Enkaz altında kalan antrenör Halil İbrahim Ölmez’in annesi canlı yayında isyan etti: ‘Cumhurbaşkanı çıkmış bana hakaret ediyor!’

z1
Getting your Trinity Audio player ready...

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat günü meydana gelen ve 11 ilde yıkıma neden olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde; çok sayıda sporcu, teknik direktör, hakem ve farklı branşların çeşitli kademelerinden görevli hayatlarını kaybetti.

Bu isimlerden biri de, Hatay’da enkazdan yaralı olarak kurtarılan ve yoğun bakıma alınan İskenderunspor antrenörü Halil İbrahim Ölmez oldu.

Ölmez, hayatını kaybetti.

ANNESİ CANLI YAYINDA İSYAN ETTİ

İbrahim Halil Ölmez’in acılı annesi, Halk TV’de Serhan Asker’in konuğu oldu. Yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlatan anne, oğlunun ihmal yüzünden öldüğünü söyledi.

ÖLÜMÜ ‘NORMAL ÖLÜM’ OLARAK KAYITLARA GEÇTİ

Hastanelerde doktor aradıklarını, bulamadıklarını söyleyen acılı anne, oğlunun 7 Şubat’ta hayatını kaybetmesine rağmen ölüm raporunda tarihin 6 Şubat olarak göründüğünü, ölüm nedeninin ise tutanakta ‘normal ölüm’ olarak kayıtlara geçtiğini anlattı.

Halil İbrahim Ölmez’in acılı annesi şunları söyledi:

“Ben, İbrahim Halil Ölmez’in annesi ve sözün bittiği yerdeyim. İskenderun’da ev yıkılıyor. Kulüp yakın olduğu için uğraşıyorlar. Çıkarıp kendi çabaları ile oğlumu hastaneye götürdüler. Biz de Gaziantep’teydik. Geldik İskenderun’a. Baktım çocuğum sedyenin üzerinde. Sağ kurtarılmış, bilinci yerindeydi. Benimle konuştu. Sonra acısı dinmiyor. Doktor rica ettik, doktor yok. ‘Önce bir şeyi yok’ dediler, sonra film çektiler. Kalça kemiği kırık, ‘biz bir şey yapamayız’ dediler.”

“ÇOCUĞUMUN ALTINDAN SEDYEYİ ALDILAR”

“‘Kendi çabanızla götürün’ dediler, Arabam yoksa nasıl götüreyim ya. Ve çocuğumun altından sedyeyi aldılar, sedyeyi. O çocuğun kımıldamaması gerekiyor. Akşam üstü ‘götürün’ dediler. Bir arabaya koyup götürdüler, ben gidemedim. Yolda fenalaşıyor, Ceyhan’a dönüyorlar.

Orada kalp masajı yapıyorlar. Kendine geliyor ama gittim komada yatıyor. Bu çocuğa bir kan tahlilini çok gördüler. Ona bir sıvı vermeleri gerekiyormuş. Sabah Adana’ya gönderdiler. Adana’da vefat etmiş haberimiz yok. Biz dört kişi çocuğu hastane içinde arıyoruz. Kayıt yok, bir şey yok.

Vefat etmiş, ‘alamazsınız’ diyorlar. Niye? ‘Savcı gelecek, bakacak.’ Çocuk Şubat’ın 6’sında değil 7’sinde vefat etti. Dertleri ne bizle? Hastane içi bomboş. O kulüp olmasa çocuk enkazın altında kalır giderdi.”

“CUMHURBAŞKANI DA ÇIKMIŞ BANA HAKARET EDİYOR”

“Doluyum ya… Benim çocuğumun hayalleri vardı. Bu sene evlenecekti. Cumhurbaşkanı da çıkmış bana hakaret ediyor. Hakaret etme hakkına sahip değildir. Ülkemde edepli, insancıl, bilgili bir Cumhurbaşkanı istiyorum. O benim cumhurbaşkanım olamaz. Kabul etmiyorum ben.

4 üniversiteli çocuk yetiştirdim ben. Yarı aç, yarı tok yetiştirdim ben. Bağıra bağıra can verdiler. Hepsine şahit oldum ben. Evlat acısı başka bir şey. Gidip mezarında ağlıyordum.”

“ÇADIR İSTEDİK, VERMEDİLER”

“Çocuğumu gömdüm geldim. Çadır istedik, eve çıkamıyoruz. ‘Veremiyoruz’ dediler. Neden? Depremzedelere vereceklermiş. Ben kimim? Hem oğlumu kaybetmişim. Bize çadır vermediler, bir hafta arabalarda kaldık.

Bu ülke bunu hak etmiyor. İnsanlara ‘gidin, ölün’ dediler. Adıyaman’da iki dünürüm enkaz altında kaldı, bırakmadılar çıkarsınlar. Adamlar kendi tırnakları ile çıkardılar. Hepsi göz göre göre toprak olup gitti. Onun üstüne hala reklam yapıyorlar, rant yapıyorlar.”

“O BİNAYA NASIL İZİN VERDİLER? HEPSİ SORUMLU”

“Polonya’daki nişanlısı da gelecek. Pasaportu hala çantamda. ‘Anne seni götüreceğim’ derdi. Yaramızla bizi başbaşa bıraktılar. Herkes cezasını çekecek. O binaya nasıl izin verdiler, hepsi sorumlu. Doktor ‘kendin götür’ diyor, nasıl götüreyim ya. Savcı efendi sen neden demiyorsun, ‘Bu çocuk bundan dolayı vefat etmiş’ diye.”

“TUTANAKTA NORMAL ÖLÜM YAZIYOR”

“Tutanakta normal ölüm, Şubat’ın 6’sı yazıyor. Benim çocuğum Şubat’ın 7’sinde vefat etti. Cezalarını çekecekler. Onlar acımızı hissetmiyorlar, onlar beni yönetmesin o zaman. Acıma ortak olmayan beni yönetmesin, istemiyorum. İbrahim’in hakkını sonuna kadar arayacağım. O binaya nasıl oturttular ya…O hastanede doktor, savcı… Çocuğumun hakkını gaspettiler, cezalarını çeksinler.”

“BU KADAR İNSAN YALAN MI SÖYLÜYOR”

“Deli olmamak için kendimi zorluyorum. Bu kadar sorumsuzluk zoruma gidiyor. Doktor yok, hemşire yok. Gözlerimle gördüm. Eğitim yok, konuşma özgürlüğü yok, adalet yok. Bu kadar insan yalan mı söylüyor ya. Ben hırsız değilim, ülkemi de satmadım. Ülkemi de çok seviyorum. Yanımda dursun, acımı paylaşsın. Bana neden ‘nankör’ diyor. Hakaret etmek acizlerin işidir. ”

 

Exit mobile version