Getting your Trinity Audio player ready... |
ANTİK Yunan kenti Delphoi’deki Apollon Tapınağının girişinde altın harflerle yazılı bilge Khilon’a ait olan ve bilgi felsefesi epistemolojiye, insanı ve ahlakı konu edinen tüm felsefi öğretilere temel oluşturan “Gnothi Seauton” -Kendini bil- ifadesi insana neleri yapıp, neleri yapamayacağının sezgisi ile kendini geliştirme çabası çağrısıdır.
Bu anlayış Türk kültürüne Muallim Naci tarafından “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz” şeklinde yansıtılmıştır.
Kendini tanımak kişinin aklını, sevgisini, vicdanını kullanmak, kendine güven duymak yetisidir.
Kendini tanımak kişilik sahibi olmak, kendisinin ve başkalarının onuruna, özgürlüğüne saygı duymanın ön koşuludur.
Kendini bilen kişi kendi sınırlarını, kusurlarını bilen, beynindeki akıl, yüreğindeki sevgi ve vicdan duygularını kullanarak başkaları ile ilişkilerinde duygudaşlık yolu ile kendine yapılmasını istemediği şeyleri başkalarına yapılmaması gerektiğini bilen erdemli ve olgun insandır.
Kendini tanıyan kişi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insandır.
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olmadığı için empati yapmasını bilmeyen insan ruhen gelişmesini tamamlayamamış yarım insandır, ham insandır, çok yönlü düşünme perspektifi olmayan, insan olmanın anlamı ve değerlerini öğrenememiş cahil insandır.
Kendini tanımayan kişi eğitimli bile olsa, kusurlarını görme irfanından yoksun olduğu için her şeyi bildiğini sanan aslında neyi bildiğini, neyi bilmediğini, mutluluğun, onurluluğun ne olduğunu bilmeyen insandır.
Eşsiz önderimiz Atatürk’ün “En büyük savaş cehaletle savaştır” diye tanımladığı cehaletle savaş kazanılmadıkça toplumda, cehaletin, zulmün yaygınlaşması, özgürce yaşayıp, özgürce düşünemeyen kitlelerin büyümesi engellenemez.
Tıpkı bugün cahil kitlelerin desteklediği, yalan üstüne yalan söyleyerek, çeşit çeşit sahtekârlıklara tevessül ederek kişilik noksanlığını ve kendine, çevresine saygısı olmadığını gösteren…
Ülkeye, ulusa yıllardır verdiği zararlardan başka hiç bir katkısı olmayan, insanlık değerlerinin ne oluğunu bilmeyen bir cahil tarafından yönetilen ülkemizde olduğu gibi…
Bu yüzden dünyadaki en tuhaf ülkelerinden biriyiz.
Tuhaflık, toplumun en rahat yaşayan kesimlerinin kişiliklerinden ödün veren, köle gibi yaşamaktan onursuzluk duymayan, el etek öpen, düzenbazlığı beceri olarak belleyen “zengin olursam yolsuzluk yapmışımdır” diyerek zengin olan kişiyi “çalıyor ama çalışıyor” diyerek ve bunu marifet gibi gören sürekli eğilip bükülen gafil insanların bolluğunda…
Bu nedenle ülkemizin uygar âlemden giderek kopmasında…
***
ELBETTE eşyanın tabiatı gereği bu sonsuza kadar böyle sürüp gitmez, gitmeyecek.
Her türlü zorluğa zorbalığa karşı kırılsa da eğilip bükülmeden direnen fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insanlarımız azınlıkta bile olsalar akıllarını, fikirlerini vicdanlarını irfanlarını kullanarak…
Tıpkı Kurtuluş Savaşında insanlarımızın Atatürk’ün önderliğinde bütün yoksunluklara karşın vicdanını aklını, ulus ve yurt sevgisini, kendilerine olan saygı ve güvenlerin kullanarak emperyalizmi alt ettikleri gibi yine başöğretmenimizin öğrettiği yolda ilerleyerek ulusumuzu bu anakronik ortamdan dimdik bir şekilde ayağa kaldıracaklardır.
İşte o zaman insan olmanın ne olduğunu bilmeyen ayak yalayıcılar, “milletin a…koyduk” diyen insan müsveddeleri kendi yarattıkları çamurda boğulacaklar.