Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
Bilgisayar başına oturduğumda, “yeni yıldan beklentilerim” üzerine bir yazı yazmaktı amacım. Dileklerimi bir bir sıralayacaktım. Sonra sabah yaptığım yürüyüş geldi aklıma.
Bir sahil kentinde yaşıyorum. elli bin adım atabileceğiniz bir kıyı şeridi düşünün; bisiklet ve yaya yolu olarak ayrılmış bir şerit. Solunuzda deniz, sonsuzluğa uzanan, sağınızda okaliptüs ve çam ağaçları, yaprakları rüzgarla çağlayan… Deniz martıları doyuruyor, ağaçlar kuşlara yuva oluyor.
Doğanın dengesi hiç şaşmıyor; mevsimlerin döngüsüyle beraber görsel şölen değişiyor yalnızca. Yazın, deniz, kum ve güneş; kışın, kar, yağmur fırtına. İlkbaharı Bedri Rahmi Eyüboğlu boyamış zannedersiniz, sonbaharı da Vincent Van Gogh. Ne bakmaya doyarsınız ne de yürümeye…
Doğa bu şekilde dengesini koruyor ama insanın dengesi bozuk. Doğayı tahrip ettiği gibi, dilsiz canlılara da anlamsız sıfatlar yakıştırıyor. “Uğursuz, uyuz, bitli, leş yiyici, nankör vb.”
Ben bu sabah “uğursuz” sayılan o canlılarla, kargalarla yürüdüm sahil boyunca. Ağaçların arasından öbek öbek havalanıp beni takip ettiler. “Bet” diye tabir edilen sesleri, müzik olarak yansıdı kulağıma. Başıma taktığım güneş gözlüğümün etrafında dolandılar. Alıcı kuşlar gibi değil, ışığın etrafında dönen pervaneye benziyorlardı. Sonradan fark ettim, güneş gözlük camına vurunca ışık saçıyordu. Gözlüğün peşindeydi onlar. Bana zarar vermeden almaya çalışıyorlardı.
Banka oturdum, gözlüğü başımdan çıkarttım ve ne yapacaklarını merakla beklemeye başladım. Işığın kaynağı kesilince, hepsi sahile pike yaptı. Pırıl pırıl bir gökyüzü, denizin üstünde martılar, kıyıda kargalar, maviliklerde süzülen tekneler… Sonsuz huzur. Mutlu olmak için daha ne ister insan?
Hayat anlardan ibaretken bizler o anları, o güzellikleri mahvediyoruz. Mutluluğum gerçekten anlık oldu. Oturduğum bankın yan tarafında, ağaçların arasına savrulmuş, hatta çoğu kırılmış (bilerek kırılmış) bira ve şarap şişeleri duruyor. Kuruyemiş kabukları ve kağıt bardaklar. Oysa her on adımda bir çöp kovaları var. “Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim, onlar vatana düşman…” demiş ya Nâzım Hikmet. İşte onlar da bu güzelliklere düşman. Bu şekilde davranan insanların “uğursuz” dedikleri kargalar kadar beyni olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kargalar kendilerine zarar vermeyen hiç kimseye saldırmazlar. Hele hele doğaya asla zarar vermezler. Doğal dengenin koruyucularıdır onlar.
Doğayla barışık olmayan insan yaşamla barışık olur mu hiç?
Şöyle bir güzelleme var: “Ölüm de var bu dünyada ölüm!” Yaşamın anlamsızlığına dem vurmak ve en çokta Allah korkusuna vurgu yapmak için söylenir bu cümle.
Varlığının dünya üzerinde bir amacı olduğunu düşünse insanoğlu, ölüm ve Allah korkusu yerine yüreğine sevgiyi yerleştir; bu dünyada geçici ama bırakacağı eserlerin kalıcı olduğunu bilerek yaşardı. Ve son nefesine kadar mutluluğun sırrına ermiş olurdu.
Demem o ki; ben ölümlü olduğumu biliyorum ama ölümü de beklemiyorum. O nasıl olsa bir gün çalacak kapımı. Ve o gün gelene kadar da insan olarak üzerime düşen ne varsa yapmaya devam edeceğim…
Yeni yıldan beklentilerime gelince; öncelikle yılbaşı gecesi seksenli yıllardaki gibi TRT’de Nesrin Topkapı düzeyinde dansöz görmek istiyorum. Gözümüz, gönlümüz açılmış bir şekilde girelim yeni yıla.
Milli Piyango bileti üzerinden zenginlik hayalleri kuranların “tüpçü”nün hayallerini yıkmamasını diliyorum.
Pinpon topuna dönen EYT’yi bekleyenlerin, bastonlu yıllara erişmeden emeklilikleriyle kucaklaşmalarını diliyorum.
Her seçim öncesi “müjde” olarak açıklanan doğal gaz rezervleri oluk oluk aksın istiyorum.
Kadınların vurularak değil, gülmekten kırıldığı bir dünya istiyorum.
Çocukların pamuk şekeri yiyerek, sokaklarda özgürce zıplamalarını istiyorum.
Ekonominin Nebati’nin gözlerine bakmadan ışıl ışıl parlamasını istiyorum.
Savaştan söz etmeye gerek yok; barış, bir çift güvercin ve bir zeytin dalı olarak kalmayıp egemenlik kursun dünyaya.
Adaletin testere gibi olmasını istiyorum: Hem sana hem bana.
Aslında ne uğursuz insan vardır ne de uğursuz canlı (hayvan). Batıl inançlara dayalı kötü düşünce vardır. Kötü düşüncelerden arınmış, aydınlık yarınların umuduyla ay, güneş ve yıldızlar gibi sonsuz olsun dilekleriniz. Her şeyin yok olduğunu düşündüğünüz anda gerçekleşsin hayalleriniz.
Bize ‘yeni bir yıl’ değil, yeni bir ‘insanlık’ gerekiyor!
Son dileğim: Mutlu insanlık yılı olsun 2023…