Getting your Trinity Audio player ready... |
Yaralarımızı yarıştırmak!
Herkes,
kendi yarasının büyük olduğunu sanır!..
De hele!
gözüm,
yaşam boyu beraber büyüsek de;
Benim değil ki bu gönül!
Ben,
şimdi sana,
nasıl vereyim?
O bile biz de bir garip emanet değil midir?..
Biliyorum;
Yaş aldıkça tutamayacağımız sözler,
öğütler verip durduk kendi kendimize.
Üzgünüm;
“İkimizde,
yanılmışız gerçeklerin kapısında”
diyemedim bir türlü.
Yüreğim varmadı be gülüm.
Yine,
aşk adına yok sayılmayı içim hiç onamadı.
Düşlerini kurduğum seni;
Hep,
daha iyi anlamaya,
bağrıma basmaya çalışıyorum.
Yine,
yeniden,
hep daha iyi sevmeye uğraşı verdim.
Aç bırakılan,
İşi/ekmeği elinden alınan,
Maaşı/sütü/maması kesilen.
Yetmedi,
anaları ile birlikte rehin alınan sayısız#KHK’lı Bebek…
Yetmedi,
Don’una kadar soyulanları düşündükçe,
ışık hüzmesi içindeyim;
Ne uğraş varsa,
karalar sürülmüş yeni sağılan süt beyazım!
Tek tek geçirip ince elekten,
Gönül heybeme özene bezene doldurdum her birini…
Çok mu göze geldim ne?
Söyle şimdi,
daha söylenecek ne kaldı gözüm?
Duruldum,
yeri geldi “Yoruldum demekten de” yoruldum!
Kendimden vazgeçer gibi oldum be gözüm.
Çevremde ki;
Zamanın da tek birini bile esirgemediğim,
şimdilerde de hepsi mal/mülk/koltuk sahibi olan
kırık/kırpık Safralardan,
çıkar sofralarında gerdan kıranlardan.
Bir de,
hizmetinde,
hiç bir kusur etmediğim bu garip kendimden yoruldum…
Aşk adına;
Uzaktan uzaktan,
“Alçaklarda” süzülen
henüz,
bir güzelliğini bile yüreğimde görmediğim turnaları,
planlayarak vuruyorum heybetli gözünden.
Heyecan ve korku iç içe!
Daha çok bağlanıyorum,
ölümü anımsatan her şeye.
Ve gülüm;
git gide nasırlaşır gibi bu yorgun yüreğim…
Yoksa;
Ölüyor muyuz ne?..
Kendimden geçtim;
Yaşamı Aşk ile donatmak gerek!
Dünya,
iyi olmazsa hiç kimsenin iyi olacağı yok.
Gör be gözüm;
gerçekle yüzleşmek hiç de kolay değil.
Elbette ki,
gerçekle yaşamak zor sen de biliyorsun!
Yani;
Üç maymunu oynama eyleminin,
korkaklığın,
“Cevher” olduğu zamanlar,
bu günler de yine çok moda.
Hala çok gerilerde kalmadığına göre,
göz göre göre,
“bu olanlar da ne ola ki” dememeli değil mi?
“Günahtır/Haramdır” tabusuyla,
“Tanrı Türk’ü korusun…” histerisiyle,
her şeyi,
her şeyi ezberlettiler belki.
Evet;
İte/kaka kazıdılar belki beynimize.
Dövdüler,
sövdüler.
Üstelik;
Nasıl unutulacağını da öğretmedi,
sonradan görme bu ahlaksız ve adaletsiz Nemrutlar…
Ama biz yine de unuttuk!
İhanetin,
hiddetin,
dincilerin,
cinlerin,
perilerin ve şeytanın dillerine iyi bakın!
Hepsi aynı telden ötüyor.
Ne diyorlarsa,
ne uyduruyorlarsa,
aktaracağım bir bir.
Yalanlayacağım,
bütün iftira ve kehanetleri.
Ola ki;
Onlar “Sus,
yazma,
konuşma dedikçe kabaran ben,
bir bandrol alsam “Şair” olacağım!
Yetmez,
Bonus olarak,
bir deli raporu verseler rahatlayacağım inadına…
Ama olmadı bir türlü!
Yaşamak adına;
Sürünerek gün tamamlarken,
hep direkten döndük.
Dibine tükürdüğüm dipsiz/kahpe düzen de…
Yani gülüm;
Hepsi benim yüzümden biliyor musun!
Şiir’de nakarat sevenlerin,
okey taşlarında huzur bulanların,
şu rezil,
eril toplumda abaza kaldıkça,
paldır/küldür,
düz direklere tırmanarak yaşayanların…
Darbelerin,
bir türlü örgütlenemeyişimizin tek sorumlusu ve suçlusu benim!
Hepsi benim yüzümden…
Sellerin ve depremlerin,
hatta,
Papa’nın vurulmasının,
Roma’nın yakılmasının,
Amerika kıtasına çıkartmanın vebali de,
günahı da benim boynumda…
Asın beni gözüm;
Asın!..
Gör bak,
Devirdik bir yılı daha.
Bir türlü devrilmedi boyu ahlaksız düzen’in;
Devrilmedi kötülük abidesieril erk!
Gerçi;
Sen de bu korkaklık,
don tutmayan kıç oldukça niye devrilsin ki be gözüm?
Ve sevgilim;
İçten içe içerideyim.
Sıramı bekler gibiyim.
Öyle korktum ki ,
“İnsanların” gazabından,
daha iyi anladım,
benden içeri olan,
benden çok daha güçlü yaralarımı…
Seviyorum yaralarımı,
Seviyorum seni/sizi sever gibi.
Çay içer gibi!..
Şiir Sevdanın Militanıdır!
Aşk Örgütlenmektir!
Şiir ve Yorum:
Atilla YÜCEAK
(Bitmeyen yalnızlık)
Görsel Sanatçı:
Feryal HİVRON
Bağlama Ustası:
Ufuk KARTAL