken, üç seçim çevresinden de aday adaylarınız varken ve siz bir tane de olsa bir kişiyi aday yapamıyorsanız, derneklerin siyaset üzerinde etkisinden ve etkin bir dernekçilikten söz etme hakkınız olmamalı.
Ancak, burada başka bir hususu da görmekte yarar vardır. Onlarca Ardahanlı arkadaşımız siyasi partilerde aday adayı olacağına, öncelikle bir Ardahan sandığı kurulsaydı. Sonrasında Ardahanlılar kendi adamlarından her bölge için ya da gerçekçi davranalım İstanbul için bir aday adayı belirlemiş olsalardı. Bunu da ilgili siyasi partiye ön koşul olarak sunsalardı. Sanırım en azından bir temsilci sokabilirlerdi listelere. Ardahan için dedim ama aslında tüm iller için aynı durum söz konusu.
Bizimkilerde çok yüksek bir özgüven var. Herkes kişisel çabasıyla aday olursa sonuç da normal olarak böyle çıkar. Gerçi her aday adayının zaten illa da adaylık gibi bir derdinin de olmadığını gördük. Kimi kart vizit derdinde kimi tanınma derdinde kimi benim de otuz bin liram var deme derdinde kimi farklı konumlara referans oluşturma derdinde kimi… bilmem ne derdinde!
Gerçi ben Ardahan özelinde irdeledim ama görünen köyde de baktığımızda diğer iller ve diğer il dernekleri açısından da durum pek farklı gözükmüyor. Ayrıca bir de siyasetin dinozorları var. Bir yerleştiler mi bir daha asla koparamıyorsun. Ya arkadaşlar, biraz insaf ve merhamet sahibi olun. Sizler gibi hatta sizleri cebinden çıkaracak onlarca liyakat sahibi, gençler, kadınlar ve adamlar var. Biraz da onlara fırsat tanıyın.
Yok ama olur mu? Onlar siyasetin duayenleri. Onlar olmadan memleket batar, biter. Kendileri yetmezmiş gibi, çoluk çocukları, eşleri, amcaları, dayıları, gelinleri, damatları her biri bir köşeyi kapmış. Sanki bu siyasetçilerin, belediye başkanlarının, müdürlerin ya da meclis üyelerinin yakınlarından başka memlekette insan kalmamış. Adam bir partiden aday, karısı başka bir partiden aday. Adam belediye başkanı, karısı millet vekili adayı… Sanki bulunmaz Hint kumaşları.
İşe alımlarda bile derneklerin talep ve istekleri dikkate alınmıyor. Hatta kimi zaman derneklerin iç işlerine bile müdahale etme cüretini gösterirler. Ama oy verme zamanı yaklaştığında bir günlüğüne dernek ziyareti ile yelkenler fora…
Yazıktır, günahtır insanların umutlarıyla oynamayın. Hayalleri yıkmayın. Halka sorun kardeşim halka. Halktan korkmayın. Bilin ki bu halk zamanı geldiğinde sizden daha sağlıklı düşünecek ve daha sağlıklı kararlar verecektir.
Son sözüm derneklere: Şapkanızı önünüze koyup sağlık düşünme zamanı geldi de geçiyor da. Hemen birlikte hareket etmeyi öğrenip, önce kendi tabanlarınızla işi çözüp, sandığı önce kendi içinizde kurup, tabanın isteği doğrultusunda hareket etmekten başka yolunuz yoktur.
Her zaman öyle mi olacak acaba: Filler tepişir, altta çimenler ezilir.
Alttaki üste çıkar, üstteki alta iner. Sadece yer ve nöbet değişimi ya da mevki makam değişimi olur.
Gün ola harman ola. Bakalım yarınlar bizlere neler getirecek.
Yaşar GELER