Getting your Trinity Audio player ready... |
Hatay’da günlerce enkaz altında kalan kızı Eylem Şafak Aydın’ı kurtarmak için yardım çağrısında bulunan sanatçı Orhan Aydın, AFAD vinç göndermediği için vinç kiralayıp 36 saat sonra kızının cansız bedenine ulaştıklarını anlattı.
Cumhuriyet’e konuşan Aydın, çaresizliğini, acısını, öfkesini işte böyle dile getirdi:
- Çaresizliği yaşadım. Devlet orada yoktu. ‘Vinç vinç’ diye bağırmama rağmen yolda bekleyen vinçler gelmedi. Bu durumu fırsata çeviren kansızlardan pazarlık yaparak vinç kiraladık. Kızımın cesedine ulaştıktan sonra asıl devlet o zaman sorun oldu bana. O saatte başladı devleti arayışım. Defin kâğıdı almak için saatlerce kızımın cenazesini aracımla 4.5 saat taşıdım. Hesaplaşmaya hazırlanıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil hükümetin tamamına. İmar barışı çıkartanlara, fay hattı üzerine ev yapılmasına izin verenlere, 75 kez deprem araştırılsın önergesini reddedenler bu cinayetin sorumlularıdır. Dünya insanlığının duyacağı şekilde beş ayrı dilde davayı seslendireceğim. Hesaplaşmam sadece kendi kızım için değil, depremde hayatını kaybeden bütün insanlık olacak.
‘ÖLÜM KOKUSU HÂKİMDİ’
- Deprem haberini aldıktan sonra havaalanının zarar gördüğü, yollar ise kar ve yoğunluk nedeniyle ulaşıma kapalı olduğu için bir gün sonra Hatay’a ulaşabildim. Kızım, üç gün önce kaybettiği anneannesini toprağa vermek için Hatay’a gitti. Bir gün sonra da dönecekti. Damadım beni arayıp Kahramanmaraş’ta bir deprem olduğunu söyledi. Ben Hatay’ın çok etkileneceğini düşünemedim. Kente vardığım zaman depremin ne kadar büyük olduğunu gördüm. Kahverengi bir toz dumanı vardı gökyüzünde. Kurutulan Amik Gölü üzerine yapılan havalimanının çatladığını gördüm. Yol boyunca iş makineleri, vinçler ve yardım konvoylarının bekletildiğine şahit oldum. Şehirde ölüm kokusu hâkimdi.
- Enkazın başına geldiğim zaman iyice çaresizleştim. Beş katlı bir bina ve siz sevdiğiniz insanların ikinci katta olduğunu biliyor ve çaresizce bekliyorsunuz. Bazı gönüllüler enkaz başında yardım etmeye çalışıyor. Gönüllü insanların dışında AFAD, Kızılay, asker veya başka hiçbir arama kurtarma ekibi yok. Herkesin duyduğu o yardım çığlıklarını ben de duydum. Çaresiz insanların tamamı enkaz başında bekliyordu. Telefon çekmediği için dakikalarca yürüdüm ve internetin çektiği yerden sosyal medyadan yardım istedim. Ben sadece kızım için değil bütün insanlık için yardım istedim, yetkilileri göreve çağırdım. “Vinç vinç” diye bağırmama rağmen gelen araç yoktu. Yol boyunca iş makinelerini gördüm ama hiç birini AFAD yönlendirmediği için hareket etmiyordu. 30-40’a yakın bekleyen vinç, dozer ve iş makinelerini görüp yanlarına gittim. Bu durumu fırsata çeviren vinç sahipleri ve operatörlerle pazarlık yapmak zorunda kaldım. Saati 10 bin TL’ye kiraladığım vinçle, diğer vinçler gelene kadar belki kızımı kurtarırım diye düşündüm. Canım içerideydi ve ben çaresizdim. Üç saat çalıştı kiraladığım vinç. Sonra sesimizi duyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Maltepe Belediyesi’nden iki ekip, 11 saat sonra geldi. Ardından madenciler geldi. Ekipler gece gündüz vinç, dozer ve arama kurtarma ekipleriyle enkazdan kurtarmak için çalıştılar. Saat 07.20’de kızımın cansız bedenine ulaştım.
