Advert
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Devlet Adamı Başka, Politikacı Başka Şey…

Devlet Adamı Başka, Politikacı Başka Şey…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...
ÜLKEMİZİN, ulusumuzun çeyrek asırdır içinde bocalayıp durduğu ve bir çıkış kapısı bulamadığı karanlık labirentin içinde neler yaşandığını anlatmaya kelimeler yetmez, yetmiyor.
Kısa ve özlü olarak tanımlamak gerekirse tam anlamıyla “gaflet”, “dalalet” ve “ihanet” ortamı…
Aslında her şey büyük bir “dalalet” ile başladı.
Dalalet demek sapkınlık demek, bilişsizlik demek…
En başından başlayalım;
Ulusun kurtarıcısı, devletimizin kurucusuna hakaretler…
Laik düzeni yıkıp din ve şeriat devleti kurma andı ve uygun ortam yaratılır yaratılmaz bu andın hızla gerçekleşme aşamasına getirilmesi…
Yandaşlara “adrese teslim” ihaleler…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi çöp konteynırlarına atılan rakip oylar sayesinde ele geçirildiğinde Bilboard Yolsuzluğu, Ağaç Yolsuzluğu, Personel Taşma Yolsuzluğu, Çöp Yolsuzluğu, AKBİL Yolsuzluğu, İGDAŞ Yolsuzluğu, KİPTAŞ Yolsuzluğu, İSKİ Yolsuzluğu, Metro Yolsuzluğu, Kiralık araç Yolsuzluğu, Çamur barajı Yolsuzluğu, Sinek ilacı Yolsuzluğu adlarıyla anılan tam bir düzine çeteleşme ve soygun olayları…
Bütün ihale yolsuzluklarının yıldızı olan damat ailesine ait olan ve sıradan bir taşımacılık şirketi olarak kurulan şirketler grubunun 1995’den 1998 yılına kadar geçen üç yılda sermayesinin bir milyar TL’den bir trilyona ulaşması büyük soygunun kanıtı.
Çete başının İstanbul halkının nafakasından gasp ettiği ve o günlerde İTO Başkanı olan Mehmet Yıldırım ile Koç Holding Başkanı Rahmi Koç gibi güvenilir kaynaklara göre bir milyar dolar çalıntı sermeye ile kurulan siyasi parti görünümünde harama bulanarak oluşturulmuş bir örgütlenme…
12 Eylül darbesinin neden olduğu koşullardan da yararlanılarak Cumhuriyetin temellerini yıkmak için dizayn edilmiş ulusa, devlete ihanet çetesi…
Ortadoğu’daki İslam Coğrafyasını egemenliği altına alıp BOP diye dillendirilen Büyük İsrail projesini gerçekleştirmek için Kemalizm’i terk etmek, ılımlı İslam dayatması gibi tuzaklarla Türkiye’yi maşa olarak kullanmayı amaçlayan ABD’deki Yahudi lobilerinin ve yine Yahudi kökenli CIA ajanlarının, emperyalist/siyonist kurgunun desteğini arkasına alarak kurulmuş siyasi parti görünümde soygun kumpanyası…
İktidara gelir gelmez “Nereden buldun” yasası iptal edilerek yolu açılan bitmez tükenmez yolsuzluklar, soygunlar…
İtalyan psikiyatr ve tıp doktoru Cesar Lombroso’nun kimi kişilerin belirli benzer özelliklere veya anormalliklere sahip olmasından yola çıkarak kurduğu “doğuştan suçlu” teorisini ispat edercesine temeli çoğunluğu A’dan Z’ye İBB’deki soygun çetesi elbirliği ile atılan bir örgütsel yapılaşma…
***
TÜRKİYE’Yİ din ve şeriat devleti andını gerçekleştirmek için dindar ve kindar genç yetiştirerek toplumu birbirine düşman hale getirip bundan doğacak karışıklıklardan yararlanmayı planlayan parti patronu şiir okuma bahanesiyle asıl amacı olan insanları dini duygularını kullanarak provoke edip kışkırtmak için attığı nutuk nedeniyle hapis ve ömrü boyunca siyaset yasağı aldı.
İşte o an CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal’ın sahne aldığı andır.
İşte o an ülkemizde “dalalet” evresinin tohumlarının atılmaya başlandığı andır.
Gizli bir toplantıda verilen Cumhurbaşkanı olma vaadine kapılarak ve “Herkesin siyaset yapma hakkı vardır” diyerek hülle yoluyla siyaset yasağının kalkmasının baş aktörü Deniz Baykal…
Siyaset yapmak devleti, ulusu yönetmeye talip olmak demektir.
Kamu kaynaklarını ülke zenginliklerini yağmalayan, yağmalatan, toplumda çatışmaya yönelik huzur bozucu provokasyonlar yapan birine siyaset yapma hakkı tanımak ve devlet adamı olabilmesine zeval vermek insan aklıyla bağdaşır mı?
12 Eylül darbesinde CHP’ye zarar gelmemesi için Genel Bakanlıktan istifa ederek “Özgürlük ve demokrasi için mücadele eder, gerekirse hapse girerim” diyen Bülent Ecevit’in birlikte mücadele çağrısına “Siz Genel Başkanlıktan istifa etmiştiniz” diyerek sırtını dönmek ama siyaset yapması sakıncalı ve yasaklı birine tam destek vermek hangi akla, hangi ahlaka uyar?
Üstelik o zaman da Bülent Ecevit malum kişi için “Bir de başbakan olursa çekeceğimiz” var diyerek uzak görüşlü gerçek bir devlet adamı olarak uyarısını yapmıştı.
Atatürk ülkesinin “Karaoğlan’ı Ecevit’in bu öngörüsü aynen gerçekleşti.
Deniz Baykal kişisel hırsına yenilmeyip Genel Başkanının yanında ve onunla eş duyarlılıkla hareket etseydi yıllardır çekmekte olduğumuz bunca sıkıntıya katlanmak zorunda kalmayacaktık.
Bülent Ecevit ve Deniz Baykal…
İşte devlet adamı ve işte politikacı…
O Bülent Ecevit ki Ankara Üniversitesi’nde İngiliz Dil ve Edebiyatı, Londra Üniversitesi’nde Sanskriktçe, Bengalce, Sanat tarihi bölümlerini devam edip diploma almadan tamamlamasa da 1985 yılında Hamburg Üniversitesi’nde bir sömestr ders veren, başka Avrupa üniversitelerinde, çeşitli ABD üniversitelerinde konferanslar veren bir bilge adam, çağdaş bir kültür insanı…
Kendisine Cumhurbaşkanlığı önerisi geldiğinde “Benim Üniversite diplomam yok Anayasaya göre bu mümkün değil” diyerek öneriyi geri çeviriyor. Öneriyi yapanlar “Anayasada değişiklik yapalım“ diye direnseler de Ecevit böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini söylüyor
İşte devlet adamı olmak bu…
Kenar mahalle kültürü ile haşır neşir olmuş cahil ve diploması sahte kendisini devletin en yüksek orununa oturtan mühürsüz zarflardan çıkan 2,5 milyon oy sahte.
Böyle birinin değil devlet yönetiminde olması siyaset yapma hakkı bile olmaması gerekirdi
**
YA gaflet…
Yoksullaştırılarak beyinlerine mıhlanan sadaka ve biat kültürü ile haklarının ne olduğunu bile bilmeyen, bilincini kaybetmiş, çağdaş kazanımların, bilimin, sanatın, kültürün nimetlerinin farkında olamayan, din tacirlerinin esiri olmuş “O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” misali gaflet tuzağına düşürülmüş kitleler en azından bu günkü kadar büyük ve kalabalık olmayacaktı
İşte gaflet budur.
Eğer Bay Baykal koltuk hırsıyla o büyük dalalete saplanıp kalmasaydı…
Siyaseti ulusa hizmet için değil devletin temel kuruluş ve evrensel hukuk ilkelerini yok etmek için…
Fakir fukaranın lokmasını çalmak için…
Din istismarcılığı ile büyük kitleleri beyinlerini morfinleyip sömürmek için…
Kamu kaynaklarını, vatan topraklarının yeraltı ve yer üstü zenginliklerini yağmalayıp yağmalatmak için yapan siyaset düzenbazları, devletin iç ve dış itibarını saygınlığını zedeleyen hainler böylesine etkili bir ihanet ağı oluşturamazlardı.
Eğer Bay Baykal o dalalet çukuruna düşmeseydi “Arkası yarın” tefrikalarına dönüşen soygunlar ve insanları hayattan bezdiren zam zincirleri oluşmazdı.
“Milletin a…. koyduk” diyecek kadar adileşen insanımsı yaratıklar bu ülkede kolay kolay barınamazlardı ..
***
ŞİMDİ artık o karanlık labirentten çıkış kilidinin şifresi olan Atatürk ilkelerine sımsıkı sarılmanın zamanı….
İşte eşsiz önderimizin sanki bugünleri görmüş gibi karanlıktan kurtuluş yolunu gösteren sözleri:
“Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir.
Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.”

Devlet Adamı Başka, Politikacı Başka Şey…
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin