|
Getting your Trinity Audio player ready... |
Süleyman Çelik (scelik44@gmail.com)
Depremde yıkılan binaların ve yitirilen canların suçlusu, yalnız yükleniciler (müteahhitler) mi?
Sayın Cumhurbaşkanı, “İstanbul’a ihanet ettik” demişti. Son deprem gösterdi ki yalnız İstanbul’a değil, tüm kentlerimize ihanet edilmiş!..
Başlıktaki Osmanlıca dize, “kendisi yardıma muhtaç olan birinin, başkasına yardım edemiyeceği”, anlamına gelmektedir.
Birinci fotoğraf, toz yığını haline gelmiş Adıyaman Belediyesinin binasını göstermektedir. Görünüm, bırakın kolon ve kirişlerin sağlamlığını, inşaatta çimento kullanılmadığının kanıtıdır.
Şimdi burada suçlu, yalnız bu binayı yapan yüklenici mi?
Yoksa gerçek suçlu, kendi binasının bile sağlam yapılmasını sağlayamayan belediye başkanı ve diğer sorumlular mı?
Kendi binasını bile depreme dayanıklı yaptıramayan belediye, başka binaların depreme dayanıklı olmasını sağlayabilir mi?
Maksat halkın gazını almak değilse, yüklenicilerden önce belediye başkanları, hatta imar planlarına karıştı ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ile diğer sorumluların tutuklanması gerekmez mi?
Bakanlar, yıkıntılar kaldırılmadan önce kolonlardan örnekler alınarak depreme dayanıklılık testleri yapılacağını bildiriyorlar.
Bu örneklerin ve dayanıklılık testlerinin oturma izni verilmeden önce alınıp yapılması gerekmez miydi?
Eğer mevzuat böyle değilse, mevzuatı yapanlar ya da değiştirmeyenler suçlu değil mi?
İkinci fotoğraf İstanbul’dan bir manzarayı göstermektedir. Bir arkadaşım yeni çekip face’ine koymuş.
Bu fotoğraftaki binaların depreme dayanıklı olup olmadığını anlamak için test yapmaya gerek var mı?
Tüm kentlerimizde buna benzer birçok yapı olduğu biliniyor…
O zaman belediyeler neden gereğini yapıp bunları yıkmıyor?..
Oysa arsası kıymetli olan yerlerde, buna göre çok sağlam görünen binaların “kentsel dönüşüm” adı altında ranta açıldığını biliyoruz!..
Öyle görülüyor ki rant tutkusundan kurtulmadıkça doğa bizi daha çok cezalandıracak!…