‘CENAZEYİ ARAÇTA TAŞIDIM’
- Kızımın cenazesine ulaştıktan sonra bu kez de defin kâğıdı almak için saatlerce dolaştım. Devlet benim için asıl o saatten sonra sorun olmaya başladı. O ana kadar AFAD’ın, Kızılay’ın tek yetkilisini görmedim. Cenazeyi aldık ama araç yok. Muğla Akyaka’ya defnetmek istedim. “Defin kâğıdı almadan götüremezsiniz” dediler. Kızımı, aracın arkasına koyarak devleti aramaya başladım. Kime sorsam bilmiyor. Sora sona Reyhanlı girişinde AFAD olduğunu söylediler. 4.5 saat sonra bulduk. Bir masa ve etrafında oturanlar cenazeleri teşhis ettiriyor. Arka tarafta İkinci Dünya Savaşı’ndan görüntüler andıran, bekleyen cenazeler… Cenazenin yüzüne baktırıp tanıklık istiyorlar. Evrak veriyor, “Al götür cenazeyi” diyerek bir kâğıt veriyorlar. Örgütlü bir sanatçı olduğum için dostlarımın sayesinde cenaze aracı buldum ve kızımı Akyaka’ya götürdük.
- Kaç gün oldu yine insanlar orada mağdur. Çözülen ne var? Yağmur yağmış insanların çadırı su altında. Halen su yok, hijyen yok. Nerede toplanan paralar? Sadece betondan tabutlar dikmeyi düşünüyorlar. Tarlaları inşaata dönüştürecekler. Konutları 20 yıllığına depremzedelere satacağını söylüyor. Bu vicdansızlık. Canı, malı toprak altında kalan insanlara ev mi satılır? Bu nasıl sosyal devlet?
‘O ACIYI FİLME DÖKEBİLİRİM’
- Benim ve o insanların yaşadıkları acıyı bir yazıya ve filme dökebilirim. Bunun için hazırlıklarım var. Vicdanlı olan ve iyilikten olan insanların örgütlenmesi üzerine olacak benim çağrım. Aksi halde önümüzdeki süreçte karanlığın ortasında yapayalnız kalacağız hep birlikte. Film çalışması yapılabilir. Yaralar ancak dayanışmayla sarılır. Yalnız olmadığımı düşünüyorum. Benim yüreğimde cam kırıkları var. Nereye gidersem acı benimle birlikte geliyor. Şuan sağ olan ama kalacak yerleri olmayan kadınları ve çocukları düşünüyorum. O çocuklar ülkenin geleceği ve büyük travma altındalar. Çocuklarını kaybetmiş anne babalar var. Bölgenin bütün insanlarının yaralı olduğunu düşünüyorum. Bunun için bir iyilik seferberliği yapılması gerektiğini inanıyorum. Benim gibi birçok insan var. Sesini çıkarmayanlar ve susanlar var. Bence susanlar kaybeder. Önümüzdeki süreçte o susanlar karanlığın ortasında yapayalnız kalacaklar.
‘BU CİNAYETİN SORUMLUSU ONLAR’
- Parayla vinç kiraladığım konusunda AFAD açıklama yapmış. Beni dava etsinler. Hesaplaşalım. Kızılay’ın çadır, yiyecek, içecek sattığı, hatta kan sattığı Cumhuriyetten daha yaşlı bir kurumun yanındaki AFAD’ın açıklaması beni asla ilgilendirmiyor. Ben yaşadıklarımı aktarıyorum. Şimdi bile insanlar kendi enkazlarını kaldırmak için iş makinesi kiralıyor. Bunu çığlık çığlığa anlatıyorlar. Bütün deprem bölgesinde benim yaşadıklarım var. Zaten büyük bir dava hazırlığındayım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil hükümetin tamamına, yedi kez imar barışı çıkartanlara, bilim insanlarını dinlemeyerek fay hattı üzerine ev yapılmasına izin verenlere, 75 kez “deprem araştırılsın” önergesini reddedenlere. Bu cinayetin sorumluları onlar. Hepsiyle ilgili dünya insanlığının duyacağı şekilde beş ayrı dilde davayı seslendireceğim. Asla geri adım atmayacağım. Hesaplaşmam sadece kendi kızım için değil, depremde yaşamını yitiren bütün insanlık için olacak.
‘TEK YÜZÜK KALDI’
Kızından geriye çantası ve bir yüzüğü kaldığını anlatan Orhan Aydın, “Bunu kızım müzeden satın almıştı. Cenazesine ulaştıklarında Maltepe Belediyesi kurtarma ekibinin başındaki Kemal kardeşim çıkarıp bana verdi. Artık bu yüzük bende, serçe parmağımda” dedi.