1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Bayram Değil, Seyran Değil…

Bayram Değil, Seyran Değil…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

AYSEL YENİDOĞANAY

 

Evlerin yan yana sıralandığı, geniş avlulu, teneke saksılarda rengarenk çiçeklerin açtığı bir mahallede geçti çocukluğum.

Sokağın bir ucundan diğer ucuna kadar bütün komşular birbirini tanırdı. Sınıf farkı yoktu. Gelir düzeyi ailelere göre değişse de kimse kimseye üstünlük sağlamaya çalışmazdı.

Birine maddi yardım yapılacaksa, toplanan miktar bir zarfın içine konulur, ev sahibinin evine gelinir, çaylar içilir, sohbet edilir; giderken de ikiye katlanmış olan o zarf, el sıkışırken avucun içine bırakılırdı.

Çocukluğumun en güzel anılarından biri de bayram sabahlarıydı.

Özellikle Ramazan Bayramı hazırlığı günler öncesinden başlardı bizim evde. Çarşıya gidilecek, pembe ve mavi desenli mendiller alınacak. O mendillerin içine eşit miktarda para konulacak. Bir de çocuklar için özel, badem şekeri ve çikolata şeker bayramının olmazsa olmazlarındandı.

Bayram sabahı çocuklardan daha heyecanlı olurdu büyükler. El öpenleri çok olunca mutlulukları katlanırdı.

Biz büyüklerimizden böyle gördük. Yardım da bayram harçlığı da karşı tarafı incitmeyecek şekilde sunuldu hep. İnsan onuru her şeyin üstündeydi.

İyi insanlardık biz. Sevgi ve saygı tükenmemişti daha. Komşularımızla dosttuk, sırdaştık.

Hiçbir şey güllük gülistanlık değildi belki ama o günün koşullarına göre mutluyduk.

O günlerden bugüne nasıl gelindi?

Ülkeyi yöneten kişi, milyonların gözü önünde para dağıtıyor çocuklara. Elini uzatan bir büyüğü de azarlıyor: “Dur, ayıp ayıp!”

İzlerken utandım. Aklıma da gençliğimin bir şarkısı takıldı: “Bayram değil seyran değil/eniştem beni niye öptü:”

Sahi niye dağıtıldı o paralar?

Yardım amaçlı mı?

Seçim yatırımı mı?

Bir kilo et bile alınmıyor artık o parayla.

Bir devlet adamına yakışmayacak davranışlarda bulunmasına alışmış olmamız gerekirdi oysa. Daha önce de çay fırlatmıştı insanların kafasına, bir de depremzede çocuklara oyuncak atmıştı. Ya bir de havaya serpseydi paraları, insanların kapışmasını izleseydi.

İnsan onuru hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.

Yirmi bir yılda, hayatımızda güzel olan ne varsa alındı elimizden. Kültürel değerlerimiz yok edildi. Ötekileştirildik. Sevgimiz azaldıkça birbirimize saygımız da kalmadı. Dibe vuran ekonomiyle birlikte yoksullaşan halka “dilencilik” reva görüldü. İnsanca yaşamanın karşılığı bu olmamalı.

Ve o paraya oyunu satacak insanlar olduğunu düşünmek istemiyorum.

Bir kısır döngünün içine girdik ki çıkamıyoruz. Bu döngüden kurtulmanın tek bir yolu var: Gelecek olan baharlara inanmak…

Yoruldum, gerçekten yoruldum. Çocukluğumun bayramlarını, torunlarım da görsün istiyorum.

 

 

 

Bayram Değil, Seyran Değil…

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.