Getting your Trinity Audio player ready... |
Ülkemin en sevdiğim yanı vatanın her tarafı dağlar ve denizlerle çevrili, bir çok ovaların var olması, dağları ve denizleri yanında nehirleri, gölleri ile binlerce yıllara dayanan bir kültürü olmasına hayranım. Ne kadar önemli bir coğrafi noktada bulunmakta bu ülkemiz. Bir ayağı Asyada bir ayağı Avrupada olmasına rağmen, ne Asyalıyız nede Avrupalı. Avrupa’ya şirin görünüp Avrupa Birliğine adım atmak için bir yerlerini yırtan idare , diğer taraftan Asyalı olmak hatta Araplara şirin görünerek onlardan sevap koparmanın peşinde koşarken, bir çok TÜRK değerlerimizi kaybettiğimize inanmaktayım.
Zamanında İtilaf Devletlerini dize getirmiş, Montö de isteklerini satırlara yazdırtmış külden doğan bir ulus kökümüz olduğunu unutmayalım. Çöken Osmanlı Devletinin 1854 lerde başlayan Düyûn-u Umumiye den kalan borçları bile yüklenip, ödeyen bir Devletimiz vardı bizim. Bu borçları temizleyip aynı zamanda büyümesini sürdüren, üstüne üstlük fazla veren bir bütçeye sahipti 100 yılın ötesinde Türkiye Cumhuriyeti. İstikbali düşünen hayal kurabilen azimli dinamik bir Genç Türk nesli vardı, Cumhuriyetin kuruluşunda. Her ne kadar konuyu iyi özümsememiş olanlar var olsada hatta ‘ İki Ayyaşın Yazdığı Anayasa‘ olarak nitelendirilse bile, muhteşem bir Anayasa ile senelerce ülkemiz, bu anayasa ile yönetilmiş olduğu bir hakikat.
Bir ülkenin gelişmesinde en büyük etken, o ülkedeki yaşayan insanlar tarafından ülkede uygulanan yasa ve yasayı yorumlayan vicdan sahibi insanlardır. Ülkemizin korunmasında Silahlı orduya ülkenin ne kadar ihtiyacı varsa, genç nesilleri yetiştirecek İrfan ordusuna da o kadar ihtiyaç vardır.
Bir de ADALET’i dağıtacak adil Hukuk ordusuna ihtiyaç vardır. Adalet yoksa bir ülkede yatırım olmaz, büyüme olmaz, gelişme olmaz , üretim olmaz velhasıl ülke tekamülü istenilen seviyede olmaz. Hukuk ve Adalet Yoksa bir ülkede, evinizde rahat uyuyamazsınız, verimli üretim yapamazsınız, yeterli eğitim göremezsiniz. Adalet ve Hukuk olmazsa bir ülkede, kolluk kuvvetlerine güven olmaz, insanlar kendi yaşamlarından endişe ederler.
Seneler önce Amerikada Michigan eyaletinde bir kasabaya bir kaç günlüğüne ziyarete gittik. Bir akşam kaldığımız eve gec geleceğimizi belirterek dış kapının anahtarını istemiştim, dostumuzun cevabına ağzım açık kalmıştı:
– Biz dış kapımızı kilitlemeyiz. Bu nedenle ne zaman gelirseniz kapı açıktır.
Bakınız bir kasabada eviniz var ve kapısında kilit yok. Ülkedeki kanunlara insanların güvenini göstermekte. Ha ‘Bu ülkede hırsızlık cinayet olmuyor mu?’ derseniz, tabiki var. Kolluk kuvvetleri suç işleyen insanları takip edip yakalamaktalar. Bir önemli husus da elinde delil yoksa, bir kişiye suç yapıştırıp, o kişinin kendisini temize çıkarmasını beklemiyorsun.
Suç ve delil çok önemli, konuyu bir başka yer bağlamak isterim.
Hatırlarmısınız, Ankara’da etrafı duvarlarla çevrili ORAN semtinde Milletvekillerinin Lojmanları vardı. İçeriye kuş bile serbest giremezdi. 1991 yılında SHP İzmir Milletvekili’nin oğlu Mustafa Güngör 24 Haziran tarihinde bir cinayete kurban gitti. Etrafı kameralarla çevrili, korunmalı Milletvekili Lojmanlarında bu cinayetin faili bulunamadı. Faili Meçhul bir cinayet. Cinayeti işleyen katilin yakalanmamasını anlamakta güçlük çekmekteyim.
Yer aynı 1998 senesi 25 Ekim. Milletvekili Lojmanları. Bir genç kız Milletvekili Lojmanlarına bir arkadaşını görmek için gider. Bu korunaklı mekanda aynı akşam genç kızın cansız bedenini, ziyarete gittiği arkadaşının evinin bahçesinde bulurlar. Bu konuda faili meçhul dosyaların arasında yerini aldı.
Bir çok faili meçhul cinayetlerin arasında, arabasının altına patlayıcı yerleştirilen değerli araştırmacı gazeteci rahmetli Uğur Mumcu cinayeti hala sırrını saklamaktayken, çok yakın bir tarihte 25 Eylül 2022’de yine bir Milletvekilinin evinde çalışan Nadira Kadirova, vekilin tabancası ile kalbine 2 el ateş ederek intihar ettiği söylendi. Bu konuda faili mechuller arasında yer alması gerekir. Konunun bilge kişisi değilim, ancak bir intihar tabanca ile beyne tek el ateşle oluşur. Kalbe çekilmiş olsa bile tabanca ilk ateşlendikten sonra ikinci el ateşin mümkün olmaması gerekir.
Geçtiğimiz 30 Aralık 2022’de, eski ülkü Ocaklarının Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş sokak ortasında motosikletli iki tetikçi tarafından herkesin gözü önünde öldürülür. 15 Temmuz darbe girişimi konusunda parti içi FETÖ komisyonu başkanı olarak çalıştığı ve bu görevinden istifa ettiği bilinmekte. Cinayet üzerinden 15 gün geçtiği halde hala tetikçinin bulunamaması, diğer yüzlerce FAİLİ MEÇHUL cinayetler gibi tozlu dosyaların arasında yerini alacağı endişesi içindeyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer