Advert Advert
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Başörtüsü mü, beyin kelepçesi mi?

Başörtüsü mü, beyin kelepçesi mi?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

ÖNCEKİ gün yolda yürürken karşı yönden gelen üç kişi ile karşılaştım.
Birisi ergen yaşlarda görünen bir kadın, ikincisi genç kız görünümünde, üçüncüsü ise muhtemelen 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu…
Eşkâl tanımı yapamamamın nedeni her üçünün de sadece gözleri görülecek şekilde kara çarşaflara bürünmüş olması.
Özellikle o küçücük yavruya içim sızladığı için yazmayı düşündüğüm başka konu varken bu soruna odakladım kendimi.
*
DİNLER tarihi incelendiğinde görülür ki, semavi dinler de, pagan dinler de “iyi insan”, “edepli, erdemli insan”, “çevresine yararlı insan”, “kişiliğini ve bilgisini geliştirmeye açık insan”, “yaratılmış her şeye” ve yaratıldıklarından dolayı “yaratana” saygı duyan insan yetiştirmek için doğdu.
Semavi dinler, tek tanrılı dine inanan ilk ulus olan ön Türklerden Sümerlerin hayat felsefesinden izler taşıyan, dinin ilkelerini öğrenmek için yol yordam öğreten ve bir çeşit Tanrı sözü öğretisi kitabı olan kutsal kitaplarla birlikte doğdu.
Dinler doğarken dinin amacına, işlevine, içeriğine içtenlikli ve bilinçli olarak inanan dini önderler, yanısıra, kutsal kitaplardaki cennet cehennem tanımını fırsata çevirip din ticareti yapanlar ve onlara kanıp akıllarını kullanamayan yobaz kitleler de oluştu.
Onlar hep vardılar ve ne yazık ki olmaya ve dini özünden saptırmaya devam ediyorlar.
Dini “İslami skolastisizm” safsatalarından temizlediği için yobaz takımının din düşmanı diye niteledikleri ve Prof. İsmet Giritli’nin Yaşar Nabi’den naklettiği, Bosnalı yaşlı bir din adamının “Hiçbir din adamı İslamlığa Mustafa Kemal kadar hizmet etmemiştir” diye andığı Atatürk ne diyordu?
“Bizim dinimiz en tabii ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur…
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasde ve fiile dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere fırsat vermeyeceğiz.”
Toplumumuz bugün din tacirleri ile dini siyasete araç edenlerle ve onların eğitimli, eğitimsiz saf insanlarımız arasından yoldan çıkardığı irtica virüsü yobazlarla dolup taşıyor.
*
ÜLKEMİZDE siyasete bile malzeme olacak şekilde mahalle baskısı yöntemleriyle kadınlara başlarını örtme dayatması yapılıyor.
Elbette herkes akla ve etiğe aykırı olmamak koşuluyla istediği gibi giyinme özgürlüğüne sahiptir.
Ne var ki, baş örtmenin dinin emri olduğu yalanıyla kadının kişiliğine değil cinsiyetine dayalı kurgu olması insana, kadına yapılan saygısızlıktır, özgür iradesine gizli müdahaledir, akla mantığa kelepçe vurmaktır ve özünde yatan etken erkek-egemen baskıdır.
İnsanlarımız kafalarında sorgulamacılık zihniyeti geliştiremedikçe sanki bu aymazlık yüzyıllarca sürecek gibi…
*
PUTPERESTLİK döneminde Arap kadınları çöl sıcaklarına karşı göğüsleri açık gezerlerdi.
İslamiyet’in ilk yıllarında da bu durum aynen sürerken bazı kişilerin kadın tacizleri, göğüslerindeki altın, gümüş gibi kıymetli ziynetlere yönelik soygun saldırıları ve Peygamberin eşi, ilk halife Ebubekir’in kızı Hz. Ayşe’nin kolyesini kaybetmesi üzerine çirkin iftiralar yaşanırken inen Nur suresinde kadınlara küpe ve yüzük dışında görünen ziynetlerinizi örtün çağrısı yapıldı.
