Getting your Trinity Audio player ready...
|
ALTILI Masa sözcülerinin bir tür “Ulusa sesleniş” niteliğindeki açıklamaları çeyrek yüzyıldır laik cumhuriyetin, ulusun, vatanın başına bela olan, ulusun bütününe tek bir hayrı olmadan ülkeyi içinden çıkılması zor bir bataklığa gömen siyasi parti görünümümdeki sahtekârlık yuvası, soygun, irtica, çetesinin verdiği zararların satırbaşları ile bir kere daha hatırlanmasına vesile oldu.
Açıklamalar elbette iç açıcı, ferahlatıcı…
Dileyelim ki seçim kazasız belasız yapılıp kazanılsın.
Ancak yıllardır sayısız badireden geçen ülkemiz için yapılması gerekenler “Evet, ama yetmez” söylemini hatırlatırcasına verilen vaatlerin çok daha fazlası.
Ülkeyi bundan sonra yönetecek olan dürüst ve gerçek devlet adamlarının, namuslu, liyakat sahibi bürokratların ekonomi, eğitim, hukuk, tarım, çağdaşlaşma, bilimsel, sanatsal, kültürel alanlar, iç ve dış siyasi stratejiler, silahlı kuvvetler gibi konularda uzun çalışma yıllarını gereksindiren eylem planları hazırlamaları artık kaçınılmaz bir zorunluluk.
Sözgelişi ekonomiyi ayağa kaldırmak için soygun çetesinin çökerttiği mali sektörün sağlıklı bir düzeye yükselebilmesi için büyük kısmı açlık sınırının da altında yaşayan topluma artık yük olunmadan başka kaynaklarla fonlanması gerekiyor.
Çetenin ülkenin başına bela olduğu anda hiç zaman kaybetmeden silip attığı “Nereden Buldun” yasasının yeniden yürürlüğe konulacağını, soygunları bilinenlere yurt dışına çıkış yasağı getirileceğini ve zaman aşınımı olmaksızın çaldıklarını geri almak için yargılanacaklarını duymak isterdik.
Atatürk Türkiye’sinde ekonomik kalkınmanın en önemli aracı ve yöntemi, kapitalist/emperyalist sömürüye karşı en etkili silah olan planlı kalkınma ve “Karma Ekonomi” modeline geri dönüleceğinin sözünü duymak isterdik.
Yine erken cumhuriyet döneminde kırk paranın üstüne kırk para konularak yaratılan ekonomik mucizenin motoru olan ama artık yok edilen veya yok pahasına iç ve dış yağmacılara peşkeş çekilen sanayi tesislerinin, üretim ve hıfzıssıhha gibi hizmet kurumlarının yeniden ulusun hizmetine başlayacağını duymak isterdik.
Cehaletin kaynağı olan ülkeyi en az birkaç yüzyıl geriye sürükleyen irtica ve sefahat yuvası tarikatların defterlerinin dürüleceğini duymak isterdik.
Eğitim sisteminin sil baştan düzenlenerek dağ tepe doldurulan İmam Hatip okullarının ülkenin gereksinmesi kadar aydın din adamı yetiştirilmesine yetecek sayıya indirileceğini, kalanların çağdaş eğitim kurumlarına döndürüleceğini duymak isterdik.
Sağlık hizmetlerinin kamunun temel görevlerinin başında geleceğini duymak isterdik.
Her aşamadaki eğitimin ticaret aracı olmaktan çıkarılacağını, ülke genelinde okulsuz köy kalmayacağı vaadini almak isterdik.
Kırsal kesimlerin hem ekonomik anlamda hem Sosyo/kültürel anlamda kalkındırılması için Köy Enstitülerinin yeniden açılacağı müjdesinin mutluluğunu yaşamak isterdik…
Bir başka soygun mekanizmasına dönen enerji üretim ve dağıtım sektörünün yeniden kamulaştırılacağını duymak isterdik…
Yağmalanan sahillerin, tarım ve orman alanlarının altyapı kurumlarının yerli ve yabancı yağmacılardan kurtarılarak asli nitelik ve işlevlerine geri dönmelerinin sağlanacağını duymak isterdik.
Yasaklanan andımızın ilkokullarda yine çocuklarımızın ağzından semaya yükseleceğini, resmi kurum ve kuruluşlarda kaldırılan TC ibaresinin ait olduğu yerlere konulacağını işitmek isterdik.
Ulus ve insanlık barışı için eşsiz önderimiz Atatürk’ün gösterdiği yoldan sapma olmayacağını duymak isterdik.
…ve bir de altılı masada herkesin inanç ve ideoloji farklılıklarını bir yana bırakıp ülkeye ulusa hizmet aşkı noktasında tek yürek olarak birleşip bütünleşmelerini tabii ki…