Getting your Trinity Audio player ready... |
Demokrasinin temel ilkelerinden sayılan ve ülkemizde son yıllarda tamamen ortadan kaldırılmış olan “Güçler Ayrılığı” ilkesini siyaset sahnesine sokan düşünür olarak bilinEn Montesquieu “Büyük düşünce, söylediğinden fazlasını görmemizi sağlayandır” der…
Kültür tarihimizde yer alan kimi adların belki de bir ömür savaştırdıkları kimi düşünceler bize söylediklerinden daha fazla şeyi gösterebilme gücüne sahiptir…
Bu ad ve söylemlerden birinin sahibi de Dursun Akçam’dır.
12 Mart Pazar günü, Ankara’da, Mülkiyeliler Birliği Salonu’nda Dursun Akçam’dan bugüne kültür dünyamız üzerine konuşacağız.
Dursun Akçam’ı anlatmak hem çok zordur, hem kolay… Bilinen yaşam öyküsü, yapıtları, kazandığı ödüller, Hamburg kıyılarına kadar adının verilmiş olması…
Cılavuz Köy Enstitüsü’ne girebilmek için bir ilkokul diplomasına, “Kafdağı’nın Ardı” adlı yapıtındaki adıyla, bir “Şahadetname”ye ihtiyacı ile başlar onun savaşının öyküsü… Üç kez çarıklı ayaklarıyla on dört kilometrelik yolu yayan yürür Ölçek’ten Ardahan’a kadar. Üstü başı da perişan, yırtık, yamalıklıdır… 23 Şubat İlkokulu’nun bahçesinden “dilenci” sanısı ile kovalanır. Dördüncü kezde ulaşmayı başarır kendisini dinleyecek bir öğretmene ve köyünde millet mektebinde öğrendiği okuryazarlığı üstüne okuduğu cenklemeler, halk hikâyeleri ile sınavda başarılı bulunarak dördüncü sınıftan kayıt yapılır. Ardahan 23 Şubat İlkokulu diplomasını Cılavuz kabul etmez, “köy okulu” olmadığı için. Dönemin maarif vekili Hasan Ali Yücel’e mektup yazar. Mektubunu Köy Enstitüleri kurucusu, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç (Tonguç Baba) yanıtlar.
Tonguç Baba’nın Ölçekli Dursun’a yazdığı, mücadelesini kutladığı, gözlerinden öptüğü o mektubun bir kısmı bugün Ardahan’da Dursun Akçam Kültürevi duvarında ipek bir halıya işlenmiş olarak asılıdır (Bu halıya o mektubu işleyen de Gönan Köy Enstitülü Ahmet Aksoy’dur)…
Cılavuz Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Kağızman köylerinde öğretmenlik, sonra Ölçek Köyü İlkokulu Başöğretmenliği, sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı bölümü… Sonra Ardahan Ortaokulu’nda kısa bir dönem öğretmenlik. Arkasından 27 Mayıs 1960’a denk gelecek yedeksubaylığı…
Keskin Ortaokulu Müdürlüğü, Kırıkkale Lisesi Müdür Yardımcılığı… Yazarlığa atılan ilk adımlar ve öğretmen sendikası mücadelesi yan yana… Kırıkkaleli öğretmenlerle birlikte Anıtkabir’e yapılan ülke tarihine geçecek ilk öğretmen yürüyüşünün önderi olacaktır Dursun Akçam… Milliyet Gazetesi Ali Naci Karacan Ödülü’nü Analar ve Çocuklar adli röportajla kazanma. Ardından Maral adlı öykü kitabı ve diğerleri…
Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’ndan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) yöneticiliğine… 12 Mart 1971 darbesinden sonra tutuklanma… Bir yıla yakın cezaevi…
Sonrasında arka arkaya çıkan kitaplar. Altın Portakal Öykü Ödülü Haley ile… Türk Dil Kurumu Roman ödülü, Kanlıderenin Kurtları’na…
Demokrat Gazetesi sahipliği ve yöneticiliği… Faşist çetelerin vurulacak aydınlar listesinde yer alan adı… Gelecek askeri darbe söylentileri de eklenince üstüne… On bir yıl sürecek Almanya sığınmacılığı başlayacak… Hamburg Belediye Kütüphanesi’ndeki çalışmalarının ürünü Hamburg kıyılarında bir yere adının verilmesi olacak…
1991yılı Türkiye dönüşünde dönemin Adalet Bakanı tarafından garanti verilmiş olmasına karşın tam 16 adet hakkında çıkarılmış “tahdit” ile gözaltına alınacak ve o tahditler kaldırılana kadar, Ankara Emniyet Sarayı Dal Blok’ta bir tahta sıranın üstünde yatacak… Her biri diğerinden değerli sayılabilecek onun üzerinde önemli yapıt, öğretmen ve halk mücadelesine adanmış bir ömür…
Daha neler söylenebilir ki onun için… Bir kez daha deneyeceğiz.
09 Mart 2023, Alper Akçam