‘‘İslam’da güzel giyim-kuşamın güzel ahlaklı olmak ile birlikte düşünüldüğünü, arzu edilen şeyin kadınların dişiliklerini değil, kişiliğini öne çıkarmaları olduğunu” söyleyen Prof. Zekeriya Beyaz ve pek çok aydın din adamı İslam dininde başörtüsü emri olmadığının kanıtlarını göstererek defalarca açıkladılar.
Başı kapama dayatmasını yapanlar Kur’an’daki Nur süresinin 30. ve 31.nci ayetlerini kanıt olarak gösterirler,
O ayetlerinin orijinal halinin meali şöyle;
“kadınlar Yüzük ve küpe gibi görüneler dışında ziynetlerini kapatsın, gerdanlığı kapatsın, kimse görmesin, ziynetlerin üstünü yakalarına kadar örtsün”.
Kimi sözde din adamları ayette olmayan bir sözcük uydurarak “ziynetlerinizi örtün” ifadesini “ziynet yerlerinizi örtün” şeklinde değiştirip buradan da “küpe müstesna” ifadesini es geçerek “başlarınızı örtün” anlamı yarattılar.
Tıpkı Nebe Suresindeki meali “muhteşem bahçeler ve bağlar, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış kızlar ve uygun eşler, dolu dolu kadehler” ayetinin dinin felsefesine, öğretisine, mesajlarına taban tabana zıt, iman ve inanç zedeleyen Ömer Hayyam’a “Cennet-i alâ kerhane midir?” Şiirini yazdıran akla mantığa sığmayan absurditesi gibi…
Hz Muhammed’e gelen vahileri ezberleyip kuranı kitaplaştıran sahabeler arasında eğer kadın sahabeler de olsaydı o ayet öyle mi yazılırdı acaba?
Prof. Yaşar Nuri Öztürk gibi din bilginleri kadın cinsel organı anlamında “Ferç” sözcüğü kullanıldığı halde Kur’an’ın hiçbir ayetinde “baş” anlamında “ser” sözcüğü geçmediği gibi başörtüsü anlamında “Mikna”, “Nasif “ sözcükleri kullanılmadığını vurgularlar.
Aslında Nisa suresine göre “Kadın ve erkek gerek görev ve sorumlulukları gerekse hak ve ödevleri bakımından eşit yaratılmıştır. Bu eşitlik bir bütünü tamamlayan parçalar ölçeğindedir. Aile içerisinde, kadının görev ve sorumlulukları ayrı, erkeğin görev ve sorumlukları ayrıdır. Kuranda erkeğin kadından üstün olduğuna ilişkin bir dini içtihat yoktur, erkek ve kadın, sosyal hayatta ve hürriyette eşittir.”
İbadette, suç ve cezada, hürmet ve saygınlıkta, kadınla erkek arasında fark yoktur. Kadına cinsel bir obje olarak değil, erkek ile aynı hak ve sorumluluklara sahip birey olarak bakılır.
Tevbe süresi “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar der
*
GELELİM kadınların ikinci sınıf bir insanmış gibi kodlanmasının tarihsel gelişimine;
Başörtüsü ilk kez hiç bir dini gerekçeye dayanmaksızın Mezopotamya’da kullanıldı,
Kimi toplumlarda soylu kadınlar asalet simgesi olarak, kimi toplumlarda fahişeler belli olsunlar diye başlarını örtme kuralı vardı.
Musa Peygamberin ölümünden 2000 yıl sonra bazı Yahudi din adamları “Musa Peygambere inen ama bilinmeyen vahiler” diye Talmud adlı uyduruk bir kutsal kitap yarattılar ve Siyonizmin başucu kitabı gibi olan Talmud’a “Kadının başı çirkindir onun için örtmelidir” diye güya bir tanrı emri koymalarıyla örtünme konusu dinselleştirildi.
Başörtüsü emri Yahudilerden, Tarsuslu dindar bir Yahudi iken Saul olan adını değiştirip Hristiyan olan ve Hristiyanlığın yayılmasındaki hizmetlerinden dolayı aziz olarak anılan Sen Paul’un “Rahibeler ibadet ederken başlarını örtmeli” buyruğu ile Hristiyanlar arasında yayıldı.
Bazı tarihçi ve din bilginlerine göre Arabistan’da yine Müslümanlığı seçen Yahudi din adamlarının etkisiyle Müslümanlara da bulaştı.
Başörtüsü zorunluluğunun altındaki esas amaç, kadını bir alt sınıf gibi görüp değer vermeyen, kız çocuklarını doğar doğmaz diri diri gömen, kız çocuk doğuran kadınları cezalandıran ve günümüzde televizyonda “kadın nedir” diye panel düzenleyip, “Memeli hayvan” sonucu çıkaran Araplar arasında kolayca yayıldı.
Mali Nijerya ve Cezayir, arasındaki bölgede yaşayan ve anaerkil kadın-egemen Müslüman bir toplum olan Tuareg’lerde kadınların değil, erkeklerin örtünüp peçe takması, başörtü emrinin akli ve gerçek bir temeli olmadığının kanıtıdır.
Özetle ülkemiz dâhil bütün İslam ülkelerinde başörtüsünün dinin emri saplantısının temeli kadını bir alt sınıf telakki eden karanlık zihniyettedir.
*
KADIN tacizlerinin, cinayetlerinin, bolca yaşandığı şu günlerden, kadını aşağılayan Arap-Fars kültürünün henüz bulaşmadığı ve o günlerin Türk geleneğine göre kadınların en az erkekler kadar itibarlı olduğu Şamanizm dönemine uzanalım;
Ünlü seyyah İbn-i Batuta 1300’lü yılların ilk yarısında dolaştığı Türk ülkelerinde kadına verilen değeri ve kadının toplum içindeki yerini şöyle özetler;
“….Bu ülkede gördüğüm ve beni epeyce şaşırtan tutumlardan biri de buradaki erkeklerin kadınlarına gösterdikleri aşırı saygıdır. Bu memlekette kadınlar, erkeklerden daha üstün sayılırlar”
Kadına duyduğu saygıyı ve kadının yüceliğini, Altay dağlarının en yüksek tepesine, “Kadınbaşı” adı vererek gösteren Türk destanlarında kadın, etrafına nur saçan, güzelliği ile gözleri kamaştıran, ulaşılamaz bir varlık olarak tanıtılır.
Kadınlar iffeti, ahlâk anlayışı, analık duygusu, kocasına sadakati, bilge ve alp kişiliği, idarî, siyasî, sosyal alanlardaki üstün becerileri, dışında sosyal ve siyasî hayatta her zaman erkeğinin yanında, savaşta, kılıç kuşanır, ata biner, ok atar, ülke yönetiminde görev alırlardı.
Eşiyle birlikte ya da tek başına devlet yöneten ünlü Türk kadınları arasında Tarihte bilinen ilk Türk kadın hükümdar olan Tomris Hatun başta olmak üzere, Terken-Türkan Hatun, Raziye Sultan, Altuncan Hatun, Dilşad Hatun gibi ünlü isimler vardır.
*
KURTULUŞ savaşında cephe gerisi ve cephede sayısız kahramanlıklar gösteren zaferde, devletinin kurulmasında emeği olan Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Halime Çavuş, Hafız Selman İzbeli, Gördesli Makbule, Çete Emir Ayşe ve niceleri o aynı soydan gelen kahraman Türk kadınlardır.
Konuyu “Dünyada her şey kadının eseridir” diyen eşsiz önderimiz Atatürk’ün sözleriyle kapatalım.
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilâhi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim”

Başörtüsü mü, beyin kelepçesi mi?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin