Sinan Ateş suikastı ülkücü hareketteki tartışmayı zirveye taşıdı: Olayın arkasındakiler bulunsun

Getting your Trinity Audio player ready...

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınan 4 şüpheli daha tutuklandı. Böylece toplam tutuklu sayısı 10’a yükseldi. Öte yandan cinayetinin azmettiricisi olduğu öne sürülen Doğukan Ç. ve beraberinde iki kişi yakalanırken, önceki gün tutuklananlardan 2’sinin özel harekat polisi olduğu öğrenildi. Ateş’in ardından başlayan tartışmalar ise devam ediyor. Suikastte tutuklananlar arasında MHP yöneticisinin olması ve suikastte MHP’li isimlerin adının geçmesi tartışmanın boyutunu derinleştiriyor.

Hem hareketin içerisinden gelen hem de harekete dair çalışma yapan isimler bu olayın önceki yaşananların bir sonucu olduğunun altını çiziyor ve şaşırmadıklarını ekliyor. Ülkücü hareketi yakından tanıyan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Ateş suikastini ilk günden itibaren yakından izleyen Gazeteci Yavuz Selim Demirağ ve Türk sağı konusunda çalışmalarıyla bilinen Siyaset Bilimci, Akademisyen Fatih Yaşlı ile Sinan Ateş cinayetinin detaylarını konuştuk.

“BANA DA SALDIRMIŞLARDI”

Suikast ile ilgili değerlendirmesinde kendisine yönelik geçen yıllarda yapılan saldırıyı hatırlatan Selçuk Özdağ, “Bana 8 kişi evimin önünde silahlarla ve sopalarla saldırmıştı. Bana saldıranlardan biri Bursa Ülkü Ocakları başkanı yapıldı. Sonra eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ateş, birileri tarafından Ankara’nın göbeğinde öldürüldü. Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, Devlet Bahçeli’de dahil kimse taziyede bulunmadı. Sayın Bahçeli bana da evine kamera koydurdu kendini dövdürttü demişti” dedi.

Özdağ konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Burada mesele failleri yakalamak değil. Türkiye’de son dört senede 50-60’a yakın olay oldu gazeteciler, siyasetçiler dövüldüler tehdit edildiler. Bunlarla ilgili bazen kamera kayıtları bile alınmadı, şahitler bile dinlenmedi. Şimdi burada faili ve failleri bulmak yetmez. Tüm bu 60’a yakın olaydaki faillerin arkasındaki iradeyi bulmak ve arka planını ortaya çıkarmak gerekir.”

(Selçuk Özdağ)

“BİRBİRLERİNE MUHTAÇLAR”

AKP-MHP arasındaki ilişkinin söz konusu olaydaki yerini yorumlayan Özdağ, “O ona muhtaç, o ona mahkum. Bu konularda emniyet tam manada görevini yapamıyor. Neden siyaset kurumu duruma müdahale ediyor. Yargı bazı davalarda çok ciddi şekilde siyaset kurumunun baskısı altında. Bir Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu değişimiyle beraber yargıçlar bağımsız olduğu gün, Sinan Ateş olayıyla beraber 60’a yakın olayın  arka planını HTS kayıtlarıyla çok rahat bir şekilde bulunacağını görecek herkes” diye konuştu.

Özdağ, konunun etraflıca incelenmesi gerektiğini  “Mesele 10 kişi değil. 20 kişi tutuklansa ne olur. Arkasındaki azmettiriciyi bulmak gerekir. Bunun arkası tüm kamera kayıtları, telefonlar incelenerek bulunabilir” ifadeleriyle dile getirdi.

“HAYAL KIRIKLIĞI VAR”

Yaşananların ülkücü hareketin tabanında nasıl karşılandığını sorduğumuz Özdağ şu yanıtı verdi:

“Tabanda güvensizlik hakim. Bütün herkes bu yaşananları sorguluyor. Cumhur İttifakı’na destek vermeyeceklerini söyleyenler var ve bu kişiler başka bir parti arayaşında. Tabanda ciddi bir hayal kırıklığı var.”

“BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA”

MHP kanadındaki sessizliği yorumlayan Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, “Bunlar kendi camiası ve yöneticilerinin bu işe bulaştığını biliyorlar, bundan nasıl yırtarız diye zaman kazanmaya çalışıyorlar. ‘Soruşturma devam ediyor, arkasında ne var bekleyelim’ gibi bahanelerin arkasına sığınıyorlar ama gerçek öyle değil. Gerçeği kendileri de biliyor. Kendi yöneticileri hatta milletvekilleri o siyasi cinayetin  kurgusunun arkasında olanlar. Geçmişte de bunlar zaten yaşandı farklı illerde. Bu da bardağı taşıran son damla oldu” ifadelerini kullandı.

(Yavuz Selim Demirağ)

AKP’nin MHP’yle kurduğu ortaklığın söz konusu olayla bağını değerlendiren Demirağ, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu birkaç yıl önce görevden affını istemişti. Kendi partisi ona sahip çıkmadı ama ilk önce  MHP sahip çıktı. Ülkü Ocakları sahip çıktı. Bütün bu kriminal işlerin üstünü örten Süleyman Soylu’dur. Dolayısıyla bunlar senelerce yaptıkları hukuksuzlukların yine örtüleceğini düşünerek Süleyman ağabeylerine güvenerek böyle daha büyük bir eyleme kalkıştılar. Beklenmedik bir sonuç çıktı ama kamuoyunun da baskısı çok fazlaydı. Baktılar ki bu iş kapanmıyor br sessizliğe büründüler. Sadece MHP değil AKP de sessizliğe büründü” dedi.

“ZAMAN KAZANMAYA ÇALIŞACAK”

Demirağ, yaşanan olayın tabanda nasıl bir karşılığının olacağını ve buna dair partinin nasıl bir adım atacağını şu sözlerle yorumladı:

“Sadece e-devlet üzerinden 45-50 bin kişi istifa etmiş durumda. Bu çok büyük bir infiale sebebiyet verdi. MHP bu işten kurtulabilmek için bir takım isimleri feda etmek durumunda. Bence edecekler. Bahçeli diyecek ki şaibeli bir takım şeyler var. Bu arkadaşlarımız partiden istifa ettiler ve yargıya güveniyoruz. Gidip yargılanırlar, cezalarıı varsa da çekerler, aklanırlarsa da geri dönerler diyecek. Biraz zaman kazanmaya çalışıyor. Yanılmıyorsam bu haftadan sonra bunları söyleyecek.” 

AKADEMİSYEN FATİH YAŞLI: “SİNAN ATEŞ SALDIRISI BİR ZİRVE”

Siyaset Bilimci, Akademisyen Fatih Yaşlı, söz konusu sürecin tarihsel arka planına ilişkin önemli hatırlatmalarda bulundu:

Hareket, istisnai olmakla birlikte zaman zaman kendi içerisinde de çatışmalar yaşadı ve örneğin 70’lerin başlarında Nihal Atsız yanlıları partiden şiddet aracılığıyla uzaklaştırıldı, hatta bir de cinayet işlendi. MHP-BBP ayrışmasında, 1997’deki olaylı kongredeki kürsü işgalinde, Sadi Somuncuoğlu’nun Bahçeli’ye rağmen Meclis başkanlığına aday olması gibi hadiselerde de bu şiddetin örneklerine rastladık. Sinan Ateş cinayetine ise son iki senedeki saldırılarla gelindi. Sabahattin Önkibar, Selçuk Özdağ, Yavuz Selim Demirağ gibi bizzat hareketin içerisinden gelen isimler Bahçeli’yi eleştirdikleri için sokak ortasında saldırılara uğradılar.” 

(Fatih Yaşlı)

Yaşlı, söz konusu saldırının hareket adına bir zirve olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

Sinan Ateş cinayeti de bu saldırılar sürecinin zirve noktası olarak karşımıza çıktı ve ilk defa ocak başkanı seviyesinde bir kişi “iç hesaplaşma”ya kurban gitmiş oldu. Hedef sahiden de Ateş’i öldürmek miydi yoksa sadece gözdağı verilecekken işler kontrolden çıktı mı henüz bilmiyoruz ama hangisi olursa olsun ortaya saçılan ilişkiler ağı nasıl bir karanlıkla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Ortada siyasetçilerden, özel harekâtçılardan, Suriye’de cihatçılarla birlikte savaşanlardan, uyuşturucu çetelerinden müteşekkil geniş bir ağ var ve içinde bulunduğumuz seçim sürecinde mutlaka cinayetin üzerine gidilmesi, devletten bu cinayetin aydınlatılmasının talep edilmesi gerekiyor.” 

 

Exit mobile